Nuray AK
  • 24/08/2019 Son günceleme: 24/08/2019 18:10
  • 8.865

"Bekleyin görecektir duranlar yürüyeni

Sabreden gelecektir eskimez, pörsümez Yeni 

Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak

Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak!"

Necip Fazıl Kısakürek
 

Sarı Saçlı Ceylan / Zalimler İçin Yaşasın Cehennem

İdlib'te güneş rengi saçları ile bir kız çocuğu, altı yedi yaşlarında... Bir şeyler söylüyor bir şeyler mırıldanıyor 35 yaşlarında genç bir beyin kucağında, sarılıyor ona sımsıkı, ayıramıyor etrafındakiler. O genç erkek de ona sarılıyor öpüyor okşuyor,  elleriyle sımsıkı kavrıyor. Neden sonra kız bağırıyor:"Gitme baba bizi bırakma" ve baba saniyeler içerisinde kucağında yavrusu var iken yere düşüp ruhunu teslim ediyor. Yavru çığlık çığlığa, dedesi teskin etmeye çalışıyor ama nafile. Ya Hak! Şimdi bu yavruya ve diğer aile bireylerine ne demeli, nasıl yardım etmeli ve teselli etmeliyiz? Nasıl suskun kalabiliriz bu acıya? Resulullah Efendimiz değil mi ki; yeryüzünde bir yerde huzur üzere olmayınca hicret etmenin vacip olduğunu belirten? Her yer kan gölü ve başlarına bombalar yağarken  eşini, çoluğunu çocuğunu kurtarmayı kim istemez? Acaba diyorum biraz daha insaflı mı olsak Suriyelilere bedduaya dalarken. 3-5 zır tapozun yanlışları yüzünden ümmetin diğer yetimlerine kıymaya değer mi. o günahın sahibi olmaya değer mi? Dünyanın her yerinde ve kendi içimizde yok mu asalak geçinenler? Videodan çok etkilendim belki yetimliğin tadını  kendim de bildiğim içindir, babasızlık denen tıbbın teşhis ve tedavisinde biçare kaldığı dayanması zor hastalıktandır, ömür boyu içimizde taşıdığımız.

Can Vatan

Aileme yaptığım sohbetlerde bir şey gözüme batarcasına aklıma düşüyor. Diyorum ki; ey ben ne kadar farkındayım elimdeki, yüreğimdeki nimetlerin? Bir yavrum var ve bu ülkede yavrumlayım, ailemleyim.  Eksilerini bırakın başkaları konuşsun ben artılarını düşünmek istiyorum hepimizin namusu sayılan bu vatanda namusuyla, hayâsıyla, edebiyle gönlünce çocuğunu büyütmek. Acaba çok ciddi bir lütuf da ben mi atlıyorum fikretmeyi? Böyle bir cennette olamamak ne acıdır kim bilir? Örneğin İdlib'teki o güneş saçlı yavru ve onun gibi milyon tanesi ne haldedir? Bizler kan değerlerine bakmak için damarından kan bile aldıramazken, dünyada bir yerlerde yavruların derileri yüzülüyor. Biliyorum ve inanıyorum ki canlarını Allah acıtmıyor bir karınca ısırığı kadardan fazla. Ama yine de görülen ve izletilen çok gaddarca dünyaya. Zalimlerin kahrı arşa çıkmadı mı Mevla’m? Hangi hatamıza devam ediyoruz da hala zulüm devam ediyor? Yanıldı isek günaha düştü isek hata yaptı isek affeyle Ya Rabbi, hatamızı göster ve döndür Ya Rabbi... 

Bütün ümmetin yavruları gülsün diye, o ızdırap-açlık içinde olan yavrular gülsün diye canımı sonsuz kere vermeye hazırım ama bilirim ki; Rabbim Sen canımızdan çok bizlerden başka şey istersin evvela. Teşekkür ilk olarak idrak ile başlar bunu biliyorum ve söylüyorum Rabbim: Bu vatanda, bu coğrafyada, bu gökyüzünün altında, İstanbul'da ve hatta Beykoz'da ailemle yaşamayı bana bahşettiğin için sonsuz şükrediyorum.

Hatalarımızdan ders çıkarmak bu dünya hayatının özeti gibi benim için. Kur'an sosyal bir insan olmayı sosyal hayatı anlatan ayetlerle bizlere öğretiyor. Son yaşadıklarımıza baktığımızda anlıyoruz ki ayetleri kılavuz edinerek evvela ekonomimiz ile ilgili sıkıntılarımızı derdest etmeliyiz. Aklımızı oyalayan ve algımızla oynayan, gelecek kaygısı ile bizleri ibadetlerden alıkoyan, sürekli isyan etmemize sebep olan, hatta Allah affetsin namazımız, abdestimizde huşu duymamıza bile engel teşkil eden yokluk. Biz eğer yokluklar içerisinde bir ülkede olsak belki bu kadar takılmayız olana bitene. Ama burası Türkiye yerin üstü dolu altı dolu, meyvesi var sebzesi var, petrolü var, bor madeni var ve çalışmayı isteyen milyonlarca insan var. Bu da demek oluyor ki biz zengin bir ülkeyiz ve zengin ülkede fakirlik çekmek bireysel aşamada biraz aptallık siyasi aşamada da belki hata veya başarısızlıktır.

Yok, eğer istenilmediği ve öngörülmediği halde bu duruma geliniyor ise ülke ekonomisini kim bu hale getirdiyse yahut da hangi hatalar bu hale getirdiyse bunlardan aklanmak gerekmektedir zannımca. İnsanın içi çoluğum çocuğuma ne yedireceğim kaygısından kurtulduğunda gerçek İslam davasının peşinde yürüyebilir. Dünyevi kaygılar ve insani birtakım ihtiyaçları olan bizler için maalesef oyalayıcı sebepler bunlar. Tam tevekkül edemediğimizden kaygılarla birlikte davamızda ihmalkârlık yapıyoruz. Bence büyüklerimiz artık bu konuda nerede açık ya da kimde hata var ise burayı temizlemeli, kangreni yok etmeli. Ayetler belli hadisler belli,  Efendimiz döneminde de serbest piyasa ekonomisi uygulanmış, dileyen belli sınırları aşmamak üzere ürününü yüksek fiyattan satmış, Efendimize bunu düzeltmesi söylendiğinde ise Efendimiz bu sistemde hata görmemiş ancak belli hadislerle bizlere duyurmuş belli yüzdelerin üzerindeki her kar koymanın ticarette etik olmayacağını, Müslüman’a yakışmayacağını. Faizi ise zaten söz konusu bile etmiyorum, ayetlerde kesin olarak yasaklı bir şeyin bu ülkede işi ne? Gerçi şükürler olsun ki % 80'lerden % 8'lere 10'lara inen bir faiz katsayısı var ama dediğim gibi faiz asla olmamalı. Belki bunlar düzeldiği gün çok daha rahat edeceğiz. O zaman ne mülteci kardeşlerimiz gözümüze batacak ne yan komşumuza verdiğimiz bir tabak yemek bize zor gelecek, ne zekâttan kaçıracağız ne sadakadan. Diliyorum ki bu hatalardan dönülür. Çünkü biz bu ülkede hep beraber kürdü, Lazı, Çerkez’i  birlikte yaşayacağız, yaşamamız gerekiyor, Allah öyle emrediyor. Dolayısıyla hepimiz aynı geminin yolcusu isek buna göre hareket etmeli, gemi batsın diye değil, gemi uzun mesafeler alsın diye temennide bulunmalıyız. Onlar başaramasın da gemi su alsın dersek hep beraber boğulacağız. Bazı şeyler af buyurun aptallıkla özdeşleşiyor Rabbim korusun.

Kin

Kişisel gelişimimizi, kemale ermemizi, kâmil mümin olmamızı en fazla engelleyen şeyin öfke ve kin olduğunu defalarca kez okudum ama sahada da bunu birebir gözlemledim. İnanın kimse bu duygu içerisinde iken bir adım yol alamıyor: Allah'a yaklaşmak, kulunu sevmek, çiçeği böceği sevmek, ağaçlardan kelebeklerden haz almak, güneşe maviye bakmak hepsi hikaye.

Gözünün tek gördüğü kin, ruhunun tek beslendiği nefret ve öfke oluyor.

Öyle bir duygu ki veriliş sebebinde muhakkak bir hikmet vardır ancak yanlış kişilere yanlış olaylara kilitlenip uygulandığında inanın zehir zemberek cehennem ateşi oluveriyor. Bu duygudan kurtulmanın illa bir yolu vardır inşaAllah. Hepimizin belli günahları vardır; bazı farzları yerine getiremiyoruzdur, bazı haramlardan sakınamıyoruzdur ama kin ve öfkeyi kalbimizde taşımak diğerlerinden çok farklı çok ayrı geliyor bana. Bu ahval üzere olan insanlar ömür boyu kara ışık dağıtıyorlar sanki yanlarında belli bir zaman diliminde bile kalmak çok yoruyor, sözlerine de gözlerine de dayanamıyorum böyle insanların. Tabi kendi nefsimde de var ise Rabbime sığınırım af ve bu duygudan kurtuluş için. Efendimiz bu konuda şöyle buyuruyor mealen: En büyük güreşçi nefsini yenendir, düşmanı yenmek kolaydır ancak nefsinin emrettiği kötü duygulardan kaçmak gerçek yiğitlerin işidir. Bir yoklayın içinizi dostlar, en son hangi öfke ile kendinize ve sevdiklerinize zarar verdiniz?

Eğitim 

Hepimizin yürek yangını olan öfke, belki de ülkemizdeki en büyük açık ve en büyük zaafımızdır. Hele bu zaaf İmam Hatiplerde ise iş daha da değişiyor. Yavrularımız dünya ilmi ile birlikte ahiret ilmi alsın derken o da ne? Vahhabi kafalı deist kafalı sözüm ona öğretmenlerin ellerinde İslam adı altında uydurmalar öğrenmek! Bu bizim felaketimiz olur. Çünkü din bütündür ve tektir, buna insan lafları karıştırmanın batıl ile oynaşmanın gereği ne? Nasıl bir cesaretle dine yenilikler katmaya, eksiltmeler yapmaya uğraşılıyor? Bunu yapan Allah'ı anlatıyorum diyerek nasıl Allah'tan korkmuyor, gencecik filizlerin kafasını nasıl yıkıyor? Ama anlaşılan o ki; bu 1 kişi 3 kişi 5 kişi değil sistemli bir şekilde uygulanan bir proje. Bu sorunda en az ekonomimiz kadar tedavi gerektiren alanımız. Çünkü kabul etmeliyiz ki inancın olmadığı dinin olmadığı ülkeler batmaya mahkûmdur. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan  beyan etmişti: Din derslerini kaldırdığımız zaman Amerika'da çok şey geriledi, asayiş elden gitti, cinsel sapkınlıklar çoğaldı ve acilen din derslerini okullarda tekrar okutmaya başladık, ardından ilerleme kaydettik. Üstelik o kadar tahrif edilen bir kitabın bir dinin bu şekil olumlu etkisi olursa, İslam güzel anlatıldığında İslam güzel yaşandığında siz düşünün neler görür neler yaparız milletçe.

1 Olmak

Bölünmek telaffuzu bile çok çirkin bir kelime, fark ettiniz mi? Bir olmak bakın ne kadar güzel söyleniyor,  şiir gibi... Nifak sokmak alın bir çirkin laf daha, kaynaşmak lafların kralı... Demem o ki parçalanmaktan kimseye yarar gelmeyecek, sadece zor günlerin uzamasına sebep olacağız. Bir an evvel mutlu güzel günler görmek istiyorsak birliğimizi beraberliğimizi temize çekmeliyiz. Kim hangi oyunu oynarsa oynasın biz kendimiz çalıp kendimiz oynamalıyız. Bizim türkümüz şarkımız da, bizim ülkümüz de bize yeter.

Arkadaşlık 

Sizce tanımı var mı, kalıbı var mı, ölçüleri terazisi bulunur mu acaba? Peki, sizin var mı yani arkadaşınız dostunuz? Şu ahir zamanda kaldı mı? Koruyabiliyor musunuz? Ben çok zorlaştığını yani arkadaş olmanın da arkadaşlığı korumanın da çok zor olduğunu düşünüyor o sebeple diliyorum ki eğer varsa kaybetmeyin!

Ümit var olalım, ezel de ebet de bizim.

Baki Huda’ya emanet olunuz dostlarım...

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz