Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Velilerle ‘Pedagojik Formasyon’ seminerimiz

22 Nisan 2016'da güzel Beykoz'umuzun ilim-irfan yuvaları olan okullarında, Değerler Eğitimi Uzmanları olarak, Tokatköy Ortaokul ve Lisesindeki öğrenci velilerine “Pedagojik Formasyon” (Temel Eğitimde biçimlendirme) semineri verdik. Bendeniz ve Ali Kaya hocamız konuşmacı olarak, Ali Oflu hocamız ise konuşmacı ve moderatör olarak yaptığımız sunumu, 10 ana başlıkta icra ettik. Rağbet ve ilgi o kadar fazlaydı ki, 45 Dakika tasarlanan seminerimiz, bu olağanüstü bir ilgi sebebiyle, tam 82 Dk. sürdü. Seminer sonrası, +50 Dk. Soru-cevap faslı da eklenince= 132 dakikada bitirilebildi. Şimdi o seminerden, sadece ana başlıkları arz ederek, Ali Kaya hocamızın bir soruya verdiği, çok ilginç ve çok anlamlı bir cevabına yer vereceğim…

KONU: “Evlâtlarımızı ve neslimizi kuşatan tehlikeler. Kurtuluş ve korunma çareleri”

  1. Tv. İZLEME ve İnternet bağımlığı oranı, bir istatistikî bilgiye göre %96’e yükselen, kitap okuma oranı ise %4’e düşen bir ülkenin evlatlarından, elbette endişeliyiz. Yani, düne kadar yabancı şarkıları ezbere bilip, namaz dualarından habersiz bir nesil yetiştirilmiş.
  2. Bir durakta bekleyen birine sorsanız: “Burada ne bekliyorsunuz?” … “Buraya nereden geldiniz?” … “Buraya NİÇİN geldiniz?” … “Buradan nereye gideceksiniz?” … ..elbette size birtakım cevaplar verecektir. ŞÂYET, sizin bu sorularınızın hepsine de “BİLMİYORUM” diye cevap verirse, siz bu kişinin yâ “aklı olmadığını”, yâda “aklını KULLANAMADIĞINI” anlarsınız değil mi? Eğer aklı yoksa zaten bir sorumluluğu da yok. Oysa aklını kullanamadığından elbette sorumludur, mes’ûldür… Enfal suresi, 22. Ayet: Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen mânen) sağırlar, dilsizlerdir…
  3. Peki, insan aklını niçin kullanamaz? I. Yâ herhangi bir uyuşturucu kullanmıştır. II. Çok önemli bir “beyin hasarlı kaza” geçirmiştir. III. Veyâ mankurtlaştırılmıştır.
  4. Mankurtlaştırılma ne demek?… Lügat anlamı: Ulusal kimlikten ve benliğinden uzaklaştırılmak, içinde bulunduğu topluma yabancılaştırılmak.
  5. Peki, bu nasıl oluyor: Eskiden, güney Amerika’da ve Moğollar ve Cengiz-Hülâgü zamanında, kölelere uygulanan bir işkenceyle robotlaştırma metodudur. Mankurtlaşma yolu ile kölelerin kafasına ıslak hayvan (özellikle de deve) derisi geçirilerek, güneşin altında günlerce tutulur. Deri kurudukça küçülür ve kafatasını sıkar ve kimyevi bir reaksiyonla beyinde, küçük kanamalar oluşur. Beyin kabuğu hasar gördüğü için, kişinin hafızası silinir. Böylece geçmişleri unutturulan insanlar, öyle köleleştirilir ki, bilmeyerek kendi akrabalarını, hattâ ana-babasını bile öldürebilirler. Yani “her emre bilinçsizce itaat” pozisyonuna getirilmiş olurlar.
  6. Bugünkü mankurtlaştırma; eskiden olduğu gibi ilkel ve iptidai olmuyor. Gayet MODERN birçok metotlarla yapılıyor. Meselâ: BÎR, TV programlarıyla, özellikle çocuklar için 25. Kare denilen tekniklerle ve dizi programlarının içerikleriyle hafızalara zerk ediliyor… İKÎ, İnternet programlarıyla veya oyunlarıyla ve pop müziklerle… ÛÛÇ, 90 seneden beri LÂİK Milli Eğitim müfredatıyla (Darvin teorisi v.s.) ve kız-erkek karışık eğitimle… DÔÔRT, Çeşitli terör örgütlerinin aldatıcı yayınlarıyla… BÊÊŞ, Maksatlı reklâmlarla. ALTII, Çevre, sokak ve kahve kültürü ile…
  7. Peki, evlâtlarımız ve masum neslimiz bu tuzaklara niçin kolayca düşüyorlar? A.- Nefis ve Şeytan, fıtrat gereği bunları CÂZİP gösterdiği için. B.- Biz veliler ve eğitimciler, bu masum ve körpecik dimağları başıboş bıraktığımız için. C.- Çocuklar üzerindeki Pedagojik Formasyon 4 yaşında başladığı halde, bu eğitimleri ihmal ettiğimiz için.
  8. SONUÇ: Teşhis doğru, fakat ÇÖZÜM NEDİR? Bu ihmallerimizin neticesinde, Dünyada huzursuzluk, kaos, çatışmalar, kardeş kavgaları, fitneler, boşanmalar, tacizler, kap-kaçlar, tecavüzler, (çok basit sebeplerle) cinayetler vs. olumsuzluklar yaşıyoruz. Âhirette ise hem kendimizi ve hem de neslimizi ebedî bir azâba namzet hale getirmiş oluyoruz. Öncelikle bunların bilincinde olmak zorundayız…
  9. ÇÖZÜM-A.) 1.- Müspet bir Milli Eğitim yoluyla. Zâten, en zoru olan “lâik milli eğitimin onarım” sorunu, devletimiz tarafından ele alınmaya başlandı. 4+4+4 Uygulaması bizlere verilen en önemli bir fırsattır. (İlk 4’den sonra evlâtlarımızın ebedî hayatlarını kurtarmak için, hafızlık, Din ve ahlak eğitimlerini sağlamak şarttır.) 2.- Yukarıdaki tehlikeleri çok iyi İDRÂK ederek, bilinçli bir nesil yetiştirmemizle mümkün olabilir. Yani, işlerimize, hatta telefonlarımıza önem verdiğimiz gibi, evlâtlarımıza daha da çok önem vermeğe başlarsak, bunu başarabiliriz.
  10. ÇÖZÜM- B.) Asrımızın, iki Cihanı (Dünya-Âhiret hayatlarını) da kucaklayan Eğitim Metodlarını hazırlayan ve zamanın en önemli İslâm âlimleri tarafından “BEDİÜZZAMAN” unvanına layık görülen, asrımızın en önemli İslâm âlimini tanımak. Ve evlâtlarımızla birlikte onun eserlerini okuyup, bu ekolün NUR TERAPİLERİNİN müdâvimi olmaktır… Çünkü bu hayat bizlere, ömür boyu bir SINAV neticesinde, EBEDÎ bir hayatta Cennetleri kazanmak için bahşedilmiştir. Bunun İHMÂLİ ise yüzlerce veya binlerce sene KABİR azaplarına ve Ebedi bir Cehennem azabına sebep olacaktır. Bunlara inanmamak, bu zorunlu âkıbeti durdurmaya ASLA ENGEL DEĞİL, sadece dünyadaki huzûr ve mutluluğa ve ebedî cennetlere engeldir…

İşte bu seminerde, her madde arasında müştereken şifahî açıklamalar yapıldı. Pürdikkat dinlenen seminer sonunda birçok sorular soruldu, ben sadece birisine yer verebileceğim. SORU: “Çocukları ikna metotları nelerdir?” CEVAP: Öncelikle çocuğun anlama seviyesine inilerek, çocuğun fıtratını, hoşlandıklarını ve zaaflarını keşfetmek şarttır. Vermek istediklerinizi ise onun üzerine bina etmelisiniz.” Meselâ; ben bir çocuğu konuşturarak, onun kalbindeki kahramanın Süpermen v.b. olduğunu anladım. “Niçin onları çok seviyor ve beğeniyorsun?” ..dediğimde çocuk, “..uçuyor, hayat kurtarıyor, elinden ateş çıkarıyor” dedi. Ben de ona; “..benim de öyle bir kahramanım var ve öyle hızlı uçuyor ki, birkaç dakikada Mekke’den Kudüs’e, oradan Arş-ı Âlâya, Hz. Cebrail’i bile geride bırakarak Sidretül Müntehaya ulaşıyor. Hepimizin öldükten sonra mutlaka gideceğimiz Cenneti ve Cehennemi bile görüyor, gelip bizlere haber veriyor, tüm insanlığı Cehennemden kurtarmaya çalışıyor… Benim kahramanım, savaşta ordu susuz kalınca ON parmaklarından ON ÇEŞME gibi sular akıtıyor, orduyu suya doyuruyor… Benim kahramanım; elini ay’a uzatınca ay iki parçaya ayrılıyor… Eline aldığı taşlar konuşuyor, ağacı çağırınca, ağaç yanına geliyor”..v.b. gibi 10-15 özellik sayınca çocuk birden, “VÂAYYY BEEEE, HOCAM  N’OOLUR, O KAHRAMANI BANA ANLATSANA…” diye yalvarmaya başladı… Oysa bu kahramanın (S.A.V.) 10-15 değil, sadece Risale-i Nur’da 300 tanesi anlatılmış olup, böyle binlerce mûcizeleri daha var. Siz veliler ve eğitimciler bunları öğrenip, niçin çocuklarınıza anlatmıyorsunuz…” deyince, Ali hocanın sözleri alkışlarla kesildi… (Köşe yazısı çok uzadığı için, diğerlerini inşallah başka bir gün ele alırız.) Vesselâm…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER