Melih PERÇİN
  • 09/08/2014 Son günceleme: 22/01/2013 23:11
  • 32.971

Yolsuzluk sadece bizim ülkemizin değil, dünyanın birçok ülkesinin de önemli bir meselesi olmaya devam ediyor…

Geçtiğimiz günlerde Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, yolsuzluk yapıp pişman olanların gasp ettiği hakları iade etmeleri için banka hesabı açıldığını söyledi. Mursi; bir şekilde yolsuzluğa bulaştıktan sonra pişman olanların yaptıkları yolsuzluktan elde ettikleri gelirleri banka hesabına yatırarak temizlenmeleri için bir fırsat olacağını ifade etti. Yolsuzluk yapanlar, İhaleye fesat karıştıranlar, rüşvet alıp verenler için büyük bir fırsat olarak görülen haber dünyanın gündemine bir anda girmiş oldu. Bekleyip görelim bakalım “Tövbe Hesabında” kaç kişi aklanacak…

Yolsuzluk genellikle, kamu kaynaklarının hakkedilmeden şahsi çıkarlara aktarılması eylemi olarak tanımlanmaktadır. Yolsuzluk bütün zaman kesitlerinde var olagelmiştir. Her türlü siyasal sistemde yolsuzluk olmuştur. Sağcısı da solcusu da milliyetçisi de dindarı da yolsuzluk yapabilir. Mesele, şunlar yapar bunlar yapmaz da değildir. Ahlak, zihniyet ve sistemin bozukluğu yolsuzluğun ana sebepleri arasında gösterilmiştir. Türkler Müslümandırlar. İslam dini, helal ve haram kavramları ile rüşveti ve yolsuzluğu yasaklamıştır. Türkler bunu "yetim hakkı yememe" şeklinde hayatlarına uygulamaya çalışmışlardır. Ülkemizde iktidar ile muhalefet arasında ki mücadelede de en önemli propaganda konusu da yolsuzluktur.   Medya da sık sık okuyoruz. Filanca belediye ye baskın sonucu şu kadar kişi gözaltında alındı diye… Genelde o parti bu parti pek fark etmiyor. Sadece olayı komplo olarak görenler sahiplenenler farklı partiler oluyor… Sorgulanması gereken toplumsal zihniyetin veyahut ta particiliğin neden yolsuzluklara sahip çıktığıdır. Yetimin hakkı yenmiştir ama söz konusu partilerdir… Kabul edelim ki yağma sistemi insanımızı bozuyor… Ayağa düşürüyor… Hırsız yapıyor arsız yapıyor… Bazı toplumlarda yolsuzluğun az görülmesi onların daha ahlaklı olmasından kaynaklanmamaktadır sadece sistemlerindeki oto kontrol ve denetim işlevinin daha kapsamlı olmasındandır…

Yazımı, binlerce ahlaklı şahsiyetli insan yetiştiren Mehmed Zahit Kotku (k.s.) hazretlerinin anlattığı bir örnekle bitirmek istiyorum… “Ömer İbn-i Abdülaziz… Adaleti malum ikinci Ömer lakabını almıştır. Herkese çalışmayı tavsiye etmiş. Devlet parasını alıp da, öyle bedavadan geçinmektense, çalışında kazanın diyerekten evvelce verilen bol maaşları kesmiş… Bir gün kız kardeşi gelmiş. Hastaymış yatıyormuş. Üzerindeki çamaşırı kirli görmüş. Hanımına demiş ki ‘kardeşim bak, niçin kirli çamaşırlarıyla durduruyorsun?’ kadıncağız da hiç sesini çıkartmamış… Birkaç gün sonra tekrar gelmiş. Bakmış ki, yine aynı çamaşırlar sırtında, kir içerisinde… Azıcık fazla çıkışmış hanımına ‘ Niçin söz dinlemiyorsun, çamaşırlarını yıkamıyorsun, ayıp değil mi?...’ Çünkü Halife… Yani Reisicumhur bugünkü tabiriyle… Çamaşırı o kadar kirli… Hanımı ‘ Affedersin hemşire kardeş !... Çıkarınca giydirecek başka çamaşırı yok ki… Nasıl yıkayacağım ‘ demiş… Ömer İbn-i Aziz bu… Saltanat sahibi olmak hüner değil, Allah’ın rızasını kazanmaktır hüner…” ( Meraklısına… Bkz. M.Zahid Kotku (k.s.) Özel Sohbetler, Vefa Yayıncılık, sh: 51 – 52 ) 

 

Devletin kaynakları çar çur ediliyor… Terlemeden çalışmadan beleş para kazanmak had safhada… Artık birliktelikler, şirketler, devlet kaynaklarını hiç etmek için kuruluyor… İş bilenlerin ekonomisinde servetine servet katanların sayısı belli değil… Evet, yolsuzluk başta bir sistem sorunudur… Yetim hakkını yiyenlerin, helal haram nedir bilmeyenlerin de, akan muslukları kapatılmalı kaynakları biran önce gerekli yasal düzenlemelerle kesilmelidir…

Sahi, bizde de Mısır’da ki “Tövbe Hesabı” gibi bir hesap açılmış olsa idi kaç kişi başvururdu… Bir düşünsenize…

Selam ve dua ile…

Yazarın Yazıları