Talip ERCAN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 15/11/2012 23:11
  • 29.284

Bir Avrasya Maratonu Halk Yürüyüşünü daha geride bıraktık.

Uzun yıllar hem habercilik görevi hem de bizzat katılıp sağlıklı bir ortamda kıtaları aşma düşüncemiz nedeni ile iştirak etmekte idik. Bu sene nihayet yalnız değildim, gerçi geçen seneki felaket rüzgarlı-fırtınalı bir havada gerçekleşen Halk Yürüyüşünde –Muhsin Yazıcıoğlu Dostları- geniş bir katılım ile fark edilmişti. Tabii ki Beykoz’dan birçok dostumuza da bu esnada rast gelip geçmiştik köprüyü. Bu seneki etkinlikten yaklaşık 10 gün kadar önce bir ortamda konuyu gündeme taşımıştım ve de BİSK üyeleri olarak katılım sağlandı. Hele ki ciddi bir ameliyat geçiren Beykoz’un Tenekeci Muhammed abisini nasıl da bir punduna getirip köprüyü geçirttik düşünmeden duramam. Toplam da 9 kişi ile geçtik Boğaziçi Köprüsünü. İstanbul’da yaşayıp ta ömrü hayatınca bir kere bile bu etkinlik vasıtası ile köprüyü dolayısı ile kıtalar arasındaki bağlantı yolunu yürüyerek geçmemek büyük bir yanlış olsa gerek. İnşallah önümüzdeki seneki etkinliğe daha derli toplu ve geniş katılım ile iştirak kararı aldık.
 
Biz her ne kadar 8 Kilometrelik bir güzergâhtaki etkinliğimizden bahsederken maalesef acı bir gerçek ki –Paşabahçe/Beykoz-arasındaki yolu bile otobüs-taksi-minibüs ile giderek aşan Beykozluların varlığı ile hayıflandık. Ne kadar tembel bir toplum olup çıktık. Hele ki bunu yapanlar 17-18 yaşında gençler ise. Ben Liseyi Paşabahçe Ferit İnal Lisesinde okurken Şahinkaya’daki eve okul dönüşe gidebilmek için sıklıkla yaya yolunu tercih ederdim. Bu yolculuklarda arkadaşlarımla ne hoş güzel sohbetlerim olmuştur. Şimdilerde de beni sıklıkla spor kıyafetleri ile gören dostlarımdan bazıları, ‘Yahu seni bir kere bile olsun takım elbiseli göremeyecek miyiz?’ türünde dokundurmalardan geri kalmamakta. Kendi çalıştığım iş yerine giderken bazen 3-4 kilometrelik yolu yürüyerek aşmaktayım. Karşı yakadaki işyerim için bindiğim hat gereği tıka-basa istif halde gideceğime iş için bir saat daha erken çıkmaktayım ve yürümekteyim. Bazı dostlar yine takılır, ‘Yıllardır spor kıyafet ile yürürsün de adam akıllı zayıfladığını göremedik!’ İllaki zayıflama dürtüsü ile yürünmez ki, yürüdüğüm her gün mesafeyi daha da uzatmak istemekteyim. Bu güç bende oluşmuş ise gerisinin önemi yok.
 
Anlaşıldı ki bu yazımız hep yürüyüş ağırlıklı olacak. O halde devam edelim. İş için karşıya giden otobüse binince dikkat kesildiğim bir yer var ki o da Dedeoğlu Parkı. Burada ne kadar insan koşu ya da yürüyüş yapıyor ise sevinirim. Belki bu görüntüleri görüp ve de yürüyenlerin kilolarına atıfta bulunup- Bunlar 10 yıl yürüse de kilo veremez!- demekte, ancak her şeyi kilo vermek ile özdeşleştirmemek gerekli. Yürüyüş esnasında alınan temiz oksijenli hava vücutta bir temizlik görevi görmekte. Değişik vücut organları ve kasları harekete geçtiği için ileriye dönük kemik-eklem yeri rahatsızlıklarının önüne geçilmekte. Bir tıp doktoru olmasam da bu kadar bilgiyi bilebilmek için alim olmaya da gerek yok.
 
Evet dostlar tembellik bizim ruhumuza işlemiş. Şimdi sorsam Beykozlular önce imkan ve fiziki alanlar varken neden yürümez diye bin dereden su getiren çok olacaktır. Her şeye vakit buluyoruz da günde en azından yarım saatlik bir yürüyüşe zaman bulamıyor isek yazık bizlere. Çoktandır gitmedim ama eminim ki Beykoz Çayırı etrafındaki parkurda yine sabah ve akşam yürüyüşlerini devam ettiren birçok Beykozlu vardır. Şimdi gelin de Avrasya Maratonunda Halk Yürüyüşünde en azından köprüyü azmederek geçen 80 yaşındaki amcam,70 yaşındaki teyzem, görme engelli kardeşim varken ve onlara şahit olmuş iken 300-500 metre için araçlara binen Beykozluları hatırlayıp üzülmeyin…
Yazarın Yazıları