Vakıf kelimesi; bir mülkün kıyamete kadar Allah'ın mülkü olarak tescil edilmesi anlamına gelir. Yani belirli bir hayır hizmeti yapmak için bir özel yada tüzel kişilik sahip olduğu her hangi bir malı vakfeder.O andan itibaren mevcut mal Ümmeti Muhammedin hizmetleri için vakfeden kişinin vakfiyede belirttiği şartlara uygun olarak kullanılabilir.
Vakıf müessesi bilhassa İslam alemindeki uygulamaları sebebiyle adeta bir medeniyet sembolü haline gelmiştir.
İlk vakıf Hz İbrahim (as) zamanında olmuştur. Hz İbrahim (as) kendisini ziyaret ve imtihan için gelen meleklere; 'Allah ı zikredin size sürülerimi vereyim’; demiştir. Gerçekten meleklerin Allah ı zikretmeleri, sonucunda onlara sürülerini bağışlamıştır. Daha sonra melekler; biz meleğiz sürüleri istemeyiz; deyince, Hz İbrahim (as); 'Ben Allah'ın halılıyım verdiğim sürüyü geri almam' dedi. Bunun üzerine Cenabı Hak kendisine bu malları vakfetmesini vahiy eyledi ve Hz İbrahim (as) sürülerini vakfetti.
İslam medeniyeti bir vakıf medeniyetidir.
İslam'da ilk vakıf Sevgili Peygamber Efendimiz tarafından yapılmıştır. Alayhissalatu Vesselam Efendimiz sahibi olduğu önce hurmalıkları ve sonrada Medine çarşısını Ümmete vakfetmesiyle vakıf müessesi başlamış oldu.
İslam tarihi bilhassa, Selçuklu ve Osmanlı imparatorları dönemleri vakıf medeniyetimizin zirve yaptığı eşi bulunmaz zarafet muhabbet ve hizmet örnekleri ile doludur. Hatta bu uygulamaları İslam ekonomik sistem anlayışının sosyal güvenlik kurumları vakıflardır diye adlandırabiliriz.
İnsan öldükten sonra amel defteri kapanır.
Ancak sadak-i cariye, istifade edilen bir ilim ve hayırlı bir evlat bırakan kişinin defteri kapanmaz. İşte sadaka-i cariye (hayırlı devam eden bir iyilik) bırakmayı Müslümanlar çok önemsemişler ve öldükten sonra amel defterinin kapanmaması için bir vakıf eseri bırakmaya gayret etmişlerdir.
Osmanlı da bir çok vakıf kurulmuştur. Eğitim, sosyal yardım, diyanet, bayındırlık işleri vakıflar tarafından yapılmıştır. Yollar hayratlar çeşmeler vb eserler meydana getirilmiştir. İstanbul, Konya Bursa, Edirne, Erzurum gibi bir çok yerde vakıflar kurulmuştur. Bilhassa, Osmanlı medeniyeti bir vakıf medeniyetidir.
Vakıflar hayır işlerinin kurumsallaşmış müesseseleşmiş halidirler.
Padişahların hemen hemen hepsi ve hanım sultanlar hep vakıf eserleri yapmışlardır. Örneğin Orhan Gazi İznik, Yıldırım Beyazıt Bursa, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'da bir çok vakıf eserleri yapmışlardır. Özellikle Mimar Sinan tarafından yüzlerce çeşme, imaret, medrese ve sebillerin yapılmasına başta Bezmi Alem Valide Sultan ve diğer hanım sultanlar vakıf eserler inşa edilmesine vesile olmuşlardır. Galata Köprüsü bile bir vakıf eseridir.
Osmanlıda adı duyulan büyük vakıf hizmetleri yanında, bu işteki merhamet sevgi boyutu o kadar ileri gitmiştir ki, sadece fakir gurebaya yardım ile yetinilmemiş hayvanlara tabiata yeşile ve herkese merhamet nazarıyla bakılmıştır. Leylek koruma vakıfları, sokakları temizleme vakfı, meyve vakıfları, köprüleri bakma, atları hayvanları koruma vakıfları, borçlarını ödeyemeyip hapse girenlere yardım vakfı, misafir ağırlama vakfı, bahçe meyve vakıfları gibi İslam medeniyetinin sevgi boyutunu ortaya çıkaran vakıflar kurulmuştur.
Vakıfların statüsü değiştirilemez.
Bu statüyü padişah bile değiştiremez, bir vakıf vakfeden kişinin istediği şekilde faaliyetlerine devam etmek zorundadır.
Vakıflar sadece bu coğrafyada değil ecdadımızın gayretleri sayesinde Dünya üzerinde farklı coğrafyalarda hayır hizmetlerine devam etmektedirler.
Bu bir aşk işidir. Sevdası olmayan bu işleri yapamaz.
Her şey muhabbete bağlıdır dersek yanlış olmaz. Cenabı Hak; 'Habibim Sen Olmasaydın Alemleri Yaratmazdım;’ buyurarak, yaradılışın temelini muhabbete bağlamıştır. Sevgili Peygamber Efendimiz de hayatı boyunca; ümmetim, ümmetim; diyerek bu muhabbetin devamını getirmiştir. Muhabbet yukardan aşağıya bir rahmet ve merhamet, aşağıdan yukarıya bir görev ve sorumluluk ortaya çıkarmaktadır.
Sevgi emek ister. Sevgisine emek vermeyen insanın yaptığı iş kuru bir iddiadan ibarettir. Seviyorsan fedakarlık yapacaksın, hizmet edeceksin.
Hizmetten amaç mahlukata faydalı olabilmek yaratılanı yaratandan ötürü hoş görebilmektir.
Kişinin değeri; malı ve makamı ile değil, topluma insanlığa sağladığı fayda ve hizmet ile ölçülür. Hizmet etmenin en güzel yollarından biriside vakıflar aracılığı ile olur.
Vakıflar kurumsallaşmış hizmet müesseseleridir.
Günümüzde Vakıflar 4721 sayılı Medeni kanun ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu hükümlerine göre faaliyetlerini sürdürmektedirler. Türkiye de 5692 vakıf vardır. Bunların içinde bu kanundan evvel kurulan cemaat ve azınlık vakıfları, mülhak vakıflar ve bu kanundan sonra kurulan yeni vakıflar vardır.
Vakıflar gerçek veya tüzel kişilerin mal ve haklarını belirli bir süre ve belirli bir amaç için kamu yararına hizmetler için vakfetmeleri ile meydana gelirler.
Önce notere giderek noter huzurunda vakıf senedine vakıf kurucuları kanunda belirtilen esas ve usullere uygun olarak iradelerini beyan ederler. Sonra mahkemece bu tüzük onaylanır ,daha sonrada ilgili vakfı tüzel kişilik kazanır ve Vakıflar Genel Müdürlüğü denetimine bağlı olarak faaliyet gösterirler.
Vakıflarda esas olan, vakfedilen mal ve bu mala bağlı olarak yürütülen vakfiyede belirtilen çalışmalardır. Ancak, günümüzde vakıflar dernekler gibi bağış ve yardım alabilmekte, bakanlar kurulu kararı ile kamu yararına faydalı kabul edilip yapılan yardımlar vergiden muaf olabilmektedir .
Vakıfların derneklerden farkı, dernekler ilgili mülki amir tarafından kapatılabilir, ancak vakıflar mahkeme kararı ile tescil edildiği için mahkeme kararı ile kapatılabilir. Bu nedenle vakıf kuruluşu derneklere göre daha uzun süreç istemesine rağmen insanlar tarafından tercih edilmektedir. Vakıflar hem İslami hassasiyetler bakımından hem de bu günkü demokratik bakış ve sivil toplum anlayışı acısından, gönüllü kuruluşların toplumun kendini demokratik platformlarda ifade edebilmesi için çok faydalı kuruluşlardır.
Türkiye de demokraside ve sıkıntılı zamanlarda ayrıca devletin ekonomik imkanlarla yetişemediği anlarda vakıflar hep faydalı işler yapmışlar fakir guraba, eğitim ve kültürel hizmetler le topluma yararlı olmuşlardır.
Bendeniz, kuruluş ve yönetim kurulu üyeliği 7 yıl ve başkan olarak 14 yıl toplam 21 yıl Büyük Selçuklu Kültür ve Eğitim Vakfında görev yapmaya gayret ettim.
Bu konuda bir çok hatıram var. Malum vakıf hizmetleri yaparken kasanızda öyle çok paranız olmaz. Vakıf yönetim kurulu üyeleri de bu görevden ücret almaz.
Bu hususta, bir kaç hatıramı nakledeceğim.
Vakfa okul yapmak için arsa alacağız paramız yetişmedi. Ödünç para bulduk. Ödünç para ile ödemeleri yaptık, arsayı aldık. Koşturduk, yorulduk, işimizi tamamladık. Sıra borçlarımızı nasıl ödeyeceğiz diye düşünmeye geldi. Masaya geldim sandalyeye oturdum. Görevli arkadaşlarımız; birisi ziyaretinize geldi; dediler. Gelen bir tanıdığımız dostumuzdu. (Sonra vefat etti, Allah rahmet eylesin. Onun şimdi sadak-ı cariyesi devam ediyor) Bir cay ikram ettik, hal hatır sorduktan sonra çıkardı, vakıfta kullanırsınız; diye, bir çek takdim etti. Verilen çekteki miktar bizim ödünç aldığımız paraları karşılıyordu. Gözlerim yaşardı duygulandım, teşekkür ederek çeki, aldım.
Gene, yardım ettiğimiz fakir ve guraba içinde öyle kişiler var ki, gönülleri zengin insanlardı. Arkadaşlarımız yardım yaparlar belirli periyotlarla güncelleme yaparak durumu gözden geçirirler kontrol ederler. Duruma göre düzenli şekilde fakirlere yardım edilir. Yardım ettiğimiz kişilerden bir tanesi zaman geçiyor devamlı olarak yardım almaya gelirken artık gelmiyor. Bizim vakıftaki arkadaşlar durumu tespit etmeye evine gittiler. Gördükleri manzara enteresandır. O şahıs samanlıktan bozma bir yerde yaşıyor, ama yardım almaya gelmiyor. 'Neden gelmiyorsun?' diye sorduğumuz vakit, cevaben; iş buldum çalışıyorum az da olsa aileme ekmek alacak para kazanıyorum, siz o yardımı benden daha ihtiyaç sahibi birine verin; diyor..
Bir başka hatıra yurtdışına giden bir işadamı arkadaşım, Afrika'dan telefon etti; hal hatır sorduktan sonra, Afrika'da bizim vakfımızın yurdunda kalan bir öğrencinin selamını bana iletti .
Bu işlerin çok duygusal boyutu var, daha pek çok gözyaşları içinde anlatabileceğim hatıra var..
Vakıf hizmetleri hassas ve sevgi esas hizmetlerdir.Gerek fakirlere yardım edilirken, gerekse öğrencilere burs verilirken onları incitmemelidir. Nezaket kurallarına dikkat etmeli, vakıfların varoluş sebeplerini yardım edilen kişilere lütuf değil, bilakis Allah'ın vakıf hizmetlerinde bulunan kişilere böyle bir hizmette bulunmayı nasip etmesini bir lütuf olarak görmelidir.
Sevgi kardeşlik merkezli faaliyetler kültürel etkinlikler tertip etmeli insanlar arasında işbirliği dayanışma ve muhabbet duygularını artırmalıdır.
Benlik hizmet yolunun kanseridir, düsturunu ilke edinmeli, tevazu sahibi olmalıdır.
Bilinmelidir ki tevazu olmayan bir kalpte, feyiz olmaz.
Bu iş gerçekten gönül işidir. Türkiye de bir, çok vakıf var, hem yurtiçi hem yurtdışı fakir guraba yardım ve hizmetleri eğitim hizmetleri burs yurt hizmetleri yapılıyor. Osmanlıdan kalan geleneği fedakarca sürdürüyorlar. Son zamanlarda Türkiye'deki gerek özel vakıflar, gerek TİKA, KIZILAY vb devlet kurumları vasıtası ile yapılan yardımlar 5 milyar doları aşmış vaziyettedir. Bu işler bizim yüz aydınlığımız ve o coğrafyalarla sevgi ve vefa bağımız olmuşlardır.
Ramazan ayı içerisinde yapılan yardımlar, Kurban dolayısıyla yapılan yardımlar çok faydalı oldu. Ancak kış mevsimi geliyor yapılacak yeni yardımlar, okullar açılıyor burslar, kültürel faaliyetler, eğitim çalışmaları büyük bir ciddiyet içinde olmalıdır. Bu memlekette sosyal dayanışma barış ve kardeşlik duygularının geliştirilmesi, daha kaliteli geçmişiyle manevi değerleri ile barışık, ilimde teknolojide kendini geliştirmiş insanların yetiştirilmesi çok önemlidir.
Vakıflar vakıf insanların gayretleri sonucunda faaliyet yaparlar. Ben tanıdığım birkaç ismi burada anıyorum.
Hudayi Vakfında Ahmet Topbaş, Dr. Adem Ergül beyi, İlim Yayma Vakfında Bilal Erdoğan, Yücel Çelikbilek beyi, Ensar Vakfında Prof. Hayrettin Karaman, Hüseyin Kader beyi ve emsali bir çok vakfı ve bu vakıflara hizmet eden vakıf insanları saygıyla yad etmek istiyorum. Onlar isimsiz kahramanlardır.
İnşallah, vakıf hizmetlerinde bulunan kişilerin hepsinin sadak-ı cariyesi olsun. Cenabı Hak, kabul buyursun. Hepimize hayırlı uzun hizmet ömrü nasip eylesin ve son nefeste hüsnü hatimeler lütfetsin.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımıza buradan arz ediyoruz. Türkiye'nin 2023, 2053, 2071 hedefleri için, ekonomi kültür eğitim demokratikleşme top yekun daha gelişme için, vakıf medeniyetimizin kıymetinin bilinmesi gerekmektedir.
Vakıfların bir genel müdürlük altında faaliyet göstermek yerine, müstakil bir vakıflar bakanlığı kurularak, vakıf müessesesinin daha önemli hale gelmesi, kabinede temsil edilmesi sağlanmalıdır.
Hem tarihi geçmişimiz medeniyet anlayışımız, hem de günümüzdeki sivil toplum yapılanmaları acısından bunun gerekli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'nin geleceği için böyle bir ihtiyaç olduğunu değerlendiriyoruz.