Çetin ÜNLÜ
  • 01/01/1970 Son günceleme: 05/02/2014 23:11
  • 8.163

Dünya üzerinde Sendikacılık hareketi var olduğundan beri bu teşkilat, siyasi iktidarlar tarafından kullanılmaya çalışılmıştır, hatta kullanılmıştır da…

Türkiye’de işçi sendikaları özellikle 1970 ile 1980 yılları arasında yaptığı grev ve çeşitli eylemlerle sol partilerin ve illegal sol örgütlerin iştahını kabartmıştır. Ekmeğinin peşinde olandevletine ve milletine yürekten gelen bir sevgiyle bağlı olan gariban işçiden habersiz bir şekilde, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla, işçiler kendilerini bir anda sokaklarda,meydanlarda, yasa dışı gösterilerin ortasında bulmuş ve bu eylemler ihtilal sabahına kadar  aralıksız bir şekilde devam etmiştir.

Gözlerini hırs bürümüş sendika idarecileri ile gözünü kan bürümüş örgüt yöneticileri yüzünden bazı işçiler hayatlarını kaybetmiş, bir kısmı cezaevlerine düşmüş, kimileri de işlerinden atılmışlardı…

12 Eylül ihtilalinden sonra aşırı uçtaki sendikaların faaliyetlerine son verilerek, kapatılmıştır. İşçiler bilinçlenmiş kendilerini illegal eylemlere gönderen sendikalardan ayrılmışlardır.

Cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli zamanlarda sendikalaşma çalışmaları içine girdikleri halde bir türlü muvaffak olamayan memurlar ilk defa 1992 yılında kurulan Türkiye Kamu Sen Konfederasyonu çatısı altında bir araya gelerek ortak haklarını savunma noktasında bir mevzi sahibi olmuşlardır. 

Memurların tek yumruk, tek ses, tek nefes olmasını hazmedemeyen karanlık odaklar yine devreye girmiş memurları kamplara bölmek adına çeşitli isimlerde memur konfederasyonları kurarak belediyelerde ve kamu kurumlarında üye kayıtlarına başlamışlardır.

Zaman içerisinde bazı sendikaların isimleri çeşitli siyasi partilerle birlikte anılır olmuş, şu sendika bu partinin arka bahçesi gibi söylemler türemiştir. Kamu çalışanı memurlar çok iyibilmektedirler, özellikle son 10 yılda bazı resmi kurum idarecileri tarafından memurlara sendika üyeliği noktasında çeşitli baskılar yapılmış, telkinlerde bulunulmuş hatta yerine göre aba altından sopa gösterilerek iradeleri gasp edilmiştir.

Şu sendikaya üye olmaz isen falanca ilçeye gönderileceksin, bizim sendikaya üye olman senin faydana olur, seni aramızda görmekten memnun oluruz, ben de sendika yöneticisiyim / üyesiyim keşke bizim sendikaya üye olsaydın, gibi ifadeler, liyakatten uzak siyasi yakınlıklarından dolayı işbaşına gelmiş bir takım idarecilerin mahiyetindeki memurlara karşı kullandıkları ifadelerdir

Bu idareciler şunu iyi bilmelidir ki; şimdi baskı altına alarak bilenmelerine sebep olduklarımemurlar, yarın siyasi iktidar değiştiğinde hak aramak adına her türlü yasal yolu deneyerek hesap sorabilirler.

Sendikalar kanunundaki boşluklardan faydalanarak, idareci konumuna geldikleri halde sendika üyeliklerini de devam ettiren amirlerin / müdür ve müdirelerin tarafsızlık ilkesinden uzaklaştıkları aşikârdır.

 Bugünkü siyasi iktidar olsun, muhalefet olsun, diğer meclise giremeyen partiler olsun hiçbir sendika ile organik bağı olmadığını ispat etmek istiyorlarsa, ivedi olarak sendikalar kanununu değiştirmeli ve idareci konumunda bulunanların sendika üyesi olmalarının önükapatılmalı herhangi bir idarecilik makamına vekâletle atanan memurun da, bu görevi süresince sendika üyeliği askıya alınmalıdır.

Bu senin sendikan, benim sendikam diye başlayan bu süreç yarın memurları kamplaşmaya götürür ve tarih tekerrür eder… Geçmişte yaşanan olayların tekrarlanmasını da sanırım hiç kimse arzu etmez…

Her memurun ve kamu çalışanının kendi hür idaresiyle sendika seçebileceği demokratik günlere merhaba demek dileğiyle.

Yazarın Yazıları