Şeref KAÇMAZ
  • 19/06/2021 Son günceleme: 19/06/2021 15:16
  • 4.881

“Çuvaldızı kendimize batıralım ki, iğneyi başkasına batırmaya hakkımız olsun”

Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Milli Görüşün kurucu lideri, efsane başbakan, Emperyalist ve Siyonist odakların baş düşmanı, Adil Düzen fikrinin savunucusu, D-8 projesi ile 8 milyar insanlık âleminin kurtuluşu için verilen mücadele, azmin, kararlılığın, inancın, sadakatin ve vefanın sembolü. Hayatta iken gerçek değeri bilinmeyen, vefatından sonra mücadelesinin bir kısmı anlaşılan, bir kısmı henüz anlaşılamamış ve her kesim tarafından takdir edilen bir Lider…

Teröre ve Terör destekçilerine karşı her zaman mesafeli olan, bu gibi kişi ya da kurumların yanından geçmeyen, bu konuda üyelerinin ve seçmenlerinin başını öne eğdirmeyen bir Lider…

Önce Ahlak ve maneviyat diyen bir Lider…

Milli Görüş hareketi bir kadro hareketidir diyen bir Lider…

Küresel Irkçı emperyalistlerle ve Siyonistlerle mücadele etmek ve dirençli durmak ancak inançlı kadrolarla mümkün olur diyen bir Lider.

Hâkim güçlerin, 1. Yalta toplantısı ile kurdukları sömürü sistemlerini yıkmak için, İslam Birliği, İslam Barış Gücü, İslam Dinarı, İslam Ekonomik Teşkilatını tesis etmenin ardından Yeni Bir Dünya’yı kurmak için 2. Yalta toplantısını hedef olarak gösteren bir Lider...     

Kapitalist sistemin sömürü araçları haline gelen, faiz ve enflasyon sarmalına karşı Faizsiz Ekonomik Sistemi savunan ve başbakanlığında bir kuruş borç almayan bir Lider…     

Bugün Saadet Partisi politikalarına baktığımızda, Oğuzhan beyin ifadesi ile, Erbakan hocanın yolundan sapmalar olduğunu söyleyebiliriz. Temel beyin ve yardımcılarının Parti politikaları ve tercih ettiği ittifak yol arkadaşları Milletimiz tarafından kabul görmedi. En basit ifade ile şunu söyleyebilirim, SP, son yapılan seçimlere herhangi bir ittifak yerine TEK BAŞINA girse idi, çok daha fazla oy alır, çok daha fazla teveccüh görürdü. Yer yüzünde Hakkı ve Adaleti tesis etmek gibi büyük bir gayesi olan Saadet Partisinin, %3 alarak hazine yardımını hedeflemesi ya da maaşlarını genel merkeze bağlamaları için 5-10 milletvekili hesabı yapar hale gelmesi kabul edilebilir şey değil. Saadet Partisinin hiçbir zaman parası olmadı ancak hiçbir zaman da parasız kalmadı. Ekonomik kaygı ve endişeler, şuursuz yöneticileri sırf hazine yardımı ya da vekil maaşı sevdası ile temel esaslardan ve ilkelerden sapma pahasına abuk sabuk kararlar almaya ve ilişkiler kurmaya sevk etti. Başka bir partinin listesinden aday göstermek, terör partisi artıklarının İstanbul da 1. Sırada aday gösterilmesi, sanki kimse kalmamış gibi davaya ihanet ederek ayrılan ve başka parti kurucusu olanların vekil yapılması, yerel seçimlerde İBB adayına, falanca adayın lehine çekilmesi için baskı yapılması Milli Görüş ilkelerine uygun davranışlar değildi.           

Bunların dışında, şaşkınlıkla izlediğimiz olayları peşpeşe yaşadık; Genel Başkan Temel bey, Erbakan hocanın aksine, başka partilere oy veren seçmenlere ‘’Onlarda bizim kardeşlerimiz’’ demek yerine ‘’Belalarını bulsunlar’’ demesi hangi ruh halinin ifadesidir? 

Milli Görüşün yarım asırdır savunduğu ve sörümü sisteminin en önemli argümanı olan faiz sistemine karşı duruşu belli iken, Temel bey bir soru üzerine ‘’Bizde dış borç alacağız ama düşük faizle’’ diyorsa temelden bir sapma var demektir.

Milli Görüş kuruluşlarının ve dava insanlarının terör ve destekçileri karşısındaki hassasiyetleri belli iken, terörün meclisteki uzantısı olduğu sağır sultanın duyduğu, bildiği bir kurum için, sırf meclise girmek uğruna ya da hangi amaçla olursa olsun, Temel beyin  ‘’Seçim zamanı onlarla da oturur görüşürüz’’ demesi ne SP Genel başkanına ne de Milli Görüşçüye yakışmayan bir davranış olduğu ortadadır.

Temel beyin, bir teşkilat toplantısında İstanbul Sözleşmesi (henüz yürürlükte idi) hakkında daha sert muhalefet yapalım düşüncesine karşı ‘’İstanbul Sözleşmesini temcit pilavı gibi sürekli gündeme getirmeyin, iyi tarafları da var’’ demesi, içinde bulunduğu ittifak taraflarını küstürmemek için miydi? Bu ittifak olmasaydı Temel Bey, İstanbul Sözleşmesine en büyük muhalefeti yapar mıydı?

Temel bey, kendisine sorulmadığı halde sürekli ‘’Ben İslamcı değilim’’ diyor, hiçbir tartışma olmadığı halde ( özellikle CHP ile yakınlaşma sonrası)  sürekli ‘’İslamcı değilim’’ demesi aklıma başka şeyler getiriyor. Yakın tarihte ‘’sosyalist İslamcı’’ olarak anılan ancak kendilerine ‘’İslamcı’’ yerine ‘’sosyalist Müslüman denmesini isteyen, Nurettin Topçu, Cahit Zarifoğlu, Cemil Meriç …. Gibi isimler, (2. Dünya savaşından sonra Batı ile orak/çekiç mücadelesinde) özellikle İngilizlerin, ‘’İslamcılık’’ söylemi ile Müslümanlarla sol düşüncenin arasına duvar örmek istediğini, bu sayede Müslümanlarla, solcuların karşılıklı ötekileştirildiğini, dolayısıyla kendilerine ‘’sosyalist İslamcı’’ yerine ‘’Sosyalist Müslüman’’ denmesini istediklerini biliyoruz. Temel beyin ‘’ben İslamcı değilim’’ söyleminin ardında acaba başka mesajlar mı var?  Malum, Numan beyle ayrılıp giden ‘’sosyalist İslamcıların’’ bir kısmı SP ye geri döndü ve Temel beyle yakın teşviki mesaileri var, bunların bir kısmı da CHP de kendilerine yer buldu. Temel beyin bundan sonra bu ifadeyi kullanmamasını tavsiye ediyorum. Dini suiistimal edenleri kastediyor ise ‘’din taciri’’ değilim demesi daha uygun olur.   

Temel beyin yardımcılarının ‘’kadro partisi’’ yerine ‘’kitle partisi’’ olacağız söylemi ve ısrarı teşkilat çalışmalarında kadın-erkek iş birliğine yeni bir boyut kazandırmaya başladı. Yarım asırdır her türlü gelişime açık olan ancak değişime direndiği için ayakta kalan, merkeze çekilmek istenen, sisteme entegre edilmek istendiği halde mücadele eden, değişimci ve yenilikçilerin zaman içinde ayrılıp gitmesine sebep olsa da değerlerinden ve ilkelerinden taviz vermeyen Saadet Partisi, bugün gelişim yerine değişim sürecine girmiş, üst yönetime yakın isimlerde ‘’değişime direnenleri değiştireceğiz’’ diyerek tehditler savurmaya başlamış. Peki sonuç ne diye bakıyoruz! Değişime direnen birçok GİK üyesi, İl başkanı, il yöneticisi ve İlçe başkanı görevlerinden alınmış…

Bu ortamda YİK başkanı Sayın Oğuzhan Asiltürk, gidişin gidiş olmadığını, derhal kuruluş kodlarına dönülmesi gerektiğini son iki yıldır sürekli vurguluyor, değişen bir şey olmadığını görünce de sosyal medya üzerinden son uyarısını yapıyor. Bu UYARI da ciddiye alınmaz, ilgililer kendilerine çeki düzen vermezler ise çok kısa bir zamanda Saadet Partisi yönetiminde köklü bir değişikliği göreceğiz… Oğuzhan beyin, değerlerimizi ve ilkelerimizi kim kabul ederse onunla ittifak yaparız, her iki tarafta kabul ediyorsa aklın yolu bir, hedef seçmenimizin çoğunlukta olduğu tarafı tercih ederiz söylemi, birileri tarafından “Oğuzhan bey AKP ile ittifak istiyor” algısını ön plana çıkarıyor. Bunu söyleyen şuursuzlar, Oğuzhan bey AKP ile ittifak istese idi 20 yılda 20 defa ittifak yapardık. Kanunların bile geriye doğru işlemediği günümüzde, geçmişe bakıp tecrübe kazanalım, geleceğe güvenle bakalım, Değişime değil, GELİŞİME AÇIK olalım. Kim bilir bakarsınız baraj düşer tek başımıza devam ederiz….

Adaletin Güçlü, Güçlünün de Adil Olduğu Bir Dünya’nın kurulması duası ile Allah’a emanet olunuz.

          

Yazarın Yazıları