Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Ya Atatürk Olmasaydı?

Dr. Senai Demirci’nin “Atatürk olmasaydı” başlıklı bir videosunu dinlediğimde, hayretler içinde kalmıştım.

Üstü örtülü kalan bazı gerçekleri açıklarken de müthiş bir sanat ve edebiyat sergilemiş, beyinlerde fırtına koparıyordu. O videoyu tekrar dinleyerek, deşifre etmeyi ve sizlerle paylaşmayı düşünmüştüm. Neyse ki biraz araştırdıktan sonra, yazılı şeklini de buldum.

Dr. Demirci o karanlık ve ceberut yıllarda yaşananları tamamen doğru bir biçimde ifşâ etmiş. Bu güne kadar yanlış bilinenleri ya da özellikle yanlış bildirilenleri, en azından bir kısım yaşananları delil göstererek tüm akılları ikna etmiş. Genç kardeşlerimizin de bu gerçekleri öğrenmeleri için, köşemde aynen paylaşmayı uygun gördüm. Umarım sizler de çok beğeneceksiniz:

"Atatürk olmasaydı, Fransızlar Antep'ten sonra ülkenin bütününü işgal eder, kadınların örtüsünü başından çeken askerlerin baskısı altında kalırdık. Başı örtülü kızlar okullarda okuyamaz ve başörtülü memur olunamazdı. Annesi ve karısı örtülü diye, namaz kılıyor diye subaylar ordudan atılırdı. (!)

Atatürk olmasaydı, İtalyanlar bir yolunu bulup geçmişimizle bağımızı koparmak için HARF DEVRİMİ yapar. Mesela yeryüzünün en değerli kütüphanelerinden Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki el yazma eserleri en az 90 yıl sustururdu. (Bakınız, FAS; İspanya ve Fransa işgali altında binlerce zulme uğratıldığı halde, HARF DEVRİMİ yapmadılar. Osmanlı harflerini yasaklamanın zulüm boyutunu düşününüz.) .Bununla da yetinmez, Müslümanların halifesini aşağılayarak yurtdışına sürerdi.

Atatürk olmasaydı, İngilizler Kastamonu'ya aniden çıkarma yapar. Churchill herkesi şapka giymeye zorlardı. Şapka giymeyi reddeden vatandaşları için seyyar mahkemeler kurar, seri idamlar yaptırırdı. Hatta şapka kanuna karşı çıkıyor diye iki önemli şehri Rize'yi ve Trabzon'u denizden bombalatırdı.

Atatürk olmasaydı, Amerikalılar ülkenin yönetimini ele geçirir. Seçilmiş ilk meclisi zorla dağıtır. Ali Şükrü gibi vatansever düşünürleri öldürtür. Kendi keyiflerine göre kurdukları meclis sayesinde, ülkeyi en az 30 yıl tek parti ile yönetirlerdi. Kendi adamları dışında kimseye oy hakkı vermezler, seçilme hakkı tanımazlardı.

Atatürk olmasaydı, Hitler ülkeyi işgal eder. Türk ırkını üstün ırk ilan eder, Kürtleri, Rumları ve Ermenileri aşağı ırk sayar. "Türkiye Türklerindir" dedikten sonra kendilerini Türk saymayanları Anadolu'dan sürerdi. Hitler bununla da yetinmez, Dersim'de sırf Kürt diye çoluk çocuk, kadın erkek on binlerce savunmasızı bombalarla imha ederdi.

Atatürk olmasaydı, Ruslar Anadolu'yu ele geçirir, camileri ahır yapardı. Medreseleri kapatırdı. Devrin en önemli düşünce odakları olan tekke ve zaviyeleri yasaklardı. Ezanı susturur, yerine anlamsız gürültüler koyardı.

Atatürk olmasaydı, İstanbul Yunanlılara kalırdı. Yunanlılar Fatih Sultan Mehmed'den Bizans'ın intikamını almak için, Ayasofya Camiini müzeye çevirirdi. 

  • Neyse ki Atatürk geldi de… (Sanki Bunlar onun emriyle olmadı!!! MI…???)

Ben gençliğimde Necip Fazıl Kısakürek’in "Atatürk'ün bu ülkeye yaptığı; boğulan genç kızı kurtarıp kıyıda tecavüz etmeye benzer" sözünü, pek anlayamıyordum ve yadırgıyordum. Bu derlemeden sonra çok iyi anladım…

Bu yazıyı okuyunca, Fatih Altaylı’nın 19.10.2010 Teke-tek programında, masonluğun büyük üstadı Remzi Şanver’in itiraflarını hatırladım. ÇOK ÇOK ÖNEMLİ olduğu için, arşivden çıkararak aşağıda arz ediyorum:

  • Fatih Altaylı’nın, “1935’te Atatürk’ün masonluğu yasaklamasıyla” ilgili sorusuna, Şanver’in verdiği cevap içindeki şu bölüme lütfen dikkat:

-“Aslında öyle bir süreç yaşandı, fakat o zamanın mason yöneticileri şöyle bir açıklama yaptılar: ‘BİZİM UMDELERİMİZ (yani, ilke ve prensiplerimiz) CHP.’DE İFADESİNİ BULDUĞUNDAN (!!!) BİZ MASONLUK FAALİYETLERİNİ KENDİMİZ KAPATIYORUZ’… Yani daha açık bir ifadeyle; “..halkı dinsizleştirme işini, CHP bizden çok-çok daha iyi yapıyor, bize hiç gerek kalmadığı için teşkilatlarımızı biz kendimiz kapattık..”

(NOT: Bu kısmı internette var, lütfen o orijinal videodan izleyin! Çünkü alt yazısında bu bölüm kesilerek sansürleniyor. Oradaki, yani canlı videodaki ifadeler çok daha ağırdır.)

 

Şu soruların cevaplarını mutlaka bulunuz:

  1. Acaba, Türkiye’deki (210’dan fazla) tüm mason teşkilâtları ve diğer şer güçler toplansaydı, 27 sene içinde BİNLERCE İslâm âlimini asabilirler miydi?
  2. Dînî tedrisatı (medrese ve tekkeleri, okullarda din derslerini) susturabilirler miydi? HARF DEVRİMİ yapabilirlermiydi?
  3. Kur’ânı ve Ezanı yasaklayabilirler miydi?
  4. Bir şapka kanunu ihdas edip, yüzlerce İslâm âlimini asabilirler miydi?
  5. Binlerce camiyi kapatıp, gazino, depo, ahır v.s. yapabilirler miydi?…
  • Bunlar ZULÜM değildir de nedir?

Zulmedenlere, yani zalimlere karşı nasıl davranmamız gerektiğini yüce Allah c.c. Hûd suresi, 113. Âyette şöyle emrediyor: “Bir de sakın zulmedenlere (ZALİMLERE) meyletmeyin, sempati (bile) duymayın!… Yoksa size ateş dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım görmezsiniz.”

İşte bizlerin bu konulara hassasiyet göstermemiz de, bu İlâhi emirlere dayanıyor. Bazı abla ve abilerin, hangi akla hizmetle bu âyete TAMAMEN ZID hareket ettiklerini onlara sormak lazım…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

2 adet yorum var

  1. A. Raif Öztürk bey, bende bir ekleme yapayım. Atatürk olmasaydı, Batı Trakya, Kırım, Doğu Türkistan Türkleri ve Filistin Müslümanları gibi mutlu ve mesut olarak yaşardınız.

  2. Senin gibi birini görünce atatürkün yaptığı bazı devrimlerin ne kadar gerekli olduğuğunu bir daha anlıyorum. halbuki bazı devrimleri gereksiz ve çok bskıcı bulurdum. meğerse senin gibiler o zamanda varmışki illada bu devrmler yapılmış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER