A. Raif ÖZTÜRK
  • 23/09/2018 Son günceleme: 23/09/2018 16:27
  • 6.185

İnternette arama çubuğuna "Almanya’da bir lise müdürü" yazdığınızda, onlarca fotoğraflı belgesel ile karşılaşırsınız. O yürekleri parçalayan fotoğrafları sizlere arz edemiyorum, fakat o okul müdürünün haykırışlarını arz ederek, bu önemli ve güncel konumuza giriyoruz.

Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderiyormuş:



“Bir (Nazi) toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar... Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin, İNSAN olması için çaba harcayın. Çabalarınız BİLGİLİ CANAVARLAR ve BECERİKLİ PİSKOPATLAR üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla ‘insan’ olmasına yardımcı olursa, ancak o zaman önem taşır.”…

Satır arasındaki şu “Öğrencilerinizin, İNSAN olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin” haykırış çok çok önemli ve çok anlamlıdır. Yani bu tecrübeli Müdürün, “Eğitimden kuşku duyuyorum” demesi, elbette boşuna değil. Şu iki satırlık tavsiyelere, bütün öğretmenler, öğretim üyeleri ve öğretim görevlileri uymak zorundadırlar. Bakınız ben bu haykırışları teyit eden, iki örnek arz edeceğim. Tâ ki hiçbir tereddüdünüz kalmasın.

Bu anekdotu daha önce arz etmiştim, fakat yine yeri geldiği için sunuyorum:

 Aşağıda arz edeceğim çarpıcı örnekte, buluğa erinceye kadar masum olan, iki kardeş var.

Birisi; herkesin ‘Dünyaya gönderiliş gâyesine göre insan yetiştiren’ îman ve Kur’ân eğitimi verilen yüksekokullarda okuyor.

Diğeri ise bu önemli gâyelerin ihmal edildiği, hatta lâiklik adı altında maneviyatın dışlandığı bir yüksekokulda okuyor. Neticeyi birlikte göreceğiz.

Önce bu kardeşlerin ORTAK YÖNLERİNİ arz edeyim:

İkisi de aynı çiftçi anadan-babadan, ikisi de Kürt asıllı bir ailenin iki ferdi, ikisi de Suriye-Kobani doğumlu, ikisi de ilk-orta tahsilini aynı beldelerinde yapıyorlar.

Sonraları ise birisi Üniversite tahsilini Şam Üniversitesi İslâm Hukuku Fakültesinde yapıyor. Mısır’da El-Ezher’in Usulid-Din Fakültesine Kur’ân tefsir dalında doktora yapıyor.

Diğer kardeşi ise İstanbul Teknik Üniversitesi, Kimya Mühendisliğinde okuyor.

İşte bunlardan birincisi; Ünlü Tefsir âlimi Prof. Dr. Mustafa Müslim’dir:

Müslüman ve vatana millete hayırlı İNSAN yetiştirmek için Irak’ta da Suriye’de de Türkiye’de de Üniversiteler kuruyor, yönetiyor. Yani, 1990’lı yıllarda Irak’ın Kürt bölgesinde bir üniversite kuran ve binlerce talebe yetiştiren Tefsir Anabilim dalı âlimi Prof. Dr. Mustafa Müslim, ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra Suriye’ye geçti. Burada da İbn-i Haldun Üniversitesi’ni kuran Mustafa Müslim, Suriye’de de savaş çıkması üzerine Türkiye’ye yerleşti. Gaziantep'te, Uluslararası Afrika Üniversitesi ile protokol imzalayarak Zehra Üniversitesi adında bir eğitim kurumu kurmuş, yöneticiliğini yapıyor.  Şu anda Türkiye’de, Suriyeli mültecilere yönelik kısa ve uzun vadeli ilim ve meslek kazandırma çalışmaları yapıyor…

Bu kardeşlerden diğeri ise: Terör örgütü PYD/PKK'nın kırmızı bültenle aranan eski eş başkanı ve terörist başı Salih Müslim’dir.

Tamamen zıt yapılanmayı gördünüz, değil mi? Yani birisi Âlim, diğeri ise zâlim!...

Birisi Allah’a güveniyor, diğeri ise ABD’ye...

Bu ikinci şahıs herkesin çok yakından tanıdığı bir terörist olduğu için, detayına girmeyeceğim. Çünkü maksadımız kişiler değil, EĞİTİM SİSTEMİDİR

Şimdi düşünelim:

Elbette bu 180 derece farklılığı sadece Eğitime ve okula bağlamak doğru olmaz. Fakat kesin olan şudur ki, bir sineye gerçek Îman ve Kur’ân Eğitimi girerse, aynı kökenden olmalarına rağmen, o kişiyi 180 derece zıt bir dereceye yükseltebiliyor. Aynen; İslâm’dan ve îmandan önce öz kızını diri diri toprağa gömen Ömer iken, İslâm’dan ve îmandan sonra, dünyanın en âdil ve en müşfik insanı olan Hz. Ömer olunabiliyor. Bu çok nettir ve yakalanan terörist ve anarşistlerin, neredeyse tamamının yüksek tahsilli olması, bu tezimizi doğrular niteliktedir.

Netice itibariyle; yanlış eğitim nedeniyle Dünya sınavını kaybedenler, mahkeme-i Kübra sonucunda Cehenneme sürüklenirlerken, şöyle feryat edecekler.

Ahzâb Sûresi, 67 ve 68. Âyetler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi onlar yoldan saptırdılar. Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânete uğrat.” ..diye yalvaracaklar. İşte bunun için kişiler değil, eğitim önemlidir diyoruz.

Cehennemdeki bu yalvarışlara verilecek cevap; Fâtır sûresi, 37. Âyet ile bildiriliyor:

-“..Biz, size, düşünüp ibret alacak ve gerçeği görecek kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size Peygamber de gelip sizi uyardı. Öyleyse tadın azabı!...” ..denilecek, buyuruyor Kâinatın ve Âhiretin yegâne Hâkimi olan Yüce Rabbimiz…

Yani kısacası, oradaki pişmanlıkların hiçbir faydası olmayacak.

İşte bunun için, henüz Dünyadaki sınav süremiz olan ömrümüz bitmeden, îman ve Kur’ân eğitimi alarak, titizlikle uygulamak ve bu acı âkıbetten kurtulmak zorundayız.

Hele hele Ulu'l-emr olan yöneticilerimiz, bizleri bu acı âkıbetten de korumak adına; tüm okullarımıza Îman ve Kur’ân eğitimini zorunlu koymaları, hem kendilerini, hem kendi nesillerini, hem de hepimizi kurtaracaktır inşallah… Vesselâm.

Yazarın Yazıları