Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Üsküp Hatırası / Şerefli Ramazanlar

"Seni havaalanında Cemail Maksudi karşılayacak" diyordu telefondaki ses...

1995 yılı Ekim ayının ilk günleriydi. Üsküp Halklar Tiyatrosu'nun davetlisi olarak Üsküp'e gidecektim.

İstanbul'dan kalkan uçak, bir saatlik uçuştan sonra "evlad-ı fatihan" diyarı Üsküp Havaalanı'na indi.

Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti'nin dağılmasının ardından kurulan Makedonya'nın Başkenti Üsküp'e iner inmez, koskoca Yugoslavya'nın niçin dağıldığını kolaylıkla anlayabilmiştim.

Terk edilmiş bir şehir görünümü hâkimdi her yerde… Fabrikalar çürümüş ve bomboştu. Binalar boyasız, yollar delik-deşik, insanların gelecek kaygıları ise sanki yüzlerine yansımış gibiydi…

Belli ki, Üsküp, ekonomi ve sosyal açıdan hayli sıkıntılıydı…

Şehir, uzun yıllar Osmanlı hâkimiyetinde de kaldığı için ciddi bir Müslüman nüfusa da sahipti.

Pasaport kontrolünden geçip, valizimle çıkış kapısına yöneldim.

Yaşı hayli geçkin ama dinç bir adam, uzun eski paltosu, ağzını kapatmış düzensiz ve sigara içmekten sapsarı olmuş sakallarıyla, adımın yazılı olduğu kâğıdı iki eliyle tutuyordu. Belli ki, beni karşılayacak olan Cemail Maksudi buydu.

Ona doğru yöneldim. Selamlaştık; kendimi tanıttım.

Rumeli ağzıyla bana "Te be Muharrem sensin… Gel bakalım, ben Cemailim" dedi.

Sesi de boğuk ve eskiydi. Sanki geçmiş zamanlardan çıkıp gelmiş, Tolstoy'un roman kahramanlarından biriydi. Daha çok Rus bir çiftçiyi andırıyordu. Anna Karenina'nın Konstantin Dimitriyeviç'i karşımda duruyordu sanki…

Oysa Cemail Maksudi, Balkanlarda unuttuğumuz yitik evlad-ı fatihan'ın son kalıntılarından biriydi. Kültürel olarak Türk ve Müslüman’dı.

Ben o ilk karşılaşmada niye böyle bir duyguya kapıldığımı hâlâ anlayabilmiş değilim…

Cemail Maksudi'nin kendi kullandığı her yeri dökük, güç-bela çalışan eski model bir Lada otomobille, şehre doğru yola çıktık.

Konuşmayı sevdiği belliydi. Anlatmaya başladı:

Yugoslavya'nın dağılmasından önce Komünist Parti Üsküp Politbüro üyesiymiş. Tiyatro yönetmeniymiş. Ataları Üsküp'e Konya'dan göç etmişler. Ben tam evlad-ı fatihan diyecektim ki, lafı ağzımdan aldı: "İşte, evlad-ı fatihan bizleriz. Türkoğlu Türk'üz biz" dedi. Niye üzerine basa basa söyledi, anlayamadım.

İşin ilginç yanı zihinsel dünyamın kalıpları Cemail Maksudi ile konuştukça bir bir yıkılmaya başladı. Eski Komunist Partili bir aam vardı karşımda… "Evlad-ı fatihanız; Türkoğlu Türk'üz" diyordu. Hepsi iyi güzeldi de… Sabahın bu vaktinde ne ara içki içtiyse, hâlâ kokuyordu. Üstelik nefesindeki koku da genzimi yakıyordu. Deli gömleği içinde akıllı bir adamla yolculuğum bir hayli ilginç geçeceğe benziyordu.

Gerçekten evlad-ı fatihan diyarındaydım. Eski Yugoslavya döneminde yıkıla yıkıla bitirilemeyen minareler, uzaktan birer yıldız gibi parıldıyordu Üsküp'te…

Belli ki, buralardaki izlerimiz, hâlâ silinmemişti…

"Cemail Abi" dedim… "Ben uçakta kahvaltı yapmadım! Buraların böreği de çok meşhurmuş. Beni bir börekçiye götürür müsün?"

"Tabi" dedi… "Memnuniyetle… Buralarda en güzel büreği Torbeş Ayço yapa… Te orya gider güzelcene bürek yeriz"

Gerçekten de hayatımın en güzel böreğini Üsküp'teki o dükkânda yedim…

Üsküp'te birkaç gün kaldım. İstanbul Şehir Tiyatroları'yla Üsküp Halklar Tiyatrosu arasındaki işbirliği protokollerini hazırlayıp, güzel projelerin altına imza attık. Bu ilişki halen devam etmektedir. Bunu da bir dipnot olarak söyleyeyim…

Üsküp, benim muhayyimde, hatıraları değerli bir Ata Şehri olarak yer etmiştir. Hep derim: "Ha Üsküp, ha Üsküdar… İkiz olsaydılar, ayırt edilemezlerdi…"

Demek ki, Üsküp doğumlu büyük Şair Yahya Kemal Beyatlı'nın yazdığı şiirlerdeki Üsküdar sevgisinin kaynağı burasıymış…

İçimde kalan ukte kalan Üsküp'ten İstanbul'a dönerken, beni havaalanına bırakan Cemail Maksudi, öyle bir söz etti ki, içim titredi:

"Buraları terk ettiniz, bari bizi terk etmeyin…"

Zaman çabuk geçti. İki ay sonra tekrar Üsküp'e gitmem gerekti. Soğuk bir Aralık ayında yollara düştüm…

Yine sabah uçağıyla, İstanbul'dan havalandık ve hostesin "Kemerlerinizi bağlayın, inişe geçiyoruz" uyarısıyla Üsküp'e kısa sürede vardık.

Yine Üsküp, yine havaalanı, yine Cemail Maksudi ve yine o eski yıkık-dökük Lada…

Hoşbeş ettik Cemail Maksudi'yle… Kıyafeti yine aynıydı… Alamet-i farikası paltosu sırtında… Daha sonra öğrendim ki, yaz-kış Cemail Maksudi hep aynı paltoyu giyermiş. Tıpkı derviş hırkası gibi…

Yola çıktık. Yolda dönüp, "Cemail Abi ben uçakta kahvaltı yapmadım, beni yine aynı börekçiye götürür müsün?" diye sordum.

Hay demez olaydım…

Birdenbire bir öfke yumağına dönüştü o sakin adam… Bana hırsla baktı… Gözleri sanki yuvalarından fırlayacaktı…

"Acaba yanlış bir şey mi dedim?" diye içimden geçirdim. Yok… Yalnızca börekçiye gitme isteğimi söylemiştim. Tıpkı önceki gelişimde olduğu gibi…

Ben bunları düşünürken, Cemail Abi birden avına saldıran bir arslan edasıyla kükredi:

"Te be sen Ricep ayı nedir bilmez misin?"

"Bilirim" dedim… "Ne var ki?"

Öfkesi arttı. "Bir de ne va dersin… Sen sahura kalkmaz mısın be ya bu aylarda?"

"Yooo" dedim. "Niçin sahura kalkayım ki Recep ayında?"

Sonra ağzındaki baklayı çıkardı:

"Te be Muharrem… Biz buralarda üc ay oruç tutarız. Ricep, Şaban ve Rımazan… Siz nası Müslümansınız be?"

Hayda… Şimdi de Cemail Maksudi bana din dersi vermeye başlamıştı. Sözleri ise hem hoşuma gitti hem de beni şaşırttı.

Bir önceki Üsküp seyahatimde sabahın erken saatinde içki kokusundan rahatsız olduğum Cemail Maksudi, Recep ayında oruç tutmadığından beni yerden yere vuruyordu.

"Cemail Abi…" dedim. "Biz Ramazan ayında orucumuzu tutarız Allah'a şükrolsun"

Cemail Abi bana bir müddet daha saydırdı. Sonra da ekledi: "Teee ben eski Yugoslavya döneminde bile oruç tuttum be ya… Hey gidi sizi…"

Sözlerini ise şöyle tamamladı Cemail Abi:

"Bizdeki Rımazanlar sizleeden daa şireflidir!"

Cemail Abi'nin bu son sözü beni allak bullak etmişti. Darmadağın oldum. Cemail Abi noktayı ise şu sözlerle koymuştu:

"Bürek mürek yok… Bakasın başının çaresine…"

Yıllar sonra bir Ramazan günü tekrar gittiğim Üsküp'te gördüğüm ve yaşadığım Ramazan bereketi ve şerefi hâlâ içimde bir uktedir.

Cemail Maksudi bana Üsküp'ü ve onun yaşadığı şerefli Ramazanları tattıran adamdı.

Neye niyet, neye kısmet…

Geçen gün duydum: Cemail Abi Hakk'ın rahmetine kavuşmuş… İnşallah günahları bağışlanır, Allah cennetiyle mükâfatlandırır onu…

Orucu sadece aç kalmaktan, Ramazan'ı eğlence ayı yapmaktan çıkarıp, Şerefli Ramazanlar haline getiririz duygusuyla Dostlar…

Nice Şerefli Ramazanlara…

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER