Malûmunuz olduğu gibi, etkilendiğim, duygulandığım veya istifade ettiğim vaaz, hutbe, seminer, sempozyum veya konferansların önemli bölümlerini, sizlerle paylaşmayı prensip edinmişim.
Böylece, etkilendiğim bu önemli konuları kaleme alma sırasında, “zorunlu egzersiz” yaptığımdan, daha fazla aklımda kalıyor veya daha fazla istifade ediyorum. Ayrıca, her Müslüman’ın üzerine bir vecibe olan “Emr-i Bil Ma’rûf” vazifemi de belki bir nebze îfa etmiş olurum, diye düşünüyorum.
Bu paylaşım sırasında, inşallah ciddi bir kusurumuz olmaz.
Bu minval üzere geçtiğimiz günlerde, şirin Beykoz’umuzun genç, aktif ve muhterem müftüsünün, ilginç, tatlı ve bir o kadar da anlamlı vaazını dinledim.
Bir ikindi vaazı olduğu için, “ikindi namazı” anlamına da gelen, ASR suresinin meâlini ve bir nebze de tefsirini veriyordu.
İstifadem nispetinde aktarmaya çalışacağım.
Kusur veya eksiklikler olursa bana aittir.
***
[[[- Okumuş olduğum sûrenin adı ASR suresidir. ASR kelimesinin kök anlamında, ilginç bir nokta var. Arapçada, meyve suyunun özüne “asir” denir. Asir kelimesinin ASR ile bağlantısı var. ASR, “ikindi vakti” anlamına geldiği gibi, çağ, yüz yıl, uzun zaman anlamlarına da geldiği gibi, “asir” ile bağlantısından dolayı “öz” manasına da geliyor. İkindi vaktini düşünürsek “günün özü”, “günün özeti” ikindi vaktinde saklıdır.
Asr, yüz yıl anlamına da geliyor demiştik. Yüz yıllar içinde de birçok değişimler, dönüşümler ve birçok inkılâplar vardır. HAK’KIN üstün geldiği yüzyıllar olduğu gibi, bâtılın yani materyalizmin ve zulmün galip geldiği yüzyıllar da olmuştur. Bunların akabinde, GÜL ve SAÂDET devirleri olduğu gibi, HELÂK devirleri de yaşanmıştır.
Asr’ın her insanın ömrüyle de bir bağlantısı var. 60, 70 veya 100 sene yaşayan bir insanın ömrünün de bir ÖZÜ vardır. Herhangi bir meyveyi sıktığımız zaman bir suyu, yani özü çıktığı gibi, insanın ömrünün de bir özü vardır.
Yani, ecelimiz geldiğinde, ömür sermayemiz bittiğinde, bizim de özümüz ortaya çıkıyor. Acaba, gerçekten bizim özümüzde ne var? Eğer, özünde ASR suresinde yer alan değerler yer alırsa, insanoğlu ebedî saadete ve ebedî mutluluğa erer…
Yüce Rabbimizin, bu sureye başlarken “ASR’A YEMİN OLSUN Kİ” şeklinde başlamasının, elbette çok önemli sebepleri vardır.
Yani “Asra yemin olsun” un içinde, yukarıda özetlediğimiz yüzyılların özü, insan ömrünün özü, günün özü olan ikindi vakti ve daha bizim bilemediğimiz birçok anlam yüklüdür.
Peki, bu kadar anlamlı bir yeminden sonra Yüce Rabbimiz ne buyuruyor?
· Dikkat buyurun. “İnsan, gerçekten HÜSRANDADIR” ..buyuruyor. (*1.)
Fakat böyle bırakmıyor.
Şu dört hususiyet kimde varsa, işte onların “müstesna” olacaklarını haykırıyor.
Şöyle ki; “..Ancak, iman eden, Salih amel işleyen, Hakkı ve SABRI tavsiye edenler kurtulacaktır…” diye buyuruyor.
Bir iş yerinde çalışarak emekli olmuş, 30-40 yılını çalışarak geçirmiş ve nihayetinde dost ve akrabalarını çağırarak Kur’ân okutan ve ikram eden kardeşlerimiz var. Bizleri de davet ettiklerinde onlarla sohbetler yapıyoruz. Ben kendilerine bu ASR suresini okuyorum ve onlara şöyle söylüyorum.
-“Efendim, Ahmet amca, Mehmet amca, hayırlı olsun emekli olmuşsunuz. Bu iş hayatınızda çalışarak, didinerek bir daire veya bir araba sahibi olmuşsunuz. Yani sizin geçmiş iş hayatınızı sıkarak bir daire veya bir araba çıkarmışsınız. Hayırlı olsun. Ancak, bu ömür sermayemiz de iş hayatımız gibi, bir gün bitecek. Ölüm meleği Azrail A.S. bizi sıktığı zaman, acaba bizden ne çıkacak?
Yüce Rabbimizin, üzerine yemin ettiği bu dört hakikatlerden, ne kadarı çıkacak?”
· “İMAN” ne kadar çıkacak?
· “Salih amel”imiz ne kadar çıkacak?
· “Hakkı tavsiye mesailerimiz” ne kadar çıkacak?
· “Sabrı tavsiye” için koşturmalarımız, ne kadar çıkacak?…
Ey insan, sen mânen sıkıldığın zaman, bu dört dosyana neler çıkıyor ise İŞTE SEN OSUN…
Cenab-ı Hak bizlere bir ömür sermayesini eşantiyon veya konsinye olarak vermiştir. Bu sermayeyi kullanırken, her hak sahibine HAKKINI vermemiz gerekmektedir.
Peki, ASR suresinde ifade edilen bu haklar nelerdir?
İMAN, Yüce Rabbimizin hakkıdır.
SALİH AMEL, insanın hakkıdır. Zira Cennetteki dereceler, amellere göre olacaktır.
Hakkı TAVSİYE etmek, her insanın birbiri üzerinde hakkıdır. Kardeşlik hukuku gereğidir.
SABRI TAVSİYE, ise hakikatin hakkıdır. Eğer hakikati seviyorsanız, HAK için zorluklara katlanmak, hakikat sevgisinin bir gereğidir…]]]
***
Saygıdeğer dostlarım.
Beykoz’umuzun genç ve dinamik müftüsü muhterem H. Hüseyin Demirtaş, bu dört hakikatin açılımlarını da yaptı. Fakat köşe yazısı sınırlarını aşmamak için, bu öz ve özet bilgilerle iktifa ediyorum.
ASR sûresine, hiç böyle bakmamıştık, değil mi?
Yüce Rabbimiz bizlere, gerektiği gibi idrak etmeyi, bu dört hakikatin bizlerden âzamî derecede çıkacak şekilde yaşamayı ve sevdiklerimizle paylaşmayı nasip etsin. Âmin…
***
*1.) HÜSRAN: Büyük zarar, hasâret, ziyan, kayıp, v.s. anlamlarındadır.
YORUMLAR