TBMM XX. Dönem Refah Partisi Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz, Saadet Partisi Beykoz İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Saadet Partisi'nde Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi de olan Mustafa Hasan Öz, insanlara her zaman gerçekleri anlatmaya uğraştıklarını kaydederek, şöyle dedi:
"Şunu çok iyi biliyoruz ki, sizler de her zaman televizyonlarda camilerde duymuşsunuzdur ki, Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam Veda Hutbesi'nde dinimizin tamamlandığı iddia edildiği zaman şu ifadeyi kullanmıştı: 'Ben size iki şey bırakıyorum; Allah'ın kitabını ve sünnetimi... Siz, bunları duyan insanlar, artık bunları bilmeyen ve duymayan insanlara anlatın!’. Bu bir vasiyetti, talimattı. Sonrasında görüyorsunuz Ashab-ı Kirâm, Allah'ın birliğini, dünya ve ahiret için yapılması gereken çalışmaları talimat olarak aldıkları için tüm dünyayı dolaşarak anlattılar. İşte biz de oradan aldığımız inançla, talimatla, eğitimle ve görevle, sosyal faaliyetlerimizde, kültürel faaliyetlerimizde, siyasal faaliyetlerimizde hep insanlara gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Çubuklu Mahallesi'nde Saadet Partisi Beykoz İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen konferansa, konuşmacı olarak katılan eski Milletvekillerinden Mustafa Hasan Öz, kahvehanede Beykozlularla bir araya geldi. Konferansa Saadet Partisi Beykoz İlçe Başkanı Şeref Kaçmaz, AGD Beykoz İlçe Başkanı Rıza Gik, Çubuklu Dernek Başkanı Erdem Çelik, Mesudiye Çukuralan Köyü Dernek Başkanı Yücel Biçer ve Çubuklulu vatandaşlar katıldı. Konuşmasında genel olarak Milli Görüş ve kapatılan Refah Partisi'nden bahseden Mustafa Hasan Öz, şunları kaydetti:
Eski Milletvekili Öz: “Milletvekilliğine tövbe ettim!”
"Size söyledim, 12 yaşımdan beri Milli Görüş hareketi içerisinde liderinden en aşağısına kadar bütün insanlarla temas etme şansımız oldu. Ne zamanki insanlar nefislerine sahip çıkamadılar, dünyevileşmeye başladılar, birer ikişer aramızdan ayrıldıklarını gördük. Daha güçlü olanlarına gittiler, kendilerini tehdit edenlerden çekindiler gittiler... Ama bizimle beraber kalanlar kelleyi koltuğa koymuş, bu milletin maddi ve manevi kalkınmasına adamış insanlar olarak kaldılar. Onlar her zaman Allah'ın rızasını kazanmak için doğru olanı kelle koltukta söylemeye devam ettiler.
Biz 158 milletvekiliyle Refah Partisi'nin birinci olduğu sırada Meclis'e girdiğimizde, bize hep söylemişlerdi; 'Balık baştan kokar, oralarda neler dönüyor?' diye... Bizzat müşahede ettiğimiz zaman gerçekten çok hayretler içerisinde kaldık. Benim milletvekilliğim bittiği zaman ben milletvekili olmaya tövbe etmiştim, biliyor musunuz? Tabi ki orada dürüst insanlar, sağlam insanlar; bu milletin temsilcileri görev yapacak. Ama oradaki o oyunları, o meşakkatleri, o perişanlıkları gördüğüm zaman 'Bu görev yapılmaz!' demiştim. O günden sonra da ancak zorlama şeklinde ve kazanamayacağım dönemlerde adaylıkları kabul ettim, bunun dışındakileri kabul etmedim. 'Başka arkadaşlarımız yapsın' dedim. Biz 158 milletvekiliyle Meclis'e girdiğimiz zaman bir sistemi çökerttik TBMM'de... Benim danışmanım bir yıl sonra bana 'Yahu burada öyle bir sistem çöktü ki, sizin haberiniz yok' dedi. 'Ne oldu?' dedim. 'Siz milletvekilisiniz ama size gelen hediyeleri kabul edip evinize götürmüyorsunuz. Sizinle işi olan birisi size hediye getirdiği zaman siz diyorsunuz ki, benimle işin olmasa bu hediyeyi getirmeyeceksin ve almıyorsun. Sen almayınca senin sekreterin de senden çekiniyor almıyor, haksızlık yapmıyor; ona tenezzül etmiyor' dedi. Biz o dönem danışmanlarımızı da güvendiğimiz insanlardan seçiyorduk, dürüst insanlardan seçiyorduk..."
Haber Merkezi
