Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Yanarak ölmek

Evet dostlar, ‘yanarak ölmek’, gerçekten de çok acı ve çok elem verici bir durum.

Hele hele 27 kişinin topluca yanarak ölmesi, YAS ilân edilecek kadar çok acı. 

BOLU yangınında dumandan zehirlenerek, boğularak ve üst katlardan atlayarak ölen kardeşlerimizin, özellikle de kimliği teşhis edilemeyecek kadar yanan 27 kişinin, bu şekilde yanmalarına sebep olanlar, en ağır bir şekilde cezalandırılmaları şarttır.

Araştırıldıkça ve incelendikçe öyle vahim ihmaller ortaya çıkıyor ki, bizleri ve tüm ülkemizin insanlarını kahrediyor. Herkesin oraya geliş sebepleri, vefat şekilleri ve son hatıraları, tüm yürekleri dağlıyor. Haberlerde, öyle mutlu fotoğraflar gördük ki, tatlı tebessümlerle çekilmiş, SON FOTOĞRAFI olduğu bilinmeden.

Bu durum bizlere, şairin “Dünya FÂNİ, ölüm ÂNΔ ikazını da hatırlatıyor.

Bu ihmallerin fâilleri İDAM edilseler bile, yüreklerimize su serpilemez. Ancak diğer kamu alanlarındaki ihmalleri önlemek ve tedbir almak adına, gerekli cezaların en ağır biçimde verilmesi kaçınılmazdır.

Öncelikle bu elim olayda vefat edenlere Yüce Rabbimizden Rahmet ve Cennet bahçeleri niyazıyla, yaralananlara Acilen şifalar diliyorum. Yakınlarına sabr-ıCemîl ve tüm ülkemize de baş sağlığı (yani yaraların ve acıların iyileşmesi) niyaz ediyorum…

Yüce Dinimize göre yanarak ölenler, HÜKMÎ ŞEHİTTİRLER. 

İşte belgesi: “Deprem, yangın, sel gibi tabii afetler ve ağır hastalıklar gibi sebeplerle ölen Müslümanlar, hükmi şehit sayılırlar.” (Bkz.: Buhari, Cihad 30, Müslim, Ebu Dâvud.)

Hükmî Şehit: ‘Yıkanarak ve kefenlenerek defnedilen’ şehitlerdendir. (Din ve vatan uğruna ölen diğer şehitler gibi, yıkanmadan ve kefensiz değil.)

Bunlar her ne kadar bizlere teselli olsa da, ihmalleriyle bu elim olaya sebep olanlarını cezalarını asla hafifletemez.

Bu acı ve elim olay; haber, teknik, tedbirsizlik, siyasi, hukukî ve dramatik açılardan, vd. her yönüyle ele alındı. Elbette ne kadar çok konuşulsa da yazılsa da yeterli değildir.

Ancak malumunuz olduğu gibi, bendeniz her zaman olayların sadece görünen birkaç cihetini değil, ŞEŞ cihetini (altı yönünü) de araştırma prensiplerim nedeniyle; bu olayın da ıskalanan ve çok daha elim ve önemli olan uhrevî yönüne de, bir nebze temas etmek istiyorum. 

Ana haberlerde ve medyada defalarca YANARAK ÖLMENİN vahameti, acı ve ıstırapları vurgulanıyor. Elbette doğrudur. Fakat bu durum bana, çok çok daha büyük Cehennem alevleri içinde YANARAK ölmeyi değil, yanarak ÖLEMEMEYİ ve ÖLMEMEYİhatırlattı. 

Asla küçümsemek ve hafife almak için söylemiyorum, sadece mukayese edebilmek için söylüyorum: Yani, yanarak ölmek en fazla 3-5 dakikalık bir acı ve ıstırap verir. 

Ancak, çok daha dehşetli olan Cehennem alevleri içinde, sadece bir vakit namaz borcu için 80 SENEölmeden yanmak, KÜFÜR ve ŞİRK için ise EBEDÎ OLARAK ÖLMEDEN sürekli YANMAK, dünyadaki yanmaklarla hiç mukayese edilebilir mi?

Mademki gerçekler böyle:

Dünyadaki yanmaklar için, halkın ısrarlarıyla ve devlet düzeyinde çok ciddi tedbirler alınıyor. Tedbir almayanlar için EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANMALARI diretiliyor. 

Elbette bu çok doğrudur ve tebrike şayandır. 

• Fakat EBEDÎ Cehennem alevleri içinde yanmamak, evlâtlarımızı da bu yanmalardan kurtarmak için; hem aile olarak, hem de devlet düzeyinde, tedbirler almak için, neden böyle diretmiyoruz? 

• Acaba bu konudaki ısrarları, niçin ihmâl ediyoruz?

Aklı başında olan hepimizin, en önemli derdi bu olmalı değil mi?

Dünyadaki yangınlar için tedbir alınması adına devlete baskılar yapıyoruz da, acaba kendimiz, evlâtlarımız ve tüm sevdiklerimiz için, neden devletimize daha ciddi baskılar yapmıyoruz?

• Bu suskunluğumuzda, bir gariplik ve bir terslik yok mu?

Allah’a cc, Ahirete ve Mahkeme-i Kübra’ya inanmıyor muyuz yoksa?

Oysa inanmamak, o EBEDİ yolculuklara ve Ahirete gitmeye asla engel değil ki!

EBEDÎ Cennetlere gitmeye engeldir…

Şu dünyevî yangınlardan ders ve ibretler alarak; kendimizi, evlâtlarımızı ve tüm sevdiklerimizi, o en büyük Cehennem alevleri arasında, ÖLMEDEN sürekli yanmalardan koruyabilmek adına, siz dostlarımla mütalaa etmek istedim.

Şu fâni dünya hayatımızdaki SINAVIMIZIN sonunda, EBEDÎ Cennetleri tüm sevdiklerimizle birlikte kazanabilmenin çareleri, çözümleri ve prensipleri için; Dinî TV ve Radyo programlarını, Diyanetimizin, meşru olan Cemaatlerimizin ilgili kitaplarını ve hiç olmazsa şu mütevazı köşeleri takip etmenizi, istirham ediyorum… Vesselâm.

Bilvesile, 

MÎRÂC GECENİZ MÜBÂREK,

HER NAMAZINIZ, MÎRÂC OLSUN.

Tüm insanlık adına, barışa, sağlık ve âfiyetlere vesile olmasını 

Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum…

 

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. Allah CC Razı olsun inşâallah
    Akşamın Rahmet-i Bereketi üzerinize olsun inşâallah
    Hayırlı akşamlar diliyorum inşâallah
    Abdullah Raif abi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER