Recep ÖNCEL
  • 25/11/2021 Son günceleme: 25/11/2021 16:13
  • 3.667

Ödemeler Bilançosu kavramı gerek ekonomi literatüründe ve gerekse uygulamada ülkelerin izlemek zorunda kaldıkları iktisat politikaları açısından fevkalade öneme sahiptir.

Ödemeler Bilançosu politikası da ödemeler dengesizliklerini gidermek amacıyla iktisadi karar otoritelerinin uygulamaya koyduğu politikalardır.

Daha önce ülkeler arasında Ödemeler Bilançosu konusunda yeknesaklık yoktu.1994 Bretton Woods sonrası Uluslarası Para Fonu IMF kuruldu. Ödemeler Bilançosu kavramları ülkeler arasında belirlendi anlam beraberliği sağlandı.

Bir ülkenin ödemeler bilançosu dengesizlikleri ülke ekonomisinin yapısına bunun yansıması olarak ödemeler dengesinin bileşimlerine ve izlenen kalkınma stratejilerine bağlıdır.

Türkiye’nin Ödemeler bilançosu incelenirken 1923 kuruluş yıllarından başlanır. 1960 sonrası planlı dönem kalkınma planları 1958 1970 1980 1994 Ekonomik önlemleri dikkate alınır.

Türkiye Cumhuriyetin kuruluşundan 1980 tarihine kadar ithal ikameci kalkınma stratejisini izlemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında büyümek sanayileşmek arzusu ortaya konuldu. Bu durum 1929 dünya ekonomik bunalım 1950 demokrat partinin iktidara gelişi 1960 sonrası planlı dönem 1970 petrol bunalımı gibi olaylar sonucunda pek değişiklik göstermeyip ana karakterini muhafaza etti.

24 Ocak 1980 ‘de alınan ekonomik kararlar sonucunda ve devamla 12 Eylül ihtilali neticesinde ihracata yönelik kalkınma stratejisine geçildi. Türkiye strateji değişikliği yaparak bu günkü uyguladığımız sistemin temellerini atmış oldu.

Türkiye’nin ödemeler bilançosu gelişimini şu şekilde özetleyebiliriz.

1923 -1949 yılları arasında Türkiye’nin dış ticaret dengesi 16 yıl fazla 11 yıl açık vermiştir. Ülkenin ihracatı ithalatı karşılayamamıştır.

Bu sonuçta 1930 ekonomik bunalım,1939-1945 2.Dünya savaşı ve 1946 devalüasyonu etkili olmuştur.

1950 -1962 döneminde ise demokrat partisi iktidarı ile gelen liberal iktisat politikası konjöktürü artan ihracat daha sonra hızını sürdürememiş içerde enflasyon dışarda ödemeler dengesi problemi 1958 moratoryumu ilanı sonuçta alınan ekonomik tedbirler olumlu neticeler vermiş ancak 1960 ihtilali ile bu gidiş etkilenmiş ve DPT kurularak planlı döneme geçilmiştir.

1963 de başlayan planlı dönemde ekonomi konusunda çok yeterli olunamamış ve sonuçta devalüasyon 12 Mart 1970 askeri muhtırası gelmiştir.

Devam eden dönemlerde Türkiye Ekonomisinde yine istikrar sağlanamamış 24 Ocak 1980 iktisat politikası kararları sonucunda Türkiye ihracata yönelik kalkınma stratejisine geçerek devamında gelen 12 Eylül askeri müdahalesi ile uygulanmıştır.

Devamla Türkiye yine ekonomide sorunlarını çözememiştir. 5 Nisan 1994 tarihinde ekonomik kararlar almıştır.

Bu ülkede, IMF’nin direktifleri ve sonucunda askeri müdahaleler neticesinde alınan iktisat politikası karalarında hep ‘kamu harcamalarını kısılması, kur ayarlaması yapılması, vergi gelirlerinin artırılması’, gibi dar gelirlileri sıkıntıya sokacak tedbirler alınmıştır.

Ne enteresandır ki, bu kararlar sonucunda ekonomi hiç bir şekilde düzelmemiştir.

Çünkü IMF reçeteleri bize ve uygulandığı diğer ülkelerde ekonomiyi düzeltmek için değil, bilakis daha da bağımlı hale getirmek için uygulanır.

Dolayısıyla milli politikalara terstir!

Neticede, 28 Şubat 1997 sürecinde ve 2001 senesinde toplantı sırasında başbakanın cumhurbaşkanına kitap fırlatması ile ekonomik krize girilmiştir.

2002 yılında yapılan genel seçimlerde AK Parti tek başına iktidar olmuştur.

Devlet yönetiminde istikrar sağlanmıştır. Koalisyonlar dönemi bitmiştir. IMF ye olan borçlar ödenmiştir. Türk lirasından 6 sıfır atılmıştır. Demokratikleşme yolunda önemli adımlar atılmıştır.

Müteakiben Cumhurbaşkanlığı yönetim biçimine geçilmiştir.

Ancak bu seferde dış güçler Türkiye’de istikrarı bozmak istemektedirler.

Gezi olayları, 15 Temmuz 2016 hadisesi, hep Türkiye’ ye diz çöktürme operasyonlarının sonucudur.

Ama çok şükür bu millet dik durmuştur.

Artık, Türkiye Batıya karşı daha güçlü bir pozisyondadır. Hatta tarihinde en güçlü durumdadır.

İhracat rakamları rekor kırmaktadır.200 milyar dolar beklenmektedir.

Büyüme GSYH 2021 ikinci çeyreğinde % 21,7 arttı

Bu gün artan ihracat, büyüme rakamları, otoyollar, köprüler, Covid döneminde hastaneler ve ekonomide yapılanlar, Güney doğuda terör ve PKK PYD ye karş ı elde edilen başarılar, Akdeniz Mavi vatan, Libya’daki duruşumuz, Kıbrıs’ ta gücümüz hissettirmemiz, İHA SİHA ve Azerbaycan desteğimiz sonucunda Ermenistan zaferi ve son olarak Türk Devletleri Teşkilatı, Batıyı ve ABD’yi endişelendirdi.

Bakıldığı zaman; Ödemeler Bilançosu açısından iyi durumdayız!

Hülasa; Türkiye her açıdan tarihinde en güçlü dönemi yaşamaktadır.

Ve bu ülkeye döviz üzerinden operasyon çekilmek istenmektedir.

Dün den bu güne ne fark oldu ki,  döviz yükseldi?

Cumhurbaşkanımız farklı bir düşünce sistemi içindedir. Bize göre doğru yoldadır. Faizi indirmek yatırımları artırmak istemektedir.

Doların yükselişini fırsat bilen muhalefet, gerçekten milli değildir!

Tefeci zihniyetli faizciler ve bir gurup menfaatçi ise faizin yükseltilmesini istemektedir.

Bazı kendi bilmezlerde sokaklara dökülmek arzusundadır. Halbu ki; sadece bizde değil,  dünya çapında sıkıntılar yaşanmaktadır.

Biz başıbozukluğa izin vermeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan vazgeçmeyeceğiz... Tüm benliğimizle ülkemiz için mücadele edeceğiz.

Türkiye bu sıkıntıları atlatacaktır. Türkiye değerini bilmelidir. Biz Sadece bu ülkede yaşayanları değil bütün dünyada mazlumların ümidiyiz.

Yazarın Yazıları