A. Raif ÖZTÜRK
  • 30/12/2019 Son günceleme: 30/12/2019 08:46
  • 3.001

Yine; yeni bir yıla girerken, Müslümanlar olarak “Yüce Rabbimizin bizleri yeni bir seneye kavuşturduğuna” maalesef sevinemiyoruz. Çünkü çevremizdeki Müslüman halkının çoğunluğu, cehâleten bile olsa bu Yılbaşı ve NOEL baba eksenli acı gafletin içinde olduğunu üzülerek izliyoruz.

Yüce dînimizin “Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır" (Yani, öyle muamele ve öyle azap görecek) tehdidini bildiğimiz için, mezkûr gaflete düşen kardeşlerimiz adına empati yaparak üzülüyoruz. Dilimizin döndüğünce ve yazılarımızın ulaştığınca bu acı âkıbetten tek bir kişiyi bile kurtarabilmenin hasretini ve sancılarını çekiyoruz.

Bu konuda araştırma yapma fırsatı bulamayan genç kardeşlerim için, “acaba nedir bu noel baba olayı?” sorusu hakkındaki, en ciddi araştırma neticelerine birlikte bakalım:

-Türkçe ’de yanlış olarak yılbaşı kutlamasıyla özdeşleştirilen “noel”, Latince’de “Tanrı’nın doğum günü” anlamına gelen ve Hz. İsa’nın (as.) doğum günü kutlamasını ifade eden “dies natalis” teriminin Fransızca karşılığıdır. (Kaynak: İslâm Ansiklopedisi, T. Diyanet Vakfı, cilt: 33, s: 201)

Birçok Doğu kilisesi Hz. İsa’nın doğum günü olarak 6 Ocak tarihini benimserken, Batı kiliselerinde bugün İsa’nın vaftiz günü (Epiphani) olarak devam ettirilmiştir. Dolayısıyla günümüzde Christmas, Batı Hıristiyanları tarafından 25 Aralık tarihinde kutlanmakta ve Julian takvimine dayanan 1 Ocak’taki yılbaşı eğlenceleriyle birleştirilmektedir. (a. g. e. s: 202)

Türkçeye “Noel Baba” adı altında ve yılbaşı eğlencesiyle giren kutlamalar; bugünkü Antalya’nın Derme ilçesinde piskopos olarak görev yaptığı ve 6 Aralık 352 veya 354’te öldüğü düşünülen Santa (Aziz) Nikolas adlı bir Hıristiyan azizinin etrafında şekillenmiştir.

1666 Sene kadar önce; Denizcilerin, tüccarların, gezginlerin ve çocukların koruyucu azizi olduğuna inanılan bu kişi, daha sonra Santa Claus ismiyle Noel akşamı çocuklara hediye dağıtan efsanevi şahsiyete dönüştürülmüştür. Kırmızı kıyafeti, uzun beyaz sakalı ve baca deliğinden girip şömineden çıkması gibi hayâli ve komik özellikleri ilk defa 1870’te Thomas Nast adlı bir ressam tarafından çizilmiştir. Santa Claus’un evi kuzey kutbundaki buzlar ülkesinde olduğu için, Ren geyiğiyle çekilen bir kızak kullandığı efsanesi yayılmıştır.

Aslında putperest inanç ve felsefelerine dayanmakta olup, Hıristiyanlığa sonradan giren Noel, günümüzde bir Hıristiyan bayramı şeklinde kutlanmakla birlikte bu bayrama(!) has unsurlar Batı kültürünün yayılması ile birlikte, Hıristiyan olmayan ülkelerde de birer tüketim (israf) ve (gayrimeşru) eğlence fırsatı olarak görülen yılbaşı kutlamaları bünyesinde benimsenmiştir. Ayrıca Katolik Hıristiyan geleneğinde şekillenen yılbaşı uygulaması da esasen pagan Roma kökenli yeni yıl anlayışının devamı olup, aşırı tüketime (İSRAFA) yönelten bir eğlenceye dönüştüğü için, bugün pek çok Hıristiyan tarafından bile eleştirilmektedir. (a.g.e. s: 202)

Görülüyor ki Hristiyan âleminin çoğunluğu tarafından bile “hayâlî” ve bir nevi “BİD’AT” kabul edilen ve eleştirilen bugünkü gayrimeşru Yılbaşı kutlamalarıyla; halkımız uyutulmakta ve cemiyet hayatımız ciddi yaralar almaktadır. Ülkemizde, 80 küsur senelik Milli eğitimimizin lâik sistemi ve Siyonist ve Yahudi medya şişirmeleriyle uyutulan ve aldatılan halkımız, bu çılgınlığa bilinçsizce ayak uydurmaktadır. Hatta PİYANGO kumarının, Eminönü’ndeki kuyruğunun, Mısır çarşısına kadar yüzlerce metre uzadığı ve kuyruktaki takkeli, sarıklı, sakallı ve başörtülülerin bile bulunmaları, yürekler acısıdır...

Yarım asırdan beri büyük ümitlerle Milli Piyango alıp, hayatları kararan kardeşlerimizin hazin sonlarını anlatmak yerine, size “Haber LİNK” veriyorum. LÜTFEN AÇIP İBRET ALALIM:

Bir yılbaşı gecesinde tüketilen içkiler, oynanan kumarlar, çılgınca düzenlenen gayrimeşru eğlenceler, yemek, çerez vs. israfı, çam süslemesi ve kesilen hindilere ödenen paralarla, bunların yerine ne gibi faydalı hizmetlerin yapılabileceğinin hesabı yapılmalıdır.

“Hayat boşluk kabul etmez” prensibi varken, milli eğitimimizde bizler; gerçekte var olan ve senede bir de değil, her gün “sırtındaki erzak yükleriyle kapı kapı dolaşan Emir Hz. Ömer’i evlâtlarımıza öğretmedik! Bediüzzaman Hz.’ni ve diğer İslâm büyüklerini” tanıtmadık. Elbette bunun için, bu boşluklara noel gibi hayal ürünlerinin doldurulduğunu görmekteyiz.

Bu konuda daha fazla bilgi bile israf addedileceğinden, Müslümanın yılbaşısına bakalım:

İslâm âleminin yılbaşısı “Hicret Olayı” kabul edilmiş olup, Muharrem ayının 1. Günüdür. Ancak; ülkemiz Müslüman’ının büyük bir kısmı, maalesef bunun bile gafleti içindedir. Milâdî yılbaşına gösterdiği ilgiyi, kendi yılbaşısına maalesef göstermiyor...

Yılbaşında; ömür sermayemizden koskoca bir senenin (günahlarımızla-sevaplarımızla) geride kaldığının ve bir daha dönülemeyeceğinin idraki içinde, manevi muhasebeleri yapılmalıdır.

Günahlarımız için ciddi tövbeler etmeliyiz. Bizleri yepyeni bir seneye ulaştıran Yüce Rabbimize Hamd, senâ ve şükürler edilmeliyiz.

-Acaba yeni girdiğimiz yılda, daha bilinçli hareket ederek, Âhiret hayatımıza nasıl daha kazançlı hazırlanabilirim?... Acaba Allah’ın emanet olarak verdiği organlarımızı, Allah’ın emrinde ve O’nun istediği gibi nasıl çalıştırabilirim?... Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların, yazarların, medyanın tuzaklarına düşmekten nasıl kurtulup, korunabilirim?” düşünceleri ve idraki içinde, önümüze serilen yepyeni ve temiz bir sayfayı, avantajlı doldurmanın hesaplarını yapmalıyız. Yılbaşı gecesi onları asla taklit etmeyerek, aksine ibadet etmeliyiz.

Bugün GENÇ bile olsak, ünlü şâirin; "Bugünü düşünürüm. Dün geçti, yarın var mı?
Gençliğe de güvenmem. Ölen hep ihtiyar mı?"
ihtarını, çok iyi anlamalıyız.

Yine N. Fazıl’ın; “Yâ İslam’la yükselir, ya inkârla çürürsün. Yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün.” İkazını da hiç bir zaman unutmamalıyız… Vesselâm.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz