Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 11/07/2018 Son günceleme: 11/07/2018 15:24
  • 9.399

Amerikalıların kendilerini tanımlayan en ünlü deyimi "Americans are grown up kids" yani Amerikalılar olgunlaşmış çocuklardır deyimidir. Aslında bu tanımlama bize Amerikalıların karakteristik özelliklerini anlamanın yanı sıra birçok şey ifade ediyor. Olgunlaşmış çocuk, fiziksel değişimlerin, büyümenin, yetişkin olma durumunun, ergin olma durumunun yanı sıra değişmeyen bir parçayı bize anlatıyor. Tüm devinime, süregelene rağmen değişmeyen şey, Amerikalıların kaybetmedikleri büyülü kelime "çocukluk" tur. Amerikalıların kendilerini "olgunlaşmış çocuk" olarak tarif etmelerine katkı sağlayacak savlar nelerdir?

Birleşmiş Milletlere giderseniz, klasik giyimli bey abilerimizin ayaklarındaki spor ayakkabıları ve içi tıka basa dolu fosforlu renklerdeki sırt çantalarını göreceksiniz. Yüzünüzde bir tebessüm oluşabilir belki çevremizde sürekli karşılaştığımız bir manzara değildir. Amerika’da giyim kuşam bizlere insanların vasıfları hakkında bilgi vermez. Bizim toplumumuzda ise eleştiri konusudur; Üstü forma altını sorma, özlü sözümüzle kişiyi etiketleriz. Kişinin vasfı hakkında izlenime kavuşuruz.

 "Olgunlaşmış çocuk" tarifine katkı sunacak bir örnek de Amerika’ya master yapmak için giden arkadaşımdan; Okul dışı zamanında bir cafede çalışan arkadaşım bu cafede en çok satılan şeyin jelibon olduğunu söylemişti ve bizim ülkemizde olduğu gibi jelibon tüketenler çocuklar değildi, yetişkinlerdi. İçindeki çocukla yaşayan, çocuk ruhlu yetişkinlerin daha zeki olduğu da istatistiksel verilerle tespit edilmiştir.

  "Olgunlaşmış çocuk" savına bir örnek de Amerika’da cinsiyet, yaş, meslek gibi kimlikler önemsenmeksizin kişilerin birbirleriyle dost olup paylaşımlarda bulunabilmesidir. 14 yaşındaki bir genç ile 64 yaşında bir amcamız çok yakın arkadaş, sırdaş olabilirler. Toplumumuzda evliliklerde bile gelin ve damadın arasındaki yaş farkı düğünlerimizin vazgeçilmez dedikodu konusudur.

Bu kadar önyargısızca, içinden geldiği gibi ancak bir çocuk davranabilir, Olgunlaşmış da olsa...

Amerikalılardaki "olgunlaşmış çocuk" kavramını karşılaştırmalı olarak örneklerle açıklamaya çalıştım, ancak Amerikan kültürüne, yaşam biçimine hayran olduğum ve toplumumuz tutumlarını yadsıdığım sanılmasın. Bu açıklamaları yapmama sebep olan neden içimizdeki çocuk ruhunu kaybediyor gibi davranmamız ve o çocuğu yüreğimizin dipsiz köşelerinde unutmamızdır.

 Hepimizin hayalleri vardı, haydi hatırlasanıza; büyüyünce prens ya da prenses olmak, dünyadaki tüm şelaleleri görebilmek, uçarak tüm gezegenlere uğrayabilmek, bilim adamı yada astronot olmak, Nasa’da çalışmak... Hep mutlu olacağımız eylemleri yapmaya yönelik hayallerdi bunlar. Şimdi hangimiz ne kadar mutluyuz? Hangimiz istediğimiz işi yapıyor ya da kurduğu hayallerin peşinden gidiyoruz? Hangimiz daha çocuk?

 Büyüdükçe çocukluğumuzu unuttuk. Statüler, vasıflar her şeyin önüne geçti. Nasıl mutlu olunur, unuttuk. Çocuk yüreğiyle nasıl bakılır, unuttuk. En acısı da kendi çocuklarımıza da yaşadığımız hayatı aşılıyoruz onlara da zamanla çocuk olmayı unutturuyoruz.

Küçük bir prensin hayata bakış açısı:

Büyükler, rakamları sever. Onlara yeni bir arkadaşınızdan söz ettiğinizde, size hiçbir zaman önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman “sesinin tonu nasıl? Hangi oyunları sever? Kelebek biriktiriyor mu?” diye sormazlar size. Hep “kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası ne kadar kazanıyor?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere “pembe tuğladan, pencerelerinde sardunyalar, çatısında güvercinler olan güzel bir ev gördüm” derseniz, bu evi bir türlü gözlerinde canlandıramazlar. Onlara : “yüz bin liralık bir ev gördüm.” demeniz gerekir. O zaman haykırırlar: “Ne kadar güzeldi kim bilir...”

 Aslında büyüdükçe değişmiyoruz, unutuyoruz. İçimizdeki yüreğimizdeki çocuğu unutuyoruz. Sayılardan başka hiçbir şey ile ilgilenmeyen koca koca adamlara döndük. Şimdi yeniden hatırlamışken içimizdeki çocuğu neden unutalım ki, Tüm yetişkin prens ve prenseslere armağanımdır...

Yazarın Yazıları