Muharrem ERGÜL
  • 10/04/2023 Son günceleme: 10/04/2023 18:37
  • 4.453

Biz ve onlar.

Varsa da, yoksa da biz.

Biz asıl unsuruz.

Onlar öteki mahalle.

Bizim her şeyimiz adeta kutsal.

Onlar ne yaparsa yapsın, Onlar ne derse desin,

Onlar hain, onlar kötü…

Biz bu vatanın asıl sahipleriyiz.

Onların çöp kadar değeri yok.

Bizim bütün kavramlarımız kutsal.

Onların, bizim kutsallarımızı ağızlarına almağa hakları bile yok!

Biz asarız, biz keseriz vs, vs…

Ne yazık ki mahallelerinin birbirlerine bakış aşağı yukarı böyle.

Ne oluyoruz? Siz kimsiniz? Biz kimiz?

Anlamakta zorlanıyorum. Eline kalemi, kâğıdı alan, cep telefonunun tuşlarına basan karşı mahalle yaratıp ona saldırmakta pek mahir.

Televizyonlarda boy gösteren sözüm ona her konuyu bilen “sözde uzmanlar” kendi yalanlarını ispat etme telaşındalar.

“Sahibinin sesi” edasıyla kendisi gibi düşünmeyenlere adeta hakaret yağdırıyorlar. Varsa da yoksa da kendi dünyaları. Başkalarının yaşamağa hakları yok. Hele de bir yerlerden güç alıyorlarsa o zaman yanlarına yanaşmayın.

Onların partileri kutsal, liderleri kutsal, ideolojileri kutsal.

Diğerlerinin partileri dışa bağımlı, liderleri hain, ideolojileri sakat.

Şimdi de, seçim sathı mailine girilirken biz ve ötekilerin birbirlerine olan kin ve nefreti arttıkça artıyor.

Değer mi hiç?

Oysa biz ve onlar dediğimiz herkes bu toprağın çocukları.

Dini, mezhebi, milliyeti ve aidiyeti ne olursa olsun hepsi bizim ve biziz.

Daha yumuşak ve kuşatıcı bir dil kullanırsak çok mu kötü olur?

Bu çıkmazdan mutlaka kurtulmalıyız. Kendimize, milletimize, gelecek kuşaklarımıza yazık etmeden bu ayrıştırıcı dili terk etmeliyiz.

Bu tür ifade ve yaklaşımların hiç birimize zerre kadar faydasının olmayacağını bir anlayabilsek.

Çok yakın bir zamanda ardımızda koskoca bir deprem felaketini yaşadık.

Milletçe yaralarımızı yeni yeni sarmaya çalışıyoruz.

Tabiattaki fay hatları hepimize büyük zararlar verdi. El birliğiyle bu zararların üstesinden geliriz.

Ancak, öyle bir fay hattı var ki, işte o fay kırılırsa asıl felaketimiz o zaman olur.

O da “toplumsal fay hatlarımızdır.” Toplumsal fay hatları oluşturup onları kırmaya hiç birimizin hakkı yok. Başta siyasi büyüklerimiz olmak üzere, sorumluluk sahibi herkesin ortak vatanımızın bu topraklar olduğunu akıllarından çıkarmamaları gerekir.

Yeri geldiğinde, Çanakkale ruhu, Sakarya ruhu, Dumlupınar ruhu… Yeri geldiğinde, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşi Veli diyenler bu değerlerin oluşturduğu birliğe zarar verip, kökleri geçmişte olan geleceğimizi ipotek altına almamalıdırlar.

Hele de, her kademede siyasetle ilgilenenler çok daha birleştirici bir dil kullanmalıdırlar.

Gelelim işin vatandaş boyutuna. Sanıyorlar ki, ellerindeki telefon, masalarındaki bilgisayarlar geri tepmesiz top mermisi. Farkında değiller hem de zehirli top mermisi. Yanlış kullanılan bu cihazlar toplumdaki fay hatlarını kırmak üzere.

Birde, sokaklarda ellerinde mikrofonlarla sözüm ona sokak röportajı yapanlar.

Kendisi gibi düşünenlere kin kusturanlar onlarda toplumsal fay hatlarının kırılmasına hizmet ettiklerinin farkındalar mı acaba?

Seçim ortamını fırsat bilen siyasilerde bu durumu ellerini ovuşturarak seyrediyorlar.

Yazık ki, çok yazık! Hiç birimiz bu değiliz ve buna da layık değiliz.      Milletçe kardeşlik hukukumuzu yeniden inşa etmeliyiz.

İdeolojimiz, düşüncemiz, siyasi partimiz ne olursa olsun, bu toprağın çocuklarının bu toprağın çocuklarını yaralamaktan ve ötekileştirmekten kaçınmaya özen göstermelidir.

Bizi biz yapan ortak değerlerimize “Hakk’a ve adalete” değer vermeliyiz.

Sözün özü, yakın zamanda yaşadığımız depremdeki fay hatlarının yarattığı tahribat er veya geç onarılacaktır.

Amma velâkin, “toplumsal fay hatlarımız” kırılırsa, biline ki bunun onarılma ihtimali bir daha asla olamayacaktır. 

Yazarın Yazıları