Bilgehan Murat MİNİÇ
  • 12/08/2015 Son günceleme: 12/08/2015 14:42
  • 20.358

Son günlerde yine birçok Mehmetçiğimiz şehit oldu. Sayı vermek istemiyorum çünkü bizim için biride bir binide bir. Yine içimiz yandı, gözyaşları sel oldu aktı. Memleketimizin dört yanında yürüyüşler gösteriler düzenlendi. Bağırıp çağırdık her zaman ki gibi. Üç beş güne kalmaz unuturuz sonra herkes normal hayatına döner demiştik. Her şey normale döndü. Unuttuk...

Allah orada bulunanlara yardım eylesin Van depreminin de şehitlerimizin unutulmasında etkisi olmadı değil. Depremin ilk günlerinde şehit haberlerinin sıcaklığı ile, deprem ve depremzedeler hakkında abuk-subuk yorumlar yapanlarda oldu malesef. Özellikle kendini milliyetçi olarak tarif eden, ya da öyle göstermek isteyen bir kitle tarafından nasıl olduysa MHP Lideri Bahçeli uzun zamandır ilk defa doğru bir laf ederek, bu tür yorumlar yapanları soysuzlukla itham etti de bir anda bıçak gibi kesiliverdi abuk-subuk Van yorumları.

Aslında niyetim Van'ı, Erçiş'i yazmak değil ama yeri gelmişken bir iki satır değinmeden geçemeyeceğim. Öncelikle şu bilinmelidir ki ne Van, ne Erciş nede Doğuda bulunan illerimizin hiçbirisi 1054 yılında Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in fethinden bugüne kadar Türk hâkimiyetinden başka bir şekilde yaşamamışlardır. Ankara, Giresun, Kastamonu ne kadar Türk şehri ise, Van da, Erçiş de Hakkari de o kadar Türk şehirleridir. Konunun tafsilatına girmeyeceğim ama Erciş'in 1365-1469 yılları arasında Karakoyunlu Türkmen Devleti'nin başkenti olduğunu kısa bir internet araştırmasıyla bile öğrenebilirsiniz. 17. yy da Van Erciş'de yaşamış olan halk ozanı Ercişli Emrah'ın sözleri ile bu bahsi geçelim." Bize Emrah  derler Karakoyunlu... Biz Türkük, Türklükten fermanımız var ..."

Şimdi tekrar dönelim şehitlerimize... Üç beş güne her şey normale döner unuturuz demiştik ya hani, aslında normale dönmeyen bir şeylerde var malesef. Bizler her şeyden önce Müslümanız Elhamdülillah. Doğumumuzdan ölümümüze hayatımızın her safhasını bu mukaddes dinin ölçüleri belirler. Milletimiz bu değerler uğruna yüzyıllardır milyonlarca şehit vermiş bununla da iftihar etmiştir. Zira inancımıza göre dünyadaki en yüksek makamlardan biride şehitlik mertebesidir. Bu husus ayet ve hadislerle de sabittir. Hal böyle olunca Müslüman Türk Milletinin çocukları düğüne gider gibi gitmişlerdir ölüme. Dünyanın hiçbir yerinde davul-zurna çalarak askere giden başka bir millet olmaması da bunun göstergesidir.

Kırımdan Yemen'e, Trablusgarp'tan Plevne'ye Mehmetçiğin mübarek kanıyla sulanmayan yer yok gibidir coğrafyamızda. (Yalnız Yemen'de bir milyondan fazla şehidimiz olduğu söyleniyor.) Milyonlarca şehidinin her birinin arkasından söylenen tek bir cümlemiz vardır bizim. Vatan Sağolsun...

İyide normale dönmeyen birşeyler de var demiştim. Evet, maalesef var. Yüzlerce yıldır çocuklarını kına yakarak Allah'a kurban gönderen milletin ana babaları öyle bir noktaya getirildi ki, artık birçok aile çocuğunu askere göndermeyi düşünmüyor. Dini ve milli hassasiyetlerinden şüphe etmediğimiz insanların bile çocuklarını vatan müdafaasından sakınmaları elbet hayra alamet değil. Devletin ortadan kalktığı, Peygamber Ocağı ordunun güvenilirliğini kaybettiği gerçekleri ortada olsa da, bu işin kapsamlı bir propaganda olduğu ve milletin bilinçli bir şekilde çözülmek istendiği kanaatindeyim.

Geçtiğimiz günlerde Hakka yürüyen, bizce zamanın son Türk Bilgelerinden Doç. Dr. Durmuş Hocaoğlu hocamız (Mekânı cennet olsun) bir sohbetinde şu minvalde konuşmuştu: “Milletimizin başında ki en büyük tehdit kozmopolitizmdir (vatansızlık, milliyetsizlik). Milliyetçiler vatan bedel istediğinde can vermeye hazır olan insanlardır. Vatansız-Milliyetsiz için gerektiğinde canını vereceği bir vatan yoktur. Böyle insanların çoğaldığı bir toplumda yarın savaşacak asker bulmak zorlaşır. Devlet kendini koruyamazsa başka milletlerin eline geçer. Nihayetinde o milletin vatanı, namusu, tarihi başkalarının insafına kalır."

Devletimiz ve milletimiz üzerine yapılan operasyonlar, kirli propagadalar neticesinde bugün birçok insanımız maalesef bu noktaya geldi. Sokaklarda şehitler için eylem yapanların bile birçoğu çocuklarını askere gönderme konusunda kararsızlar. Burada birilerinin dikkati çekmesi, bazı büyüklerin milletin özgüvenini kazanması adına kendi çocuklarını askere yollamaları gerekiyor. Tıpkı Edirne'nin geri alınışında iki oğlunu birden kendi elleriyle getirip Enver Paşa ve Eşref Beyler'e teslim eden Müşir ( Mareşal) Deli Halil Paşa gibi... ( İki oğlu da şehit olmuştur)

Devleti yönetenler çocuklarını askere gönderirler mi bilmem? Ancak Vatan bedel istediğinde oğullarını askere göndermeyenler, yarın kızlarının namuslarını soysuz namertlerden dilenirler. Tarih bunun misalleriyle dolu olduğu gibi etrafımızda yaşananlarda ortadadır. Bahsettiklerim yalnız Ortadoğu'da yaşananlarla ilgili değil,bugün oğulları niçin askerlik yapmıyor dediklerimizin bir çoğunun kızlarının ne hallerde olduklarına bir bakın, ne demek istediğimi anlarsınız...

Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın Muhsin Yazıcıoğlu'nun yetiştirdiği Türk Milliyetçisi Alperenler olarak bu vatanı kimseye bırakmak niyetinde değiliz. Gerektiğinde can da veririz, oğullarımızı seve seve askere de göndeririz. Başta ben ve iki oğlumun canı Allah rızası için feda olsun... Bizim gibilerin bu konuda ki son cümlesi bellidir...

VATAN SAĞOLSUN...

Yazarın Yazıları