Nimet ER
  • 01/01/1970 Son günceleme: 12/03/2014 23:11
  • 12.558

Olaylar olaylar olaylar. Türlü hesapların içinde günden güne devşiriliyoruz tutması beklenen peynir misali...

Kimselere akıp kokmadan üzerine gitmemekliğim.

Ve üzerimize sıçramadan kötülüğün izleri, geçsin zaman diye bekleyişim 
Etliye sütlüye dokunmayıp olaylara karışmamak için değil elbet, bilakis 
Yapılıp edileni daha fazla karıştırmamak adına...
İnşa edilen bir kötülüğün tuğlası olmayı reddediyorum huzurunuzda...

Çünkü insandan değil Allahtan korkmak öğretildi...
Çünkü insan korkuyor, hani hep diyorum ya " Allah sözlerimize mahcup etmesin" diye.
Yeterince zaman geçtiğinde, sis dağılıp görüşümüz berraklaştığında, acıyla ve öfkeyle kavrulan yüreğimiz soğuduğunda, zihnimiz toparlanır...

Zihnimiz toparlanır toparlanmasına ama yapıp ettiklerimiz aynen kalır. 
Ya söylediklerin şifa olmamış, bilhassa gidip bir yerleri daha da kanattıysa...
Ya "haklı olduğunu " düşündüğün için karıştığın olayları daha da karıştırdığını fark etmemişsen...

Defaatle şahit oldum, iki gündür yine şahit oluyoruz hep birlikte...
Bazı insanların içinden nasıl bir canavar fırlıyor dışarıya, makyajları nasıl da akıyor öyle!
Söz diye salya akıtıyorlar,
Fikir diye ortalığa nefret ve kin tuğlaları saçıyorlar, 
Tüm birikimleri bir çamur birikintisi gibi sıçrıyor üzerimize.
Kişisel hırslarını bir toplumun üzerine bindirmenin mamussuzluğunu bırakıp birilerinin namusunun peşine düşüyorlar mesela!

Öğrendikleri ilim sadece kendi varlıklarına hizmet etsin diye var.
Kimseyi kaybetmemek için insanlıklarını kaybediyorlar.
Sırf dâhil oldukları gurubun dâhil olmadıkları tarafında kaldı diye söyledikleri ya da yapıp ettikleri her şey kötü ve şer etiketini yapıştırıyorlar.

Evrensel insan haklarından bahsedip çevrelerinde yaşayan insanları ve haklarını yok sayıyorlar mesela!
Konuşmaktan, anlaşmaktan veya empatiden bahsedip bunların hiçbirini beceremeyenlerin karşısında gelişmelerini hatta bu hasletleri kazanırlar diye beklemek yordu ve yoruyor gerçekten, bilmiyorlar.

En çirkini de bunları benden ala bilip, görüp, sezenler var! 
Ve heva ve heveslerine feda ediyorlar koskoca "varlık" larını... 
Onlar hep vardılar, hep olacaklar ama hep onların arkasında savrulanlar olmak zorunda değil ya!


Sözüm ona "İnsan" a değer ve kıymet biçenlereydi sözlerim.
Ama hayatlarına bir kıymet ve değer biçenler ile hasbıhal edelim istedim.
Hani eylemlerimizin yüzümüze okunduğu vakit! İşte, bu benim hikâyem, hayatım diye sahiplenebilenlerden olmak ya dileğimiz...
Diyorum ki; umurumda mı sanıyorsunuz düşündüğünüz gibi düşünmediğim için düşürdüğünüz durumlardan aldığım yaralar? 
O yaralar, ömrüme attığınız çizikler...
Şahitlerim...


Zihnimden akıp dilimin ucuna gelen cümleleri yutmakla, 
İncinip, incittikçe, incinenleri gördükçe edilen duaların önüne geçmeye çalışmakla geçiyor vakit! 
Allah biliyor, tüm bildiklerimi unutuyorum da yine de yaptıklarınızı unutamıyorum dememek için o bildiklerimin sarıp sarmaladığı bir itina, temkin ve tedbirle yaklaştığımızı fark etmeden haklılığınızı ilan etmenin sizi haklı kılmayacağını bilseydiniz keşke.

Sahi biri size çıkıp "haksızsınız " dedikçe daha da çok haklı olabileceğinize ne ara inandırıldınız? 


Gezi olaylarında yaralanan Berkin "çocuğun", "insanın"(Allah rahmet etsin ) vefat ettiği gün, başlatılan olaylar, ateşlenen barut, tıpkı gezi olaylarındaki gibi masumiyeti olan bir durum değil...
Bunu anlatacak ve tartışacak değilim zira herkes zaten şartlandığını biliyor ve bildiğinden başkaca bir şeyi de bilmeye çalışmıyor... 

Ama tüm bu ölümlerin üzerinden ellerini ovuşturarak yeni ölümler bekleyenlerin, insafa gelmesini beklemekten halsiz düşen herkese döktüğüm içimi toparlamak için şunu demek isterim:

Ölü bedenlerin üzerinden çiğneyerek geçip gideceğini sananlar...
Hangi ölümün daha acı verici olduğuna yüreklerinde karar verip öyle sahneye fırlayanlar...
Çıkarlarınıza kan bulaştı defaatle biliniz!

Temeli olmayan, inşa ettiğiniz bu kötülüğün enkazından çıkamayacaksınız inşallah...


Gördüğünüzde "tanımlanamayan bir cisim" muamelesi yaptığınız bir kişi olarak farz edin size yaklaşıyor ve kulağınıza fısıldıyorum...

Bizden geriye bir şey kalmadığında Yok olacağınıza inanıyorsunuz ya hani! 

Siz, bende öldünüz, yaşasanız ne fayda!

Yazarın Yazıları