Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Toplu yürüyüşlerin PERDE arkası!

Hafıza-i Beşer NİSYAN ile maluldür.

Yani, insanoğlunun hafızası UNUTMA hakkında sakattır, hastadır. Bu nedenle de asırlar boyu “beşer, hep şaşar” atasözü yaşana gelmiştir. Bu fıtrî durumu insanlık düşmanları ve özellikle de İslâm düşmanları, çok iyi değerlendirmekte ve kendilerinin‘ülkelerarası menfaatleri’ adına sürekli kullanmaktadırlar.

Sömürgeci ülkeler, bir başka ifadeyle müttefik ülkeler, herhangi bir ülkeyi sömürgesi altına almaya veya işgal etmeye karar verdiklerinde, sürekli aynı tuzakları kurdukları halde, masum İslam ülkeleri, hatta diğer gâfil ülkeler bu tuzaklara maalesef sürekli düşmektedirler. “Tarih tekerrürden ibarettir” atasözü de bu nedenle sürekli doğrulanmaktadır.

Tekerrür eden tarihe baktığımızda, ABD’nin işgal ettiği 24 ülkeye, İngiltere’nin, Fransa’nın, İtalya’nın, Almanya’nın, vd. sömürgeci ülkelerin işgal ettikleri ülkelerin, yıllarca süren işgal ön hazırlıkları hep aynı metot ve prensiplere dayanır. Meselâ, sadece Britanya İmparatorluğunun(İngiltere’nin),Kuzey Amerika’dan tutunuz, Afrika, güney Asya ve ta Avustralya kıtasına kadar, (savunmasız küçük ülkeler hariç)birçok ülke hep bu aşağıdaki metot ve prensiplerle işgal edilmiştir.

  • Peki, asırlar boyu uygulandığı halde, hâlâ geçerliliğini koruyan vemaalesef hâlâ ibret alınmayan bu metot ve prensipler nelerdir? İşte esas konumuz bu!

Sömürgeci ülkeler; herhangi bir ülkeyi işgale karar verdiklerinde, önce o ülkelere dost görünüp(sözde) yardım etmeye ve yüklü miktarda BORÇ para vermeye başlarlar. Sonra çeşitli alanlarda yardımcı olmak adına çok sayıda UZMAN (!) ekipler, hatta din adamları kisveli casuslar ve provokatörler gönderirler. Bu uzmanlar M.Eğitim, Yargı, TSK, Emniyet, Sendikalar, vs. gibi her alanda yerleştirilir. Sonra ünlü medya ve basın kuruluşlarını bol bol para ve vaatlerle satın alırlar. Tüm yayınları ve haberleri, çeşitli fitne, yalan ve iftira senaryolarıylahükümetler aleyhine ve kendi menfaatleri doğrultusunda yönetirler. Meşru olan farklı etnik gurupları, milliyetleri, mezhepleri, tarikatları, hatta farklı bölge insanlarını, birbirilerine olan farklı üstünlüklerine gıpta ettirerek veya fitne ve yalanlarla kışkırtarak birbirilerine düşman ederler. Satın alınmış medyası, yazarları ve provokatörleri vasıtasıyla çeşitli çatışmalar çıkartarak, o ülkeyi zayıflatmaya başlarlar. Hariçten veya ülke içinden kandırarak veya satın alarak musallat ettikleri veyıllarca besledikleri çeşitli TERÖR örgütleri de o ülkeyi zaafa düşürmek için, ellerinden gelen tüm ihanetleri yaparlar.

Uzun yıllar süren bu altyapı oluşturulduktan sonra, provokatörlerherhangi bir meşru sebep bulamasalar bile, basit bahaneleri (meselâ Gezide birkaç ağacı veya bugün, tutuklanan bir ajan gazeteciyi) fitne, yalan ve iftiralarlaabartarak, köpürterek halkı sokaklara dökmeye başlarlar.

Daha sonra ise bu ayaklanmaları ve yürüyüşleri ülke çapında deneyerek, otoriteyi ve hükümetleri köşeye sıkıştırırlar. Büyük kitlelere müdahalelerin olaysız ve kansızbastırılması mümkün olmadığı için, iktidarlar genelde onlarla antlaşma zaafına düşerler. Bundan sonrası ise çorap söküğü gibi gelir. İç savaş tehlikesine karşı dış ülkelerden yardım talepleri, o sömürgeci ülkelerin, zaafa düşürülmüş masum ülkeye fiilen çöreklenmesine sebep olur.

Bu sinsi planlar, güzel ülkemizde de yıllardan beri, denemelerle sürekli uygulanmaktadır.

Ülkemizin jeopolitik konumu, tüm bu sömürgeci ülkelerin ağızlarını şapırdatmaktadır, ancak bu durum bizim için dezavantaj olduğu gibi, bazı hallerde avantajdır. Çünkü süper güçlerden biri olan Rusya sıcak denizlere hâkim olabilmek için, Türkiye’nin boğazlarına ve denizyollarına muhtaçtır ve diğer sömürgeci güçlere karşı, ürktükleri ciddi bir kalkan pozisyonundadır. Rusya ile anlaşamadıkları için, her seferinde de geri adım atılır… Bu tuzakları ve objektif manzarayı, bir köşe yazısı sınırlarında ancak bu kadar özetleyebildim.

Bu acıklı manzara karşısında çok NET olarak görünen şudur: 

Tüm sömürgeci güçlerin gözleri, ‘jeopolitik avantajları ve güzellikleri nedeniyle’ bizim ülkemizde olduğundan, Osmanlı imparatorluğu döneminden beri, yukarıdaki sinsi tuzaklar uygulanarak 5 200 000 km2’lik yüzölçümü,1 800 000 km2’yekadar düşürüldü. Aynı tuzakların devamında ise Lozan antlaşmasından sonra  1 800 000 km2’den, 783 562 km²’ye kadar düşürülmüştür. Şimdi ise 2023’te sona erecek olan Lozan Antlaşması nedeniyle, İADE EDİLMEK İSTENMEYEN haklarımızıngasp edilmesi bir yana, aynı metot ve prensipler uygulanarak, maalesef ülkemizi paylaşma girişimleri devam etmektedir.

Bu günkü ana muhalefet, FETÖ, PKK, HDP ve tüm terör örgütleri ise sanki yukarıda arz edilen projenin parçası gibi, bu tuzaklara maalesef çanak tutmaktadırlar. Yıllar önce Necip Fazıl Kısakürek’in söylediğiCHP bir parti değil. Türk’e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur, bir katliam müessesesidir” sözünü, son gelişmeler adeta doğrulamaktadır…

SON SÖZ: Özetlemeye çalıştığımız bu tuzaklardan birisi olan 15 Temmuz 2016 Darbe girişimi eğer başarılı olsaydı, belki de FETÖ liderine göstermelik olarakbir Humeyni gibi ülkeye giriş yaptırılacaktı. Fakat birkaç ay içinde, bu darbeye direnen halk ile yaşanacak“iç çatışmalara müdahale” adı altında, bu sömürgeci ülkeler pervasızca ülkemize çörekleneceklerdi. Sokaklarımızda İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman, Rus, Ermeni vd. askerler dolaşıyor olacaklardı. Diğer ülkelerde yaptıkları gibi, kız ve kadınların namusları onlara peşkeş çekilecekti. Bu acı akıbet; İlâhî inayet, Cumhurbaşkanımızın çağrısı, dirayetli komutanlar, Ömer Halis demir’ler ve sağduyulu cesur halkın ferasetiyle engellendi çok şükür. Fakat su uyur düşman uyumaz…

Sn. Süleyman Kocabaş’ın Ağustos 2016 Baskılı “İNGİLİZ TUZAĞI” adlı kitabındaki resmi belgelerden de yararlanarak paylaştığım bu bilgilerle, Gezi olayları, bu günkü FETÖ ve CHPKK, HDP, DHKP-C ortaklaşa (sözde adalet) yürüyüşlerinin perde arkasını artık lütfen görelim ve bu sinsi tuzaklara bir daha düşmeyelim. İstanbul ayağına LÜTFEN DİKKAT!

Yoksa sonumuz hem Dünya’da, hem de Ahret’te HÜSRÂN olur. Allah(cc) muhafaza eylesin. Gezi olaylarında vs.bu tuzağı görüp antlaşma zaafına düşmeyen, tüm ülkeleri kasıp-kavuran ekonomik krizleri TEĞET geçirerek atlatan, 15 Temmuz ihanet girişiminde HALK ile müşterek tedbir alan hükûmetimizin, bu tehlikeyi de inşallah hafif sıyrıklarla atlatacağına inanıyorum. Bu konuda eğer elimizden bir şey gelmiyor ise ülkemiz adına lütfen ciddi DUALAR edelim…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER