Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 01/10/2007 00:11
  • 22.365

Ülkemizde basın son zamanlarda o kadar kirlendi ki… Yerel ayağını irdeleyeyim dedim bu sayıda. Esasında yazımı kafamda yoğururken amacım bambaşkaydı, adrese teslim bir yazı yazmayı düşünüyordum. Avukatım uyardı, kolay değil 25 yıllık dostum, kardeşim. Değerli yazarımız Erdal Öztürk’ün de “Kasaba’nın Şerifi” adlı harika yazısında belirttiği gibi, “iblisin peşinden giden cehennemde konaklarmış”. Tehditle, şantajla, yalanla ve beş para etmez yayınlarla para sızdırmayı meslek edinenler ve maalesef bu mesleğin adına gazetecilik diyenler o kadar çoğaldı ki ülkemizde, bunlara karşı adrese teslim yazacağım bir yazı o kokuşmuş dünyalarına biraz daha zenginlik katabilirdi.

Bazıları kendisini Aydın Doğan zanneder ama tek ortak noktaları tonton görünümleri ve her dönemin yalakası olmalarıdır.  O, içi boş, yarım yamalak ve ana sınıfı talebelerinin dahi yapmayacağı inanılmaz hatalarıyla çok mutlu… Bu başarısızlığını ise değiştirmeyi dahi düşünmüyor, aksi takdirde doğallığı bozulur çünkü? Bir nevi halkın ağzıyla, anlayabileceği şekilde yazıyor yani. Ne diyebilirim ki, kişi herkesi kendisi gibi görürmüş.

*  *  *

Mesela uzun yıllar Beykoz gündemini tekelinde bulunduran, adeta gündemi belirleyen başka bir gazete... Uzun yıllar başında bir maestro olduğu için çok etkili ve güçlüydü. Bu etki ve gücü onu zorlayacak, çıtayı daha yukarılara çıkartacak iddialı bir yayın organı olmadığı için vardı aslında. Bu anlamda Dost Beykoz yerel yayıncılıkta bir milat oldu. Çıtayı epeyce yukarıya koyan Dost Beykoz, “amatör ruhla” profesyonellere ders vermeye devam ediyor.

Buradaki “amatör ruh”tan kastım Dost Beykoz’un bu işten para kazanmadığıdır. Bu anlamda belki de ülkedeki tek örnek. Ne para karşılığı haber yaparız, ne şantaj ve tehditle para koparmaya çalışırız, ne de bir takım boyalı özel ilaveler çıkartacağım diyerek uçuk rakamlar talep ederiz. Maalesef ülkemizin pek çok yerinde bunun aksi oluyor…

Dost Beykoz’un yukarıda bahsettiğim boşluğu doldurmasıyla bazı gazeteler yayın hayatına son verdi. Ancak, yerel seçimler yaklaşıyor ve bu gazeteler kaldıkları yerden devam edeceğe benziyor. Ortalıkta malzemede bol olunca, Belediye Başkanıyla yaşadıkları problemler ayyuka çıkanlar savaş baltalarını şimdiden bileylemeye başladılar.

*  *  *

Eğer bir yerel gazete Belediye Başkanı’nın protesto edileceğini protestodan önce bilip haber yapabiliyorsa, şimdiden bir takım kirli organizasyonlara başlanmadığını kim iddia edebilir? Maalesef ülkemizde yerel medyanın bir kısmı adeta birer arpalık gibi gördükleri Belediyelerden beklentilerine cevap alamadıkları noktada Belediye Başkanları’na karşı organize ve sistematik bir yıpratma hareketine giriyorlar. Buradaki karşı duruşum, olayın Belediye Başkanı’na karşı oluşu değil, şekli…

Elinde argümanların varsa adam gibi çıkarsın eleştirilerini sıralar ve önerilerini getirirsin, hesap sorarsın. Bu hesabı halkın adına sorarsın. Gazetecinin kendi adına hesap sorma hakkı yoktur. Kendi çıkarları için hesap sorma hakkı yoktur. Aba altından sopa göstermeler, tehditle para sızdırmaya çalışmalar, şantajlar ülkemiz yerel medyasının büyük bir çoğunluğunun baş vurduğu çirkin yollar yazık ki.

*  *  *

Düşünsenize, birisi topladığı paraları resmen iç ediyor, arkasına bir yerel gazete patronunu alıyor, belediyenin özel kaleminden kovulunca, güvenlik odasını adeta üs edinip duyduğu dedikoduları malzeme yapıp kendisini destekleyen gazetede haber yaptırıyor. Ve bu tescilli hırsız, yıllarca düşman olduğu diğer bir medya patronuyla yerel seçimlere kısa bir süre kala bir araya gelip el ele verebiliyorsa yaşanacak iğrençlikleri havsalam almıyor. 

Biri dışarıdan servis edilen, öteki küllerinden yeniden doğmaya çalışan iki gazete bir de tescilli hırsız el ele. Kime karşı?  Ne cephe ama…  Kendisini medya devi zanneden mi? O ne kokar, ne bulaşır. Yukarıda kan gövdeyi götürürken, masanın altındaki köpek gibi artıkları bekler.

Evet, yukarıda bahsettiğim enstantaneler Çemişgezek’te de yaşanıyor, Suruç’da da ve hatta belki Beykoz’da da… Hırsızlar, şantajcılar, dolandırıcılar, yalancılar, kısaca kirliler her yerel seçim dönemini iple çeker. 4 yıl süren suskunluklarına son verip bir anda ülkenin en önemli yerel yayını olurlar. Çarşaf çarşaf reklamları zaten alırlar, asıl önemli olan ve parayı gömdükleri yapmadıkları veya yapmakla tehdit ettikleri haberlerdir. Ne yazık ki, tehdit ve şantaja maruz kalanların bir kısmı da çok temiz değildir zira…

*  *  *

Geçtiğimiz günlerde gittiğim bir cenazede, para karşılığı yaptığı haberlerle bir dönem Beykoz’da tartışılan bir “eski kaşarla” karşılaştım. Elinde makine fotoğraf çekmeye çalışırken, “hayırdır abi, gazeteciliğe mi dönüyorsun?” diye sordum. “Yoo, makineyi deniyorum” demez mi? Ben de,“ee yerel seçimler yaklaşıyor, ısınma turlarına cenazelerle başlaman tam senin meşrebin”deyiverdim. Bu ağabeyimiz epey bir zaman basın danışmanlığı için kapıları tırmaladı, baktı olmadı muhabirlik yapayım dedi o da tutmadı. Dost Beykoz’a da çok asıldı ama kapılarımız bu mantaliteye karşı hep kapalı kaldı çok şükür.

Şimdi düşünüyorum da, sahnede rol alacaklar belli, senaryo belli. Midemiz bulanarak 1,5 yıl bu iğrençliklere nasıl katlanacağız çok merak ediyorum. 

Mutlu yarınlar, dostça…

Yazarın Yazıları