Saadettin KILIÇ
  • 05/07/2020 Son günceleme: 05/07/2020 15:56
  • 8.041

… “O zamanın koşullarıyla, bugünün koşulları aynı değil ama” diyenler olabilir…

Daha iyi ya, o zamandan çok daha fazla deneyim, bilgi ve teknolojik olanağa sahip değil miyiz? Sorun zaman, bilgi ve deneyim değildir; sorun bal gibi de sahip olmadıkları o insanların cesaretleri ve özverileridir…

Sanki Recep Tayyip Erdoğan ve kadroları bir eli yağda, bir eli balda merdivenleri birer, birer tırmandı. Sanki Recep Tayyip Erdoğan’ın düşüncesine bu ülkede engeller konulmadı. Sanki Recep Tayyip Erdoğan’ın alyansından başka bir serveti vardı.

Recep Tayyip Erdoğan, bugünkü muhalefetin sahip olduklarının binde birine bile sahip değildi ama cesareti, çalışkanlığı ve kararlılığından hiçbir zaman bir adım bile geri atmadı ve ölene kadar atmayacaktır da. Çünkü sonradan lider olmuş biri değil, doğuştan kefenini giymiş de yola çıkmış bir liderdir.

Ya Deniz Baykal, ya Kemal Kılıçdaroğlu, suya, sabuna dokunmadan ha iktidarda olmuşlar, ha muhalefette ama hiç biri bunca zaman Recep Tayyip Erdoğan kadar cesur, çalışkan ve kitlesine büyük bir güven veren lider olamadılar.

Siyasi partilerin ideolojileri doğru ya da yanlış taraflara göre görecelidir ama liderlerin korkak, tembel, kıskanç, kibirli ve paylaşmacılıkları mutlak belirleyici bir gerçektir.

Keşke Recep Tayyip Erdoğan, sağcı ve dinci bir görüşün temsilcisi değil de, çoğunluğun içselleştirdiği Atatürkçü çağdaş düşünceye biraz daha yakın olsaydı. Kesinlikle hem oyları bu kadar düşmez, hem de ülkemiz bu sıkıntıları çekmezdi…

Ama asıl can yakan başka bir gerçek de şu ki; sözde çağdaş Atatürkçülüğü tekeline alanlar, Recep Tayyip Erdoğan gibi çalışkan, cesur ve öz güvenleri yüksek insanları içlerine almazlar, belki o da bu içgüdüyle sağcılığı ve dindarlığı yönelmiş bir liderdir, kim bilir?

Hani nerede Ümit Kocasakal, Metin Feyzioğlu nerede?

Ne Erdoğan, ne Kocasakal, ne de Feyzioğlu’nun düşüncelerini savunduğum için yazmıyorum bu makaleyi ama özellikle Ümit Kocasakal bir zamanlar her yaşanan antidemokratik olayda ekrandan, ekrana davet edilen ve her platformda tepkisini son derece nitelikli ve cesurca ifade eden İstanbul Barosu Başkanı değil miydi?

Geniş halk kitlelerine çok sempatik gelmiyor muydu?

Makamına tavandan kurşun sıkılan ve tek suçu dünyanın en büyük Baro Başkanlığını terk edip nitelik, cesaret ve birikimlerini CHP Genel Başkanı olarak sürdürmek istemesi değil midir?

Yine demokrasi kazansın ve 31 Mart Yerel Seçimleri, Gezi Eylemleri Millet İttifakının zaferiyle sonuçlansın diye yıllarca ve korkusuzca emek veren HALK TV’nin vefakâr çalışanları Semra Topçu, Lale Ozan Arslan, Rahmi Aygün’ün ertesi gün Bir Nisan Şakası gibi kapı önüne konulmasını hangi izan açıklayabilir?

Kemal Kılıçdaroğlu:

Siz değil misiniz ki? Cesur, yürekli, bilgili muhafazakâr devrimci Eren Erdem’i göz, göre, göre zindana gönderen?

Becerebilseydiniz Muharrem İnceyi’de yiyecektiniz ama o vakur davranıp tuzağınıza düşmedi.

Abdullah Gül, Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan medet umdunuz ama çok daha fazla nitelikli, deneyimli, pırıl, pırıl mazili muhafazakâr siyasetçiler CHP’li, İlhan Kesici ve Abdüllatif Şener’e bir kere bile şans tanımadınız.

Tutturmuşsunuz bir liyakat ve demokratik koşullarda mücadele nakaratı; yıllardır milleti bu sözcüklerle uyutuyorsunuz. Parti sözcünüz Engin Altay aracılığıyla TBMM’DE çoğunluktan dayak yemek ve ateşli nutuklar çekmekle övünüyorsunuz?

Sanki iktidar demokrat da, en pasif demokratik yolları kitlelere çare olarak sunuyorsunuz?

Parti sözcünüz Engin Atay, HALK TV ekranına çıkıyor; milletin efendisi edayla “koltuğunda arkasına yaslanıp, iki elini havaya kaldırarak; “bir daha buraya gelmem, bilseydim gelmezdim buraya” sözlerini gürültüye sokuşturuyor…

Ne kitlesini motive edebiliyor, ne de kitleden daha fazla bir bilgi veriyor ama sanki görevini üstün başarılarla tamamlamış, kasılarak konuşuyor.

Ekranlarda görünmek için 24 saat can havliyle koşuşturuyorlar da; neden tüm işçi sendikaları dâhil, bütün sivil toplum örgütleriyle istişareler yaparak genel grev hakkını örgütlemeyi beceremiyorlar? Nerede sivil itaatsizlik cesaretleri?

Yineliyorum Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı olarak ne yazık ki; iktidarın anayasa ve demokrasiye aykırı müdahalelerine karşı koyacak basirette değildir, derhal istifa etmelidir.

Çünkü CHP Genel Başkanlığını hakkıyla yapabilecek pek çok vatan evladı var bu ülkede. CHP’LİLER Genel Başkanlığınıza mecbur değil.

Çok kere yazdık, liyakat sadece bir diploma değildir diye.

Yıllardır Recep Tayyip Erdoğan’ın diploması gerçek değildir demekten başka ne yaptınız?  Ya da madem diploması sahtedir, hangi yaptırımı uygulayabildiniz?

Ayrıca iyi hatırlayın; 15 Temmuz akşamı diploma mı Türk Milletini Fetocu darbecilere karşı direnişe çağırdı?  Yoksa doğasında liderlik ve cesaret olan Recep Tayyip Erdoğan mı?

Bu ülkenin sorunu kendi dünya görüşüne karşı sorumluluklarını aslanlar gibi yerine getiren Recep Tayyip Erdoğan değil, asıl büyük sorun Atatürkçü düşünceyi temsil ettiğini söyleyen öz güvenleri zayıf, kıskanç, korkak ve niteliksiz mevcut ana muhalefet lideri ve kadrolarıdır…

Hatırlayın; Polonyalı Lech Valesa da, sadece ilköğrenim ve mesleki eğitim görmüş bir işçiydi.

1983 yılında Nobel Barış Ödülü almış ve 1990-95 yıllarında Polonya Devlet Başkanlığı yapmış, totaliter bir rejim olan Komünizmi yenmiş, ülkesine çok partili düzeni getirmiştir.

Bir gün hem ilçemiz, hem de ülkemiz genelinde olayları belirterek tek, tek isimler vermeye başladığımda; çok merak ediyorum pek çok kişi hangi yüzle sokağa çıkacak?

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz