Talip ERCAN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 02/03/2013 23:11
  • 7.620

İnsan ara sıra kendi kendi ile yüzleşmeli diye düşünmekteyim…

Tabii ki bunun için gerekli zamanı da kendi yaratması gerekmekte… İşte ben geride bıraktığım 1-2 aylık süre zarfında hayatımda bu ana kadar gelen safhaları bir gözden geçirdim, yaptıklarım, başardıklarım, başaramadıklarımı iyi bir süzgeçten geçirip ileriye dönük yaşantımda tatbiki için gerekli çıkarmaları yaptım.
 
 
Toplum olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma özelliğimiz ile olaylara ve yaşananlara bakış açımız da tezatlar içermekte. İşte bu sebeple yukarıda izah ettiğim süre zarfında teknolojinin getirdiği ürünlerden bir süre için uzaklaştım. Hani bazen duyarız ya da okuruz ya ünlü birine sorulur o da cevap verir “Ben yıllardır televizyon izlemiyorum” O an için ne kadar da şakın karşılarız bu cevabı, yani televizyon izlemeden de yaşanır mı? Ülke ve dünyada yaşanan gelişmeleri nerden öğrenebiliriz ki? Diyerek, buna İnterneti yani sanal alemleri de dahil edebiliriz… Televizyonsuz, internetsiz ve cep telefonsuz, gazetesiz yaşanır mı?
 
Ben şahsen bu konuda verdiğim kesin hükümlerimi değiştirdim. 1-2 aylık süre zarfında İnternet ortamından birkaç saat dışında tamamen uzak durdum. Televizyonda birkaç gün zarfında izleme yapmadım, hatta bir iki sevdiğim dizi dışında hiç izlemedim dahi denebilir.
 
İşte bu anlarda anladım ki bizler tam manası ile sanal bir alemde yaşamaktayız, bizlere neler gösterilip yönlendirilmiş ise onu kabullenir olmuşuz. Kendimizi en koyu Milliyetçi görenler bile acaba Türk Tarihi hakkında bir bilgi sahibi olmadan, Türk toprakları ve komşu topraklarda yaşananları tarihi, süzgeçten geçirmeden ne bileyim bir kitap okumadan nasıl bakabiliyor, görüşlerini fütursuzca dillendirebiliyor anlayamıyorum.
 
Bahsettiğim bu anlarda binleri aşan sayfaları okudum, 2000 yıllık Türk tarihini değişik bakış açılarından yerli ve yabancı kaynaklardan bir kez daha öğrendim. Ve Ortadoğu konusunda yazılmış en muteber kitapları okudum. Bunları daha önce okuduğum diğer bölgesel tarihleri içeren kitaplarla harmanladım. Bu da benim olaylara daha gerçekçi bir bakış açısı sergilememe neden oldu. Koyu bir Milliyetçilik mantığı ile bakmamaya karar verirken ülke insanları için üzüldüm. Milyonlarca ülke insanı akşam haber bültenlerinde ve okunan gazetelerde neler kendilerine dayatılmakta ise onu kabullenmekte. Bu da sinsice bir bakış açısına sahip olanların ekmeğine yağ sürmekte.
 
Bu anlattıklarımdan Beykoz insanını da soyutlamak mümkün mü? Hele ki Beykoz insanı ekmeğinin peşinde sabahın köründe terk ettiği ilçesinden akşam karanlığında yorgun argın dönen büyük bir çoğunluğa sahipken. Evet, Beykoz ilçesi İstanbul’da azalan nüfusu ile bir enteresan tabloya da imzasını atmış durumda. Yani bugüne kadar ölüm, doğum hadiseleri ile normal seyirde bir nüfus artışı devam ederken, bin kişi de olsa azalan bir nüfusu öğrenmek enteresan oldu.
 
Beykoz insanı için hayatlarına etki eden özelliklerden birisi yaz mevsimlerine ulaşabilmek… Çünkü yaz tatlı bir telaş, sosyal aktivitelerin arttığı haftaları, günleri ile Beykoz insanın yaralarına derman olmakta bir pansuman vazifesi görmekte. Onun için kış Beykoz insanı için hani benzetmek gerekir ise Kış uykusu’na yatmak bibidir. Akşam saatlerinde hele 8’den sonra insan bulmak zordur sokaklarında. Evlere kapanan genci, yaşlısı televizyon ve sanal alemlerin esiri olur. Okumak, araştırmak, bir konuda yoğunlaşma anları ne yazık ki uzaktır ilçe insanına.
 
Ha birde unutmadan söyleyeyim Beykozspor ile yatıp kalkan insanlar çoktur… Bunun sayılarını stada maç izlemeye gelenler ile mukayese etmek gerçekçi olmaz. Her an için ilçe merkezinde konuşulan konuların başında gelmekte Beykozspor ve mevcut durumu. Umarım birileri üzerlerindeki sorumluluğun ağırlığının farkındadır? Fabrikalardan sonra Beykozspor’u da kaybetmek birçok insan için bir travma niteliğinde olacaktır. Ve bunun vebalini aradan yıllar geçse de kimse üzerinden sıyırıp atamaz…
Yazarın Yazıları