Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 09/08/2019 Son günceleme: 09/08/2019 22:36
  • 8.437

O günleri yaşayan tanık olarak aktarıyorum...

1950 yılı genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin muhalefete düşmesi ve Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile çok partili sisteme geçiş adına sevindirici bir döneme girildi.  Dış ticaret dengeli ve devlet hazinesi ekonomik istikrar içinde idi.  

Hazine zarara uğradı

1957 yılında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na memur olarak girdim.  O dönemler yurt dışından yapılacak ithalatlar için serbestlik ilan edildi. İthalatçı tüccarlar bu serbestiden yararlanarak ekonomik mevcutları ve ödeme güçlerinin çok üstünde mal ithal etmeye başladılar.  Bir anda piyasada mal bolluğu başladı.  Bolluk karşısında halk Adnan Menderes’i ayakta alkışlıyordu. Ne zamanki ithal edilen malların ödenme aşamasına gelindiğinde tatlı rüya son buldu ve acı gerçeklerle karşılaşılma dönemine girildi.  İthal edilen malların karşılığının ödenmemesi sebebiyle ithalatçı tüccarlar dış ülkeler tarafından kara kaplı deftere alındılar. Tüccarların borçları Türkiye’nin itibarı nedeniyle devlet tarafından karşılanmak zorunda kalındı. Bu sebeple devlet hazinesi çok zarar etti ve Türkiye Ekonomisi’nin beli kırıldı.  Durum anlaşıldığında kota sistemine girildi. Birinci kota döneminde sabah şafak sökmüş biz hala çalışıyorduk. Çünkü Adnan Menderes Ankara’dan rakam bekliyordu.  Liberasyondan sonra her ne kadar Kota tedbirine girildi ise de iş işten geçmiş, devlet hazinesi ağır şekilde zarara uğramış, paranın satın alma gücü düşmüştü.

Halk ikiye bölünüp karşıt hale getirildi

Aynı dönemlerde Vatan Cephesi kuruldu. Radyolardan gün boyunca Vatan Cephesi’ne geçişler listeler halinde ilan ediliyordu.  Halk Vatan Cephesi’nden olanlar ve olmayanlar olarak ikiye bölündü.  Köylerde Vatan Cephesi’nden olanlar ve olmayanlar nedeniyle kahveler ve hatta camiler dahi ikiye ayrıldı.  Ülke genelinde karşıt haline gelen halk arasında gerilim o kadar arttı ki, yurdun dört bir yanından taşlı sopalı kavgalar ve ölüm haberleri geliyordu.  İstanbul’da atlı polisler halkın üstüne sürülüyor, nallar altında ezilmemek için halk kaçışıyordu.  Beyazıt meydanında Taylan Özgür adındaki öğrenci polis kurşunu ile öldürülüyordu.  Ülke genelinde gerilim son haddini bulmuştu.  

27 Mayıs 1960 Cuma sabahı

Nihayet, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 35 maddesinin kendisine yüklediği sorumluluk doğrultusunda yurdunu koruma ve kollama görevini yerine getiriyor, 27 Mayıs 1960 Cuma sabahı radyolardan Askerin Müdahale haberi ile uyanan halk bayram yapıyordu. Dargınlar barışıyor, tankların üstüne çıkmış gençlik ve asker kol kola seviniyor, 27 Mayıs’ı kutlamak için koşan halk alanlara sığmıyordu. Nihayet 27 Mayıs,  Asker ile bütünleşmiş halk hareketi olarak tarihteki yerini alıyordu.

1961 Anayasa’sının oluşumu

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bünyesinden oluşan  (Milli Birlik Komitesi) tarafından çağdaş bir Anayasa’ya kavuşulması yönünde bilim adamalarından (Kurucu Meclis) oluşturuldu. Kurucu Meclis tarafından yapılan anayasa taslağı 09.07.1961 tarihinde halk oylamasına sunuldu. Katılımın yüzde 38.3 oranı hayır derken, yüzde 61.7 oranında verilen evet oyu ile anayasa kabul edildi ve 20 Temmuz 1961 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

1961 Anayasa’sının kazanımları

1961 Anayasasını tanımak için öncelikle dünyanın modern anayasa örneklerine bakılmasında yarar var. İngiltere Anayasası’nda demokrasinin temeli üzerine kurulu  “ Kuvvetler Ayrılığı ilkesi “ en başta yer almaktadır. Parlamento Avam kamarası ve Lordlar Kamarası olarak çift meclis halindedir. Demokratik kurallar tıkır tıkır işlemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Başkanlık Anayasası’nda demokrasinin temeli üzerine kurulu “ Kuvvetler Ayrılığı “ ilkesi en başta yer almaktadır.  Parlamento Temsilciler Meclisi ve Senato olmak üzere çift meclis halindedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Parlamento (Kongre) adı ile tanımlanmaktadır. Demokrasi tıkır tıkır işlemektedir.  Amerika’da Başkan büyük nüfuza sahip imiş gibi görünüyorsa da son söz Kongreye aittir.

1961 Anayasası’na gelince;  Dünyanın modern anayasalarında olduğu gibi “Kuvvetler Ayrılığı ilkesi” en başta yer almaktadır.  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Parlamento yapısında  “Millet Meclisi” ve  “Cumhuriyet Senatosu” olmak üzere çift meclis halindedir. 

Anayasa’nın Başlangıç kısmında ; “ Yurtta Sulh Cihanda Sulh “İlkesinin, Milli Mücadele ruhunun, Milli Egemenliğin, Atatürk Devrimleri’ne bağlılık şuuruna sahip ve Türk Miliyetçiliği’nden ilham alınarak kabul ve ilan edilen Anayasayı adalete ve fazilete aşık evlatlarının uyanık bekçiliğine emanet edildiği” belirtilmektedir.

Anayasa İnsan hakları beyannamesi ve insanca yaşamanın vazgeçilmez şartı olan temel haklara özenle yer verilmiştir. Bu sayede demokraside ileri ülkelerin anayasalarına uygun çağdaş bir Anayasa’ya kavuşuldu. Türk Milleti yirmi bir yıl boyunca demokrasi örneği çağdaş 1961 Anayasası ile güven ve mutluluk içinde yaşadı.

Sonuçta;

ÇAĞDAŞ 1961 ANAYASASI TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN TÜRK MİLLETİ’NE ARMAĞANIDIR.

Sonra ne oldu?

(Bu Anayasa bize bol geliyor) diyenler tarafından 1981 yılında yürürlükten kaldırıldı.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz