Çetin ÜNLÜ
  • 01/01/1970 Son günceleme: 26/06/2014 00:11
  • 6.433

Bazen düşünürüm ve kendi kendime sorarım!

İnsanlar ne kadarda çabuk değişebiliyor bir makama getirildiklerinde, ne kadarda kişiliğini yitirip, öncesine bakmadan hangi statülerden geldiğini unutup “bukalemun” gibi her ortama ayak uydurabiliyor. 

Bu bağlamda görevlerini layığı ile yerine getiren, koltuklarının hakkını veren idarecileri tenzih ederek yazıma devam etmek istiyorum.

Devletin koltuğunda herkes geçicidir o koltuk kimsenin babasının malı değil nice başarısız ve yolsuzluklarla anılan müdürler, müdireler vs. o koltuktan geldi geçti.

İnsanoğlu var olduğu günden beri, insan siluetinde dolaşan, fakat sadece et ve kemikten ibaret insan benzeri omurgasız yaratıklar var. Kendilerini topluma kabullendirmek için muhakkak bir payeye, makama, unvana ihtiyaçları vardır.

Bu tip şahsiyetler kendilerinin büyük keramet sahibi, vazgeçilmez, ulaşılmaz görseler de aslında bütün keramet işgal etikleri makamdadır.

Emekçilerimizce; makamlara gösterilen hürmete, saygıya, özellikle de kamu kurumlarında görev yapan bazı mevki sahipleri kendilerini dev aynasında görerek, emrinde çalıştırdıkları personeline tabiri caiz ise üstten baktığına kerhen tanık oluyorum.

Statükocu, kabiliyetsiz ve yeteneksiz makam sevdalıları, zaman içerisinde işgal ettikleri makamlar da süreklilik arz etmek için, o makama giden yoları kendilerinin kalıcı olmalarına göredizayn edilmesine çalışmaktadırlar.

O şahıslar makamlarında olduğu süreçte, nefsinin kölesi ve esiri olur, altlarından o koltuk alındığında da oyuncağını kaybetmiş çocuk misali ortada kalırlar.

Bilinmeli ki! ‘‘Tarih tekerrürden ibarettir.’’

‘‘Gazeteci kimliğiyle’’bildiğimiz, gördüğümüz, tanıdığımız makam ve koltuk sahibi zat-ı muhteremler görevini bilerek layığı ile yapan, halkı ve çalışanlarına faydalı olan ve o oturdukları deri koltukların hakkını gereği gibi veren her kim olursa olsun alkışlar, destekleriz. Aksine bir durumda da yazılarımız ve haberlerimiz ile  gündeme taşır, daha da ötesi somut olarak bildiklerimiz, gördüklerimiz yanlışlarını ilgili mercilere ve halkımıza servis ederiz.

Bu minval üzerine önemli makamlara gelen, getirilen veya bu makamlarda görev yapanlar, Devlete ve Millete ahlaki ve vicdani sorumluluk ile hizmet etmelidir. Ehliyet ve liyakat bu sebepten  önemli bir kazanımdır.

Ehliyet ve liyakate riayet edilmediği takdirde yaşanılacak hezimetler katlanarak artar. Makamdan, rütbeden, mevkiden daha ehemmiyetli olan husus insanın ahlâkını, şahsiyetini muhafaza etmesi ve bunları zedelememesidir.

Şu iyice kafalara kazınmalı ki; İnsan gibi insan olmanın ilk şartı  omurgalı bir varlık olmanın şuuru ile hareket etmektir!..Meşhur,  ünlü, anlı,şanlı, namlı olmak ile, gerçekten büyük olmak arasındaki kalın çizgiyi iyice idrak etmektir!..

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”   İnsanlık   Olduğu gibi görünmek,  göründüğü’ gibi olmaktır!..  Korkaklığa, namertliğe,  kalleşliğe prim vermemektir!.. 

İdari yönetimlerinde üst düzey görev alanlar yaptığı makyajla, giyinişi ile, cebindeki paraile, boyu posu ile, güzel konuşması ile, tanınan biri olmamalılar!..

Bilakis o koltuklarda oturan müdürler, müdire hanımlar, birim şefleri sadece hizmet için orada olduklarını unutmasınlar.

Hz. Mevlana, “Ne elbiseler gördüm, içinde insan yok, nice insanlar gördüm, üzerinde elbise yok” demiş. Bu anlamda, içinde insan olmayan elbiselerin süksesi, aldatmasın sizi!

Şahsiyetli olmak “şahıs” olmakla mümkündür. “jan janlı elbiseler” , ‘‘topuklu ayakkabılar’’ giymekle ve daha önceden rezerv edilmiş otoparklarına‘‘model arabalarıyla’’gelmekle değil... 

Bu bağlamda makam sahibi kişiler; oturduğu koltuklardan bulunduğu mevkilerden güç almaz, aksine oturduğu koltuğa güç ve şeref katar!..

Bu değerleri taşıyorlarsa tabiî ki!

Yazarın Yazıları