Ekrem TUNCER
  • 22/08/2017 Son günceleme: 22/08/2017 20:34
  • 7.799

Adalet…  Çok yüce bir olgudur. Herkes için lazımdır. Muhakkak ki adaletin terazisi Allah indinde şaşmaz. O adildir. Adil olanları sever. 

Müslüman adil olmalı. Zalime bile adaletle yaklaşmalı. Günahkâr kimseyi tahkir etmek, aşağılamak, horlamak zulmetmek hakiki bir mümine yakışmaz. 

Bize ve çevremize zarar veren kişi ya da kişilere karşı toplumsal bir bilinçle hareket etmek çok kıymetlidir ve önemlidir. 

Geçtiğimiz günlerde Beykoz'da uyuşturucu satıcısı bir genci 'duyarlı' bir kaç kişinin terbiye ettiğini gösteren video sosyal medyada paylaşılıyordu. Zehir taciri 'terbiyecilerini' öven yorumların bolca olduğu paylaşımı sonuna kadar izledim. Üzüldüm hem de çok üzüldüm. 

Cümle âlem gibi 'bravo, elinize sağlık' gibi yorumlar yapmak gelmedi içimden. Çünkü linç edilen kuklacı değildi, KUKLAYDI. 

'Yapılan yanlış, o genci linç etmek doğru değil' gibi eleştirmeyi de kolaycılık olarak görüyorum. Çünkü insanlar bu konuda çok dertli ve mağdur. 

Beykoz'da uyuşturucu ile mücadele için cezaların artırılmasıyla ilgili başlatılan imza kampanyasının ne kadar da yerinde olduğunu bu görüntüler bize belgelemektedir. 

Gazetemiz Dost Beykoz son baskısında manşette  İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Sururi Saydam'ın açıklamalarıyla çıktı. Saydam, 2016 yılı içinde yakaladıkları 844 uyuşturucu kullanıcısından sadece 6 kişinin tutuklandığını söylüyor. Ne vahim bir durum. Polis yakalasın. 'İçiciyim' deyince salıverilsin. 

Her madde bağımlısı potansiyel birer satıcıdır. Bunu göz ardı etmeyelim. Önce kendi içeceğini temin etmek maksadıyla bir iki arkadaşına 'bulmak' suretiyle başlayan süreç daha sonraları 'torbacılık' diye tabir ettiğimiz noktalara kadar gider. 

Çünkü uyuşturucu madde kullanan gençlerimiz eğer çalışıyorlarsa; zamanla iş hayatından soyutlanırlar. Ve bu torbacılığı 'geçim' yolu olarak görmeye başlarlar. Aynısı okuyan gençlerde de görülmektedir. Aile;  çocuklarının bu yola düştüğünü fark edince haliyle 'harçlık' vermemeye başlar ve genç harçlığını bu yolla temin etmeyi kendine 'hak' görür. 

Yani Torbacılar; uzaydan sokaklarımızın köşe başlarına ışınlanmış kimseler değildir. Hepsi de masum doğmuş bizim mahallemizin çocuklarıdır. 

Ailelerin ilgisizliği, eğitimcilerin sorumsuzluğu, çevre faktörü, idarecilerin ihmali gibi sebeplerin sonucu; masum bedenler uyuşturucunun esiri birer suç makinesine dönüşüyor. 

Sonrasında bu gençleri haliyle ortamlarımızdan, çocuklarımızdan, çevremizden soyutlama çabasına giriyoruz. Kendimizce önlemler alıyor, uyarılar yapıyor, duruma göre tehdit/şiddet yöntemlerine başvuruyoruz. 

Toplumca ortaya koyduğumuz eseri toplumsal bir tepkiyle yok etme yoluna gidiyoruz. Bu kısır döngü böylece sürüp gidiyor. 

Unutmamalıyız ki; gençliğini kaybeden milletlerin gelecekleri olmaz. Biz her gün bir gencimizi bu yola esir ediyor veya toprağa veriyoruz. Bu sorun ülkemizin en öncelikli problemidir. Bu konu terör kapsamında ele alınmalı ve toplumsal olarak ciddi bir bilinçlendirme çalışması yapılmalıdır. 

Devlet yöneticilerimizin bu hususa özellikle eğilmesi ve çeşitli olanaklar sağlaması çok elzemdir. Maalesef bu belaya düşen genç kardeşlerimizin kurtulma olasılıkları çok düşük. Çünkü maddi imkânsızlıklar bağımlılıkla mücadelede insanları çıkmaza sürüklemektedir. 

Sağlık bakanlığının uyuşturucuyla mücadele için merkezler oluşturması ve bu hususta ailelere ücretsiz danışmanlık hizmeti vermesi gerekmektedir. 

Bundan yıllar önce obezitenin devlet hastanelerinde ücretsiz ameliyatlarla çözüme kavuşturulacağı söylenseydi, birçoğumuz inanmaz ve lüks görürdük. Şimdi Sağlıkta; birçok ilerleme kaydettik, insanlarımız hastanelerde gayet konforlu ve rahat hizmet almakta. Uyuşturucuyla mücadelede de gerekli tedbir/tedavi yöntemlerinin en ileri teknoloji ile bedava uygulanması gerekmektedir. 

İşin en öncelikli yapılması gereken kısmı; Çocuklarımızın bu yola düşmemesi için ön tedbirler alınmasıdır. 

Sonraki aşama uyuşturucu madde kullanan gençlerimizin bağımlılıktan kurtulması için tedavi süreçlerinin ücretsiz ve sağlıklı bir şekilde uzman kimselerin gözetiminde yapılmasıdır. 

Son aşamada tedavi sürecini tamamlayan bireylerin hem ekonomiye katkılarını sağlamak hem de bir daha bu boşluğa düşmemeleri için çalışma hayatına sağlıklı bir şekilde kazandırılmaları insani bir ihtiyaçtır. 

Uzun lafın kısası; 'Ne ekersen onu biçersin' Bizim dedemiz Osmanlı, kış aylarında dağlardaki aç kurtları et ile beslerken, bizler şehrin ortasında ağzından köpükler saçarak acıyla çırpınan gençlerin videosunu Facebook'ta beğeni almak için paylaşan kimseler olduk. 

Kalın sağlıcakla.

Yazarın Yazıları