Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Tüm her şeyi gösteren gözlük

Bugün nasip olursa, benliğinizde fırtınalar koparacak bir tefekkür deryasına dalmaya çalışacağız inşallah.

Düşünce ufkumuzun, tahmin edemeyeceğiniz genişlikte açılacağını umuyorum. Pek tabidir ki şu aşağıda yazılanları çok dikkatli bir şekilde okuyarak idrak edip, titizlikle uygulayabilirsek. Ben kısmen becerebildiğime göre, sizler çok daha iyi becerebilirsiniz, inşallah.

Şimdi öyle bir gözlük icat edildiğini var sayınız ki, siz ne görmek istiyorsanız, size onu göstersin. Hani Rusya’da S.D. Kirlian tarafından icat edilen Kirlian fotoğraf Mk. gibi. Bu fotoğraf makinaları, şu gözlerle göremediğimiz biyoenerji alanları gösteriyor.

İşte bizler de öyle bir GÖZLÜK düşünelim ki, görmek istediğimiz her şeyi göstersin.

Farz edelim ki, bir bakışta insan vücudunun sadece kemik kısmını görmek istesek, tüm iskeleti net göreceğiz. Sadece sinir sistemini görmek istesek, tam bir insan siluetinde bir sinir yumağı göreceğiz. Kan damarlarını görmek istesek, tam bir insan siluetinde bir damar yumağı göreceğiz. Vücudumuzdaki virüsleri veya mikropları görmek istesek, tam bir insan siluetinde (oğul vermiş arı kovanı gibi) bir virüs ve mikrop yığını göreceğiz. Ruh’umuzu görmek istesek, tam bir insan siluetinde bir RUH göreceğiz. Karşımızdaki insanın bize karşı olan sevgi duygusunu görmek istesek, tam bir insan siluetinde (az veya çok) sevgi hâreleri göreceğiz. Bunlar gibi; nefret, kin, düşmanlık, hiddet, ihlâs, iman, inkâr, vs. duyguları da insan siluetinde göreceğiz.

Şu anda bizim gözlerimizin görme alanı çok cüzî ve sınırlı olduğundan, biz sadece cismin dış kısmını görebiliyoruz. Oysa her şeyi hiç yoktan var eden Yüce Allah cc, BASÎR İsmi Celîlinin tecellileriyle bu saydıklarımızı ve bilemediğimiz her şeyi tüm ayrıntılarıyla görüyor ve dilediğine de KADÎR İsmi Celilinin tecellisiyle de müdahale edebiliyor. Yani benim veya sizin 80-100 TİRİYON adet hücrelerimizin her birindeki, milyarlarca ATOMLARIN gravitasyonlarını ve atom çekirdeğinin etrafında saniyede 300 000 Km. hızla dönen elektronları görüyor ve SAMED ism-i Celilinin tecellileriyle, hiç birini aksatmadan döndürüyor ve yönetiyor. Şimdi Yüce Rabbimizin sadece Basîr, Kadir ve Samet Esmalarının SINIRSIZLIĞINI biraz olsun idrak edebildik, değil mi?

Yüce Rabbimizin bu Basîr, yani görme fiilinin sonsuz ve sınırsızlıklarını bizim idrak edemememizin sebebi; bizlerin görme fiilimizin çok çok cüzî ve sınırlı olmasından ve O’nu cc, kendimizle mukayese etmemizden kaynaklanmaktadır. Yani bizler çok az görme kabiliyetindeyiz, Yüce Allah cc ise, SINIRSIZ derecede görme kudretine sahiptir.

Şimdi de aynı gözlükle, geniş âleme bir bakalım: O gözlüğü takmadan İstanbul’daki insan kalabalığını gördüğümüz gibi, Cinleri görmeyi arzu edip o gözlüğü taksak, insan kalabalığı gibi kalabalık cinleri ve sosyal yaşantılarını göreceğiz. Melekleri görmeyi murad edip o gözlüğü taksak, her birimizde mevcut olan hafıza meleklerini, omuzlarımızdaki Kiramın Katibin meleklerini ve yerden göğe kadar her yeri kuşatan Mukarrebûn ve İlliyûn meleklerini görecektik ve gayri ihtiyari hayretler içinde kalıp “Allâhü Ekber” diyerek secde edecektik.

Havada uçuşan Virüs ve mikropları görmeyi istesek, her nefeste yüzlerce virüs ve mikrop soluduğumuzu görecektik. Bilimsel olarak bu rakamlar kesindir ve ispat edilmiştir. Bizler sadece çıplak gözle göremiyoruz.

Havada kesinlikle var olan Esir maddesini, Oksijen, Hidrojen, Azot vs. atomları, X, Gama, Ultraviyole ışınları, ses, Radyo, TV, internet dalgalarını görmeyi istediğimizde ise, her biri için şu boş zannettiğimiz fezada, her birini ayrı ayrı dolulukta ve atmosfer boşluğunu kaplamış vaziyette görecektik ve hayretler içinde kalarak yine “Allâhü Ekber” diyecektik.

Aynı gözlükle rüzgârlara, fırtınalara, hortumlara, şimşek çakmalarına, kar ve yağmur yağmalarına baksak; şimşeği, bulutları, rüzgârı, hortumları, kar ve yağmur damlalarını yöneten melekleri de görebilecektik ve gayri ihtiyari yine “Allâhü Ekber” diyecektik.

Oysa her şeyi hiç yoktan var eden Yüce Allah cc, BASÎR İsmi celilinin tecellileriyle, bu saydıklarımızı ve bilemediğimiz her şeyi tüm ayrıntılarıyla görüyor ve dilediğine de KADÎR İsmi celilinin tecellisiyle de müdahale edebiliyor.

İşte Yüce Rabbimiz; Nebî ve Velî dostlarına da mükâfaten, bazen eşyaya bu gözle baktırıyor.

Bu nedenledir ki onlar, her yağmur damlasındaki görevli meleği ve onun arkasındaki İlâhî KUDRET tecellilerini gördüğünden, “yağmur yağıyor” demiyor, “yağmur yağdırılıyor” diyorlar. Kar yağdırılıyor, rüzgâr estiriliyor, şimşek çaktırılıyor vs. diyorlar. Çünkü “Yağmur yağıyor” ifadesinden, yağmurun kendiliğinden veya tesadüfen yağıyor olması anlaşılıyor ki, bu tevhid inancına uygun düşmüyor. “Yağmur yağdırılıyor ifadesinde ise yağmurun tesadüfen yağmadığı, Yüce Allah cc. tarafından ve melekleri vasıtasıyla yağdırıldığı vurgulanmış oluyor.

Velî olmasalar da Risale-i Nur Ekolü mensupları da, Risale-i Nur eğitiminden aldıkları İlmelyakîn gözlükleriyle bu anlatılanları bilimsel gördüklerinden, onlar da “yağmur yağıyor” demiyorlar, “yağmur yağdırılıyor” demeye azami dikkat ediyorlar. Bizlerin sehven “yağmur yağıyor” vs. dememiz bir alışkanlık ve örfî manada söylendiği için, inşallah belki bir sakıncası yoktur, fakat bilinçli olarak bizler de bu anlayışla “yağdırılıyor vs. şeklinde konuşmamız, bir nevi ibadet hükmünde olacaktır ve her seferinde bizlere tefekkür sevabı kazandıracaktır.

Nur Suresi, 43. Ayet: Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir; üst üste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün. Gökten, içinde DOLU bulunan dağlar gibi bulutlar indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı, nerdeyse gözleri alır!” Ra’d S. 13. Ayet: Ve ra'd (gök gürültüsü) O'na hamd ile (tesbîh ederken) , melekler de O'nun korkusundan (yine O'nu) tesbîh eder(ler)! Hem (O,) yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar; böyleyken onlar (hâlâ) Allah hakkında mücâdele ediyorlar! Hâlbuki O Allah, (düşmanlarına karşı) azâbı pek şiddetli olandır…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER