Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Yarının garantisi yok, fakat Ahret’in var

Eğer şu başlıktaki gerçek, hakkıyla idrak edilebilse, insanlık âleminde ne bir kavga, ne bir şiddet, ne bir eşkıyalık, ne bir ihanet, ne bir tecavüz, ne karma okullarda 115 hamile öğrenciler. Ne bir yalan, ne bir terör, ne de aklınıza hangi bir kötülük gelirse ekleyiniz ki, bunların hiç birisi asla olamaz…

Çok iddialı olan bu sözün de elbette bir sağlaması var. Ancak bunu tam anlatabilmek, bir köşe yazısına da sığmayacağı için, mümkün olduğunca özetlemeye çalışacağım.

Öncelikle, yarının garantisi olmadığına dair; her gün haberlerde ve yakınımızda, birçok ölüm hadisesine şahit oluyoruz. “Hiçbir şeyi yoktu, fakat uyanamadı.” “Yarın şu işi yapacaktı, sabah kalp kriziyle öldü.” “Kör kurşunla veya çatıdan, balkondan bir şey düşmesiyle öldü.” “Futbol oynarken, spor yaparken, okulda, işyerinde, sokakta, camide, hatta hiç umulmadık yerde ölenleri”, hep görüyoruz veya duyuyoruz.

Hatta Hasta haneleri, emrinde hazır bekleyen doktorları ve helikopterleri olan, Mrh. Sn. Mustafa KOÇ bile sabah işe hazırlanırken ölmüştü, değil mi?

Demek ki hiç birimizin, yarına garantimiz yok… 

16 Ağustos 1999 Marmara Bölgesi Depreminde, YARININ GARANTİSİ OLMADIĞI ve ahretin başlangıcı olan Kıyamet sahneleri, sadece hissedilmişti. Deprem bölgelerinde birkaç gün, camilerdeki izdihamı hatırlayınız. İnsanların birbirilerine olan kinlerinden, kıskançlıklarından, kavgalarından, rekabetlerinden hiçbir eser kalmış mıydı?

İnsanlar hiç tanımadıklarına bile yardımda seferber olmuşlardı.

Kendisi göçük altından çıktıktan sonra bile, diğer mağdurlara yardıma koşuluyordu.

Oysa; yarının garantisinin olmadığı, ahretin başlangıcı olan Kıyamet sahneleri sadece HİS edilmişti. Yani bu gerçek, o gün bile hakkıyla İDRAK edilmemişti.

Bu girizgâhtan da anlaşılıyor ki; DÜNYA FÂNÎ, ÖLÜM ÂNÎ…

Yani diğer bir ifadeyle; YARININ GARANTİSİ YOK! Fakat biz bunu idrak edemiyoruz…

Peki, “yarının garantisi olmadığı gerçeği”, hakkıyla nasıl idrak edilir?…

Semtinizin en doğru sözlü bir iş adamı, “yarın sabah namazını camide kılan her erkeğe, 1000- $ vereceğim” diye ilân etse, o sabah, o semtin camilerindeki izdihamı bir düşününüz? 1000- $ Dolgun bir maaş ikramiye demektir.

Ünlü mağazalardaki güvenilir indirimler için, gece 03:00’lerde kuyruklara girildiğini, hepimiz görüyoruz.

Şimdi bakınız, Kâinatın en doğru sözlüsü SAV ne buyuruyor?

– “Fecir vaktinde kılınan iki rekât namaz, (yani sabah namazı) dünyadan da, dünyanın içindekinden de daha hayırlıdır!” Dünya ve içindekileri bırakın da semtinizdeki, sadece kuyumcuları düşününüz. 5-10 Dakikalık bir sabah namazının sizlere sağladığı avantajı idrak etmeye çalışınız.

Bu dosdoğru vaat, eğer tam idrak edilmiş olsaydı, sabah namazlarında, camilerin ahvâli böyle mi olurdu? Hasta olanlar bile, kendilerini zorla camiye getirtmezler miydi?…

Demek ki bizlere; Dünyanın fâni olduğunu, yarına garantimiz olmadığını, Ahret hayatımızda gerekli olan levazımatı nasıl kazanacağımızı anlatan Rabbimizi, yeteri kadar tanıyamamışız. O’nun cc. sınırsız ilmini ve sınırsız Kudretini idrak edemiyoruz.

Mutlaka yapılması gereken ise O’nu Sıfatlarıyla ve Esma-ül Hüsnalarıyla tanımaktır.

Bunun için de çok ciddi araştırmalar yapmaktır. Bunun en kolay ve en kestirme yolu ise Allah’ın cc. Rasûlünün vârisleri hükmünde olan din âlimlerine ve özellikle asrımızın Bedîsinin sözlerine can-u gönülden kulak vermektir.

Bizleri, şu imtihan salonu mesabesindeki dünyaya, geçici olan sevk eden Yüce Allah cc. bizlere, Kur’ân-ı Keriminde; Dünyanın geçici olduğunu, yarına bile garantimiz olmadığını oysa Ölümün, kabir hayatının, Haşirin, Sıratın, Mahkeme-i Kübra’nın, Cennet ve Cehennemin, yani ÂHİRETİN GARANTİ olduğunu vaat etmiyor mu?

Yoksa hiçbir şeye muhtaç olmayan, her vaadini yerine getirme Kudretine sahip olan Allaha cc. inanmıyor muyuz?…

Şimdi de sizlere, Ahretin garanti oluşuyla ilgili YÜZLERCE Ayetlerden sadece bir kaçını, yani Kâinatın ve Ahretin sahibi olan Allah’ın cc. kelamıyla arz edeceğim:

Al-i İmran Suresi, 56. ayet: ..“İnkâr edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur.” (Ahrete vurgu var.)

Al-i İmran Suresi, 85. ayet: “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.”  (Ahrete vurgu var.)

Hud Suresi, 22. ayet:Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır.” (Ahrete vurgu var.)

Nahl Suresi, 109. ayet: “Şüphesiz, onlar ahirette ziyana uğrayanlardır.” (Ahrete vurgu var.)

Mümin Suresi, 39. ayet: “Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir meta (geçici bir yararlanma) dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt orasıdır.”

A’la Suresi, 17. ayet:Ahiret ise daha hayırlı ve süreklidir. Ebedîdir, sonsuzdur.”

Demek ki, kesinlikle; Yarının Garantisi YOK! Fakat Ahret’in GARANTİSİ VAR…

Mademki gerçek böyle, her gün gündemimizin ilk maddesi, ‘Ahrete hazırlık’ olmalıdır.

Hakk kelâmından sonra, başka söze ne hacet?… Vesselâm.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER