“Leonardo da Vinci meşhur Mona Lisa tablosunu 16 yılda (1503-1519) tamamlamış. Yine aynı yüzyılda yaşamış olan Mikel Anj ünlü Musa heykelini yaklaşık 3 yılda yapmış fakat sonraları rötuşlar yaparak uzun yıllar mükemmelleştirmeye çalışmıştır.
”
Bu örnekleri şunun için verdim. İnsanoğlu mükemmel bir eser ortaya çıkarmak için uzun zaman zamana ihtiyaç duyuyor. Eserini yaptıktan sonra da tekrar tekrar bakarak eksiklerini gidermeye çalışıyor. Bu sanatçılar mezardan kalkıp eserlerine bugün baksalar belki de şurası olmamış düzelteyim diyeceklerdir.
İnsanoğlunun işleri böyledir. Aynı anda birbirine zıt işleri birlikte mükemmel yapamıyor. Mesela, bir işi hem hızlı hem hatasız ve mükemmel, hem kısa zamanda fakat çok sayıda ve intizamlı yapamıyor. Mükemmel ve çok sayıda iş çıkarabilmesi uzun zamana ihtiyaç gösteriyor.
Halbuki Rabbimizin işleri ve filleri bizimki gibi değil bilakistir. Kısa zamanda çok sayıda, intizamlı ve sanatlı yapıyor. Yeryüzüne baktığımızda göreceğiz ki; ilkbaharda bir iki haftada her taraf yeşillenmiş, ağaçlar çiçek açmış çeşitli renklere büründürülmüştür. Sonbaharda toprağa düşen tohumlar aynı toprakta hiç karıştırılmadan hangi tohum hangi bitkiye aitse onu verecek şekilde diğerleriyle karıştırılmadan yeryüzüne çıkıp kendini gösteriyor.
Yeryüzündeki bitki tohumlarının ve hayvan yumurtalarının sayısını yazmaya kalksak rakamlar yetmez. Bütün tohumlardan ve yumurtalardan birkaç haftada rakamlara sığmayacak kadar çok ve intizamlı ve sanatlı canlılar yaratmak ancak isimleri ve sıfatları mutlak olan Yüce Allah’ın işi olabilir. Bir sanatçı bir eseri yıllar içinde yapabiliyor. Oysa Rabbimiz her saat binlerce Mona Lisa’lar ve Musa’lar yaratıyor.
İnsanın bir şeyi tanıyabilmesi ve anlayabilmesi o şeyin zıddının işe girmesiyle olur. Sıcak-soğuk, ışık-karanlık, sert-yumuşak, büyük-küçük gibi zıtların beraberliği derecelenmeye sebep olur. Sıcak olmasaydı soğuğu, karanlık olmasa ışığı, küçük olmasa büyüğü bilemezdik anlayamazdık. Soğuk ve sıcağın çarpışmasından sıcaklık dereceleri ortaya çıkar. Bunu da termometre ile ölçeriz. Derecelenmeler insan içindir. Yüce Allah için derecelenme yoktur. Onun için büyük küçük birdir. Çünkü onun isim ve sıfatları bizimki gibi sınırlı değil sınırsızdır mutlaktır.
Bizim ilmimiz, görmemiz, işitmemiz, gücümüz gibi sıfatlarımız mutlak değil nispi ve sınırlı olduğundan derecelidir. Rabbimizin verdiği sınırlar içinde yaşarız. Bu yüzden yaptığımız işlerde zıtlar bir araya geldiğinde birbirini engelleyerek işi zorlaştırır. Mesela, bir işi hem hızlı, hem kolay, hem çok sayıda, hem sanatlı ve mükemmel yapamayız. Ama Rabbimizin sıfatları nispi değil zati yani kendinden olduğundan zıtlar birbirine mani olmaz. Aynı anda çok sayıda işi karıştırmadan kolayca ve intizamlı ve sanatlı yapabilir. Onun için bir çiçeği yaratmak ile bir baharı yaratmak ve cenneti yaratmak arasında fark yoktur. Hepsi aynı kolaylıktadır.
Bu husus Şualar risalesinin 7. Şua, 3. Hakikatında şöyle ifade edilir. “Evet, gayet çokluk ile gayet çabukluk, hem gayet sanatkarane ve mahirane ve hem gayet kolay ve rahatça, hem gayet mebzuliyet (bolluk) ve karışıklık içinde gayet kıymetli ve farikalı olarak bulaşmadan ve bulaştırmadan ve bulandırmadan yapmak, ancak ve ancak bir tek vahid zatın kudretiyle olabilir ki; o kudrete hiçbir şey ağır gelmez”.
YORUMLAR