Nimet ER
  • 17/09/2015 Son günceleme: 17/09/2015 08:50
  • 8.939

Kendine dar geliyor insan...

"Darboğazdan" geçmek için iyice daralmak lazımdır belki...
Öyle ki; aldığın her nefes dahi kirli gibi/sanki...

Gittikçe küçülen dünyanın "daralan" insanlarıyız...

Küçücük yüreklerine dünyaları sığdıranların yanında 
Dünyaları yakan/yıkan ,büyük lafların kocaman insansıları kol geziyor etrafta...

Yüreği tükenen ile gücü yeten yetene bir kavga diyeyim siz anlayın ne olur...


Benim çınarım, hayatımın türküsü "tohum her şeydir" derdi! 
Toprağın dilinden anlayan, şimdi toprak olmuş bir bedenin sahibi bu kadının "tohumsuzluğu" felaket olarak görmesini derinden düşünüyorum da ... 

Muhtaç/ İhtiyaç/ Hibrit/ Verim / Umut/ Fikir/ Mahsul... Vs... Hepsi başlı başına uzun uzun anlatım gerektiren kelimeler üşüşüyor zihnime! Sonra şu insanların soyunun kesilmesini yani artık tüm dünyadaki insanların kısırlaşmasını anlatan dizi geliyor aklıma! Piyango ile tohum sahibi olmak filan...
Dünya da daralıyor gözümde...



Şimdi geriye yaslanıp bakın etrafınıza... 

Kime ne ekildiyse o filizleniyor sadece... Kim ne ile besleniyorsa ya da beslendiyse o neşet ediyor ... 

Tutunduğunuz ve elinizde kalan insanlara bir de böyle bakın lütfen.
Ve tabii kendinize... Dönüştüğünüz ya da geldiğiniz hali bir de böyle değerlendiriverin ...


İnsan en çok yanılgısının esiri oluyor... Bunu ne vakit düşünsem takatim düşüyor ya! Neyse...

İnsanların "hatalarımı seviyorum" zevzekliğinden falan değil, bildiğiniz yanılgılarımızdan bahsediyorum.
İnsan en çok yanılgısına yeniliyor ...

Kendisinden başka her şeye kızanlara bir bakın yeter! Ve onlara "Sen iyi olsan her şeyin kötüye gitmesi mümkün mü Allah aşkına!" Demek istediğiniz olur mu sizinde? Bilemiyorum ama şunu iyi biliyorum:
İnsan yanılmaya kendisinden başlıyor ve yanılan sadece yanıltmaya yarıyor o kadar...


Hatırlıyorum, sözcükleri ve kurduğumuz cümleleri tohumlara benzetmiştim bir yazıda.
Demek istediğim şu ki; Seçtiğimiz tohumları saçıyoruz etrafa ...
Çok değil, biraz itina ve özen... 

Keşke konuşarak tükettiğimiz sadece kendi ömrümüz olsaydı...


Hani hazana uyup sararıp solan yapraklar gibi toprağa düşen/düşürülen bedenlerin 
Hatırına unutmayalım yeter! 
Bedenin ırkı olur ama ruhun ırkı yoktur...
Bedenin üstünlüğü kasla (güçle), ruhun üstünlüğü inançla ... 

Ve "darlık" bedene mahsus Ruha değil çok şükür...

LAL:

Yaralanırsın, yaralarsın... Hayat bu! 
Ve belki birinde 
yara olarak kalırsın...

Yazarın Yazıları