Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 22/09/2020 Son günceleme: 22/09/2020 18:25
  • 6.519

Başkalarını ötekileştirmede maharetli bir toplum olduğumuzu söylersem (vay efendim toplumumuzu küçümsüyor, eleştiriyor) gibi eleştiri oklarının hedefi olmam umarım. Daha önceki yazılarımda sıkça vurguladığım bir mesele “ötekileştirme” meselesidir. Ülkemizde dış görünüşe göre insanların statüleri, eğitim seviyeleri, maddi imkânları hatta siyasi ve dini kabulleri ile ilgili bile yargılara varılabilir. Tabi bu yargılar genellikle etiketleme olarak da tabir edilen önyargılardır.

Daha önce yazmış olduğum “Tüm yetişkin prens ve prenseslere” adlı köşe yazımda da bu konuya değinmiştim. Birleşmiş Milletlere giderseniz, klasik giyimli bey abilerimizin ayaklarındaki spor ayakkabıları ve içi tıka basa dolu fosforlu renklerdeki sırt çantalarını göreceksiniz. Yüzünüzde bir tebessüm oluşabilir belki çevremizde sürekli karşılaştığımız bir manzara değildir. Amerika’da giyim kuşam bizlere insanların vasıfları hakkında bilgi vermez. Bizim toplumumuzda ise eleştiri konusudur; Üstü forma altını sorma, özlü sözümüzle kişiyi etiketleriz. Kişinin vasfı hakkında izlenime kavuşuruz. Bunları yazarak Amerikan kültürüne, yaşam biçimine hayran olduğum ve toplumumuz tutumlarını yadsıdığım sanılmasın. Bu örneği verdim çünkü ben o ülkede bunlara tanık oldum.

Müslüman nüfusun çoğunluğu oluşturduğu ve başörtülülerin sayısının fazla olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ama sanmayın ki başörtülü sayısı fazla diye başörtülü insanlar ötekileştirmeye maruz kalmıyor. Kalıyor efendim besbelli kalıyor. Önceki yazılarımda başörtülü biri olarak mini eteklilerin de dışlanmasını önyargılara maruz kalmamasını istediğim gibi başörtülülerin de bu önyargılara maruz kalmasını istemiyorum

Öncelikle başörtülü olan insanlara karşı belirli önyargıları kırmak gerekiyor. Mesele başı örtülü insanlara cahil, okumayan bilgisiz insan muamelesi yapmaktan vazgeçmek gerek. CHP’nin yayınlanmış bir reklamından da aklımda kalmıştı. Reklamda öğretmen, doktor ve avukatlar şık giyinimli ve başı açıktı. Üstü özensiz giydirilmiş başı kapalı teyzeler ise tarlada toplama işleri ile uğraşıyordu. Sözde birlik olmayı vurgulayan bölücü bir reklamdı bu. Bu bağlamda başörtülü ise çağdaş değildir, başörtülü ise şu partidendir gibi etiketlemeler de yapılabiliyor. Mesela bu konuda aklıma gelen bir örnek ise komünizmi savunan Müslümanlar olan “antikapitalist Müslümanlardır”.

Başörtülü olmayan (elbette ki genelleme yapmıyorum kimse anasının karnından başörtülü doğmadı)  ya da başörtü karşıtı insanların önyargılarının yanı sıra başörtülü muhafazakâr kesimden dahi eleştirilere maruz kalınır. Bu eleştiri de başörtülü kadının ne kadar kapalı olduğu üzerinedir.

Son dönem Türkiye’de, öteki olarak karşımıza çıkan “yeterince kapalı olmadığı düşünülen” başörtülü kadınlardan oluşan bir kadın grubu vardır. Başörtüsü yasaklarının üniversitelerde, kamu kuruluşlarında kalkmasından sonra oluşan kültür etkileşiminin de etkisiyle başörtülü fakat birbirinden oldukça farklı kadın profilleri kamusal alanda görünür olmaya başlamıştır. Bu kesim İslamcı olarak kendini tanımlayan kesim tarafından tesettüre layık giyinmemesi ve yaşamaması sebebi ile eleştiri alır. Sanki cenneti böyle insanlarla paylaşmak istemezler.

Başörtülü ve başörtüsüz bütün kadınların kılık ve kıyafet tercihlerine saygılı olmak, bireylere sahip olduğu hakları tanımak, onlara yapılmış bir iyilik, bir lütuf, bir cömertlik değildir; yalnızca onların haklarını ihlal etmemektir. Melez kimlikler, toplumların kaybı değil, kazancı ve zenginliğidir.

Yazarın Yazıları