Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Vefa bir semt adı değildir

Bizim mahallenin tanınan çocuklarından biridir.

Okuduğu okullar ve müktesebatıyla kültürel derinliği olan bir entelektüel olarak tanınır. Nerede, hangi yayınevinden hangi kitap çıktı bilir. En sağdan, en sola süreli yayınları ayırt etmeksizin takip eder.

Sempatik yüzü, derin tarihsel çizgilerle doludur. Sanki yüzlerce yıl önce yaşamış bir dedenin tıpatıp torunu gibidir.

Onu her gördüğümde aklıma, Semerkant, Taşkent ve Buhara gelir.

"Dört nala gelip uzak Asya'dan
Akdeniz'e kısrak gibi uzanan
Bu memleket bizim
" şiiri gelir.

Uzak Asya'nın Türkmen diyarlarından kopup, Konya Taşkent'ini yurt belleyen ataların çocuğu olarak zihnimde yer tutmuştur.
"Bayburtlu Zihni gibi gülen,
Hoca Nasrettin gibi ağlayan
" yanıyla da Anadolu'nun ortak değerlerinin tercümanı olur.

Buhara'da Şah-ı Nakşibendi Hazretleri'nin türbesinde cuma namazı kıldıysanız Özbekistan Taşkent'inden, Konya Taşkent'ine çabuk adapte olursunuz.

Yazımın konusu olan kişinin kim olduğunu söylemeyeyim, kendi söylesin.

"Dedem adımı koyarken Hoca Ahmet Yesevi'ye atfen Ahmed-i Sani diye okuması yeni bir anlam kazanmıştı. Doğduğum ilçenin adının Osmanlı döneminde Pirlerkondu (Hoca Ahmet Yesevi'nin ünvanı Pir-i Türkistan idi) Cumhuriyet döneminde Taşken olması da Maveraünnehir ile Anadolu arasındaki bağın şahsi hayatımla ilgili yansımalarıydı. Soy adımızsa Davutoğlu"

Ahmet Davutoğlu kendine özgü tavrıyla hep okudu, yazdı. Profesör olana kadar siyasi kulislerden hep uzak durdu. Belli ki akademisyen olarak hizmet etmek istiyordu.

Belli ki çağlar ötesinden gelen medeniyetimizin derinlik ve zenginliğini geleceğe taşımak istiyordu.

Ahmet Davutoğlu, 'Medeniyet ve Şehirler' adlı eserinde medeniyet tasavvurunu şöyle anlatıyordu:

"Asırlarca sürekliliğini nesilden nesile aktaran bir varlık ve mekan idraki sanki Türkistan'dan Taşkent'e, Semerkant'a, Buhara'ya, Hiva'ya, Belh'e ve bu diyarlardan İran ve Anadolu üzerinden Konya'ya, Bursa'ya, Edirne'ye, Üsküp'e, Saraybosna ve Mostar'a kadar uzanıyor. Kültürel hafıza kodları Asya'dan Avrupa'ya bir aşk halkası oluşturuyordu. Hoca Ahmet Yesevi'nin Türkistan'daki çilehanesinde hissettiklerimle, Ankara'da Hacı Bayram-ı Veli'nin çilehanesinde ve Mostar'da Balagay Tekkesi'nde hissettiklerimdeki aynilik bu kültürel hafıza kuşağının zaman ve mekan aşan boyutlarını yaşamamı sağlamıştı."

Deminden beri anlatmaya çalıştığım Ahmet Davutoğlu böyle bir idrake sahip bu toprağın ender bulunabilecek entelektüellerinden biridir.

Burada biraz soluklanalım. Malumunuzdur;
Ahmet Davutoğlu, 2002-2009 yılları arasında Büyükelçilik ve Başbakanlık Danışmanlığı, 2009-2014 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı, 2014-2016 yılları arasında Başbakanlık yapmış, 22 Mayıs 2016 tarihinde de Başbakanlıktan istifa ederek ayrılmıştır.

Özellikle 2014-2016 yılları arasında dağa taşa adını yazıp, kurda kuşa adını ezberlettiğimiz Başbakanımız Ahmet Davutoğlu görevinden ayrıldıktan sonra, bütün birikimi yokmuş muamelesi görmesi doğrusu vicdanımı sızlattı.

Böyle mi olmalıydı? Bir gün önce başımıza taç ettiğimiz kıymetli bir insanın ertesi gün boynuna yağlı kemendi reva görmek camiamıza yakışan bir davranış mıydı?

Şimdi diyeceksiniz, "büyükler böyle uygun gördü" diye…
El cevap. Büyüklerimizin uygun gördüğünün başımızın üstünde yeri var amma büyükler sizlere vefasızlık yapın demedi ki.

                Adını silin demedi ki.
                Onu karalayın demedi ki.
                Yaptıklarını unutun demedi ki
.

Sonra hizmeti olan insanlara vefasızlık yapmak bize uygun bir davranış olmaz. Hem vefasızlık yapana da sonra birileri vefasızlık yapar.

Ahmet Davutoğlu'nun son kitabı 'Medeniyet ve Şehirler'i okurken içimden geçenleri sansürsüz olarak sizinle paylaştım. Sonra da dedim ki keşke,

Ahmet Davutoğlu, 2002-2016 yılları arasında Akademisyen olarak hizmete devam etseydi, kim bilir kaç kitap daha yazardı? Hem de yargısız infaza tabi tutulmazdı.

Hepimiz bundan ders çıkarır mıyız, bilemem ama vefa sadece bozadan ibaret değildir, bilesiniz.

Kalın sağlıcakla…

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER