Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 11/06/2012 00:11
  • 11.772

Ana Muhalefet ile iktidar arasında yaşanan uzlaşı ortamı umarım yaz aşklarına benzemez. Zira ülkemizde uzun zamandır devam eden ve artık tarz olan siyasi nezaketsizlik bıktırdı. Dileyelim ki bu gelişme bir milat olsun.

Aynı şeyi Beykoz siyaseti için de düşünmek istiyoruz. Ancak görünen o ki, Beykoz’da üç çeşit siyasetçi var; siyaset yaptığını zannedip konulara vakıf olmayan ve tribünlere oynayanlar. Siyaseti kendi belirlediği mecraya sıkıştırıp, bulanık suda balık avlamaya çalışanlar ve siyasetin kitabını yazıp tersten okutacak niteliklere sahip olduğu halde hep yalnış tercihler arasında sıkışıp kendisini açmaza düşürenler.
Önümüzde peş peşe yaşanacak çok zorlu seçimler var. 2014 Mahalli Genel Seçimleri -ki, 21 aydan az bir zaman kaldı-, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve hemen arkasından GenelSeçimler.
AK Parti’nin 2023 hedefinin uzağına düşmemesi için atlaması gereken en önemli psikolojik eşik bu dönem olacak. Beykoz’un buna ne kadar hazır olduğunu zaman zaman yapılan toplantılardan ve sokağın nabzından yakalamaya çalışıyoruz. Bu sürece yeni dahil olan CHPİlçe Başkanı Hızır Yılmaz’a yeni görevinde başarılar dilerken uyarmadan da edemeyeceğim; siyaset sık sık özür dilemeyi kaldırmaz.
Süreç yaklaşırken her namzet kendine göre bir çalışma ortamına girmeye başlamış. Siyaset arenasına seçimler yaklaştığında dönmeye alışık olanlar, esnaf ziyaretlerini; -geçiyordum, uğradım, işler nasıl?- havasında hissettirmeye gayret ediyorsa, zorlu yarış başlamış demektir. Hem de epey erken.
Dolayısıyla; siyasi hayatına bitti gözüyle bakılanların yarın şakşakçılarıyla birlikte kurtarıcı olarak vitrinlerde yerini alacağı günlerin çok uzak olmadığını düşünüyorum. Yüce Allah ömür verirse hep birlikte göreceğiz.
Yukarıda Beykoz’da üç çeşit siyasetçi olduğunu zikretmiştim. Bunu kısaca açayım; siyaset yaptığını zannedip tribünlere oynayan gruptakiler konuya, “biz işgalci değiliz! Tapular bedelsiz verilmelidir” derler ama bunun ekonomik ve sosyal hesabını yapamazlar. Adı üstünde; vatandaşların acılarından beslenerek tribünlere oynarlar. Siyasetten anlayabildikleri bu kadarla sınırlıdır!
Siyaseti kendi belirlediği mecraya sıkıştırıp, bulanık suda balık avlamaya çalışanlara gelince... Bununla STK’ları ama özelikle bazı yöre derneklerini kastettiğimi sanırım anlamışsınızdır.
Beykoz Kaymakamı Aydın Ergün’ün “Beykoz’daki dernekleri güçlü görmüyorum”tespitine ben de sonuna kadar katılanlardanım. Maalesef bir çoğu seçim dönemlerinin dışındaLig TV maçlarını pankartlarla duyurup çay satmak ve geç saatlere kadar okey oynatmak dışında pek bir şey yapmıyor. Ve nedense seçim dönemlerinde de en çok bunların sesi çıkar.“En az şu kadar meclis üyeliği, şu kadar başkan yardımcılığı” diye bir de pazarlık yaparlar. Bazı dernek yöneticileri hadlerini o kadar çok aşarlar ki, adaylara aba altından sopa göstermeyi marifet sanırlar. Bir işaret çaksa on binlerce oy yön değiştirecekmiş gibi bir algı oluşturmaya bayılırlar... Çıkıp kendileri aday olsa ya!
Bazıları Beykoz nüfusunu öyle bir paylaşıyor ki, ben bile nereli olduğumu şaşırıyorum. Bir tane Beykozlu bulan beri gelsin! Halbuki Beykozluluk bilinci yörecilik kadar gelişseydi şu an yaşanan sorunların çoğunu konuşmuyor olurduk.
Hepsinin derdi aynı; “şu kadar sayıda meclis üyeliği, en az bir başkan yardımcılığı”. Liyakat önemli değildir! Hoş bazılarına sorarsanız; “Beykoz’da önemli görevleri yürütebilecek nitelikte adam yoktur!” ama yine de yöre derneklerinin mikro şovenliği beni çıldırtıyor. Beykoz Vakfı’nı ise yorumlamaya gerek bile duymuyorum. Bence halen bir burjuva kulübü. Geçelim!
Üçüncü grup, siyasetin kitabını yazıp tersten okutacabilecekler. Bu gruba giren siyasilerin sayısı Beykoz’da çok çok az. Maalesef onlar da kendi doğru bildikleri yalnışlarının peşinden gitmekte ısrar ediyorlar. Yaptıkları güzel ve hayırlı işler de bu yalnış tercihlerden dolayı anlamını yitiriyor. Çevrelerindeki yalaka takımı ise hızla kendilerini yalnızlaştırıyor.  
Dediğim gibi; yarış çok çetin geçecek.  AK Parti Beykoz ilçe Teşkilatı’nın on yılda edindiği tecrübelerini ustalık dönemiyle harmanlayabilmesi için, kuruluş aşamasında büyük bedeller ödeyen ve bu gün kapısından dahi geçerken içi acıyan gönüldaşlarını kazanmalıdır diye düşünüyorum.
CHP’nin Beykoz gibi bir yerde, zaten yürürlükte olan “açık alanlarda içki içilmesini önleyen” yasayı reddedmek gibi tuhaf kararlar yerine, bu tür önemli kararları kamu sağlığı ve huzuru açısından değerlendirip destek vermesi algı açısından önemli bir yer tutuyor. Zira CHP’nin vatandaş nezdindeki algı sorununda en küçük bir değişiklik yok. Tabi İlçe Başkanı Hızır Yılmaz’ın eylem ve söylemlerine de dikkat etmesi gerekiyor.  
Hakikaten çok zor bir süreç bekliyor Beykoz’u ve ülkemizi. İBB adaylık sürecinin Beykoz’u da çok derinden etkileyeceğini düşünüyorum. Ve görünen o ki Sarıgül rüzgarı eserse bu kez AK Parti açısından çok daha zor geçecek. Bu kez Çavuşbaşı da yetmeyebilir AK Parti’ye.
Beykoz ve ülkem için hayırlı olan ne ise o olur inşallah.
Vesselam.
Yazarın Yazıları