Nuray AK
  • 21/01/2018 Son günceleme: 21/01/2018 16:58
  • 13.613

Cem olmak, cemaat olmak ve bir arada kalabilmek Yaradan’ın emri, ayriyeten bir sanat, hünerdir.

Olabiliyor, kalabiliyor isek bu minvalde oh ne ala. Hem çok büyük bir emri ilahiyi yerine getirir, hem de paylaşmanın hazzına varırız. Kâh acıyı, kâh mutluluğu.

Yalnız bir an gelir, haller değişir, çıkarlar değişir, değerler değişir:"Meğer insan insanın önce yoldaşı, yolun sonunda da uçurumu oluyormuş" deriz. Çünkü artık devran tersine, diller ve kalpler tersine dönmüştür.

Garip bir çağ, şaşkınlık veren bir ironi. Yüreğimizle toplaşıp, kaynaşıp sonunda birbirimize af buyurun kazık mı atalım? Şu fani âlemde yapayalnız, eşsiz-dostsuz ve kimselerin eline-kalbine dokunmadan ama kazıklanmadan ve kırılmadan mezara mı girelim? Müslüman hangisini yaşamalı? Gerçekten çok zor bu kararı verebilmek. Hoş benim gibi fakirler hiç bu denklemi kurmaksızın yüreği ne derse o tarafa akarlar ama günümüzde pek makbul değil sanırım. Hem yine hadislerde Efendimize danıştığımda buyuruyor ki; bir mümin aynı delikten iki defa yılana sokturmaz kendini. Demek ki ihtiyatta fayda var. Yürek hadi coş, sev, güven, kaynaş, her şeyinle dost-yaren ol dese de aklın daim hopppp, frene bas, yavaştan al demeli.

Sitem gibi, serzeniş gibi, laf sokma gibi başlayan kelimelerim ne olur sadece içten paylaşım, belki bir hatırlatma gibi addedilsin. Çünkü eminim ki; sizlerde muhakkak insanlarla bir miktar arkadaş, biraz dost olup, bazısı ile yediği içtiği ayrı gitmeyen hallere girdikten bir zaman sonra asla bilemediğiniz gerekçelerle en aldanmış modele sokulmuşsunuzdur. Sizlere de layık görülmüştür bu enayisin tabelası. Anlamıyorum gidiyor ben bu işi? Zalimsin dünya!

Oysa İmam-ı Şafi Hazretleri, kendisine; ‘ölümden korkun var mı’ diye sorulduğunda: Şu dünyadan ayrılmak benim için sadece bazı şeylerden ayrılmak sebebiyle zor gelir. İlim talep etmek, namaz kılmak, Kuran okumak, dostlarımla yaptığım sohbetten ayrılık. Ah Rabbim, nasıl hikmet dolu söylüyor mübarek. Biz nerede yitirdik ahrette dahi özlenecek dostu-yareni? Şems ile Mevlana hangi kalple baktılar ki birbirlerinin özgecanına? Bizde bir şeyler mi eksildi, artık hata aramadan olduğunca sevemez mi olduk? Ama bu böyle nasıl gidecek? Gözlemlerken ve ömrümde iki veya üç kez şahsen yaşadığımda, öyle ağır geldi ki ruhuma bu vefasız ve insafsız haller... Artık ne lazım bana dost, ne lazım sırdaş-yoldaş demişliğim çoktur. Ama dedim ya yürek insanıyız, olmuyor. Sevmeden, mümin kalbi kalbime yaren etmeden ömür geçmiyor. Efendimiz ziyaretimize gelse, birbirinize sarılın, terk etmeyin derdi muhakkak ki. Ezcümle sonunda aldanmaca olacağını bile bile de olsa vazgeçemiyorum ben cemiyet olmaktan, dostluktan.

LİYAKAT

Düşündüğümde; işin ehline verilmeyişi buralara taşımış olabilir diyorum halimizi. Layıkıyla sevemez, yeremez, övemez hatta sövemez olduk. Adabınca yapılmıyor telkin ve uyarılar. Ama liyakat yok, adam bilmiyor ki dost kalabilmenin fedakârlık, çıkarsızlık, edepten oluştuğunu... Nasıl versin hakkını, nasıl tutsun sonuna dek sırrını yarenliğin? Ehli değil işin; sevmemiş, sevil(e)memiş, kimse için bedel ödememiş, bir yaralı parmağa şifa olmamış, karşılık beklemeden sohbet edememiş, gönülden bağlanamamış kimseye. Sevgiye, kardeşliğe liyakati yok. Ancak varsa yoksa kuyu kazayım, arkadan iş çevireyim, hakkında dünyanın eleştirisini ballandırarak cemi cümle Müslüman’a duyurayım, kalbini kırıp sonra sofrasından ekmek tırtıklayayım, onun çevresinden-unvanından hatta kişiliğinden son damlasına kadar nemalanayım, başka biriyle olursa ilk ben foseptik çukuruna gömeyim ki; kimseler sevmesin, daha da ileri giderek yaptığı işe-mukaddeslerine açık aleni mecralarda söveyim de sözüm ona insan içine çıkamaz yapayım, sonra ‘ben yapmadım kendi oldu’ şeklinde salağa yatayım, ayar vereyim seçimlerine olmadı tehdit edeyim. Eeee sorsan dosttuk. Rahmetli Erbakan'ın refleksiyle: Hadi oradan, hadi oradan, sen dostluk değil glu glu dansı yapıyorsun.

ÖLÜM VAR! UNUTMA

Vara vara vardım ol kara taşa

Hasret koydun beni kavim kardaşa

Sebep gözden akan bu kanlı yaşa

Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

Nice sultanları tahttan indirdi

Nicesinin gül benzini soldurdu

Nicelerin gelmez yola gönderdi

Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

(Karacaoğlan)

Ümidim biterken başlar

Elbet yüreğim dolu, onun için kalemim bu yollarda gezinir. Affedin. Ama öyle derin, öyle kocaman, öyle vazgeçilmez bir ümidim var ki dostlar...

Beni yaşanan kahır verici haller dahi Rabbime ve O'nun verdiği ümidime sıkı sıkı tutunmaktan alıkoyamaz. Biliyorum bizi sadece sevgi kurtaracak. Her insan layıktır bu mucizeye. Ancak hidayet ve inayet kapılarını kapattıysa kul, o artık çerçöp olmuştur. Sevmesek de olur. Kalan sağlar bizimdir. Baki Hüda'ya emanet olunuz.

Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun, 
Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun. 

Ecel büke belimizi, söyletmeye dilimizi, 
Hasta iken halimizi soranlara selam olsun. 

Tenim ortaya açıla yakasız gömlek biçile, 
Bizi bir arı vech ile yuyanlara selam olsun. 

Azrail alır canımız, kurur damarda kanımız, 
Yayılacak kefenimiz, saranlara selam olsun. 

Gider olduk dostumuza, eremedik kasdımıza, 
Namaz için üstümüze duranlara selam olsun. 

Sözdür söylenir araya, kimse değmez bu yaraya, 
İletip bizi mezara koyanlara selam olsun. 

Âşık odur Hakk'ı seve, Hak derdine kıla deva, 
Bizim için hayır dua, kılanlara selam olsun. 

Dünyaya gelenler gider, asla gelmez yola gider, 
Bizim halimizden haber soranlara selam olsun. 

Âşık Yunus söyler sözü, kan yaş ile doldu gözü, 
Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun. 

(Yunus Emre) 

 

Yazarın Yazıları