Nuray AK
  • 08/06/2018 Son günceleme: 08/06/2018 17:09
  • 9.835

“Ey Türk ruhumun atomu çatla ve idealimin baş harflerini göklere yaz!”

‘Tereddüt edersen bacakların seni taşımaz. Yürüyeceğim de, bas ve yürü’ diyor Üstat Necip Fazıl. Peki, nasıl ve niye? Bunu bile isteye düşündük mü hiç? Yıl olmuş 2018 ve neden koşturacağız, nereye varacağız, ne elde edeceğiz? Dostlar, zorlanıyor be insan. Bunun ümitsizliği var, nefsi var, şeytanın oyunları var, dış uyaranları var, varoğlu var.

Mücadele etmek için insana motivasyon gerek, tıpkı otomobile benzin gerekliliği gibi. Peki, sorarım dostlar, bu ortamda mı? Evet, ey nefsim, bu ortamda! 

Nasıl olsa da  ne etsek de şu kritik günleri en az zararla atlatsak? Hayır, anlamıyorum, her kademedeki insan görevini icra ederken tek görevi kardeşçe yaşamak olan bizler niye asli görevimizi atıyoruz çöpe? Bırakın muhalefet, hükümet, siyasiler, mesleği politika olanlar kendine yaraşır ya da yapmakla mesul olduğu tavrı takınsın. Yağsın, essin, gürlesin, sallasın, yaksın-yıksın, vaatler sunsun, ikna turlarına çıksın, her ne olursa olsun biliyoruz ki lafla peynir gemisi yürümez. Ama aramızdaki yüzyılların gayretine dayanan kardeşlik bağı, birlik-dirlik, tatlı dil güler yüz hallerimiz, sırtımızı birbirimize dayayışlarımız biterse vallahi yanarız. Dımdızlak ortada kalırız. Her şeysiz yaşanıyor belki ama maneviyatsız asla, inançsız ve güvensiz asla. Yoksa ibadeti bile oruç olan bu devlete ve halkı olan bizlere;  "aç kalacaksınız, devletsiz kalacaksınız, sizleri kökten kurutacağız, çok güçlüyüz" teraneleri  işlemez ki!

Her insan içimizden çıkarıp büyüttüğümüz, her değer bizim emeğimiz, hepsi bizim rengimiz, soluğumuz. Elbet farklarımız olacak birbirimizden. Hem dünyanın dengesi gereği artı ve eksi, iyi ve kötü daim olacak. Tabi kime göre veya neye göre, o da göreceli olacak şekilde. Bizler ve sizler akıl sahibi en şerefli yaratılanlarız, biliriz kimi sevip kime destek olacağımızı. Ama destek olmadığımız da kanlı-bıçaklı düşmanımız değil ki... Ne yaparsak yapalım parçamız. Birbirimize doğruyu tebliğ etmek ise baş görevimiz. 

Başlık belki biraz farklı gelmiştir her zamanki tarzımdan. Üstat Necip Fazıl dediyse ihtiyaca binaen demiştir. Bende duygu ve tüm gözlemlerimin sonucuna binaen uygun gördüm bu başlığı. Evet, ben Ümmeti Muhammed olarak görüyorum hepimizi. Lakin şu asırda Türk ve Türkiye olmak var ki; ben bu değeri günlerce araştırsam aklıma sığmayacak delil ve göstergeler karşıma dikilir. Sanki asrın en grisindeyiz, beyaza ulaşmak gerek, o beyaza giderken herkes ve her şey simsiyah, sadece güzel vatanım ay misali ışığını saçıyor. Mecburen yüklendiğimiz misyonumuz, hedeflediğimiz gayelerimiz, tarihin ve geleceğin mesajlarıyla dolu bir millet kaderimiz, yolumuz var. Beklenenler öyle çok ve çeşitli ki; bizim zerre miskal umudumuzu yitirmek ve gayretten kaçmak lüksümüz yok. Hele de her seçim öncesi birbirimizle cebelleşip, manasını doldurmaktan hayâ edeceğimiz lafları birbirimize saydırmaktan bilhassa imtina etsek ya artık. Bırakın seçim meydanlarında kalsın rekabet, biz usulca izleyip yüreğimizle de kararımızı vererek vatan görevimizi yapalım. Ama lütfen bizlerin, çocuk ve gençlerimizin hatta yaşlılarımızın hayallerini çalmalarına, morallerini bozmalarına fırsat tanımayalım. Her şey olacağına varır, biz elimizde dostken düşmana çevirdiğimiz akrabayla, komşuyla öylece kalakalmayalım. Lütfen nabızlar düşsün, aklıselim ile hareket ederek dünya ve ahret görevlerimize tastamam devam edelim. 

İstanbul'u bir kez görüp yahut sadece fotoğrafına bakıp âşık olmayan kaç kul vardır dünyada? Bence çok az. Her şeyi başka güzel, her hali başka latif. Üstelik de asırlardır bozmamış güzelliğini Allah azze ve celle. Dünyada ufak bir cennet numunesi sanki. Hem kutlu şehir ki; "İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” buyurur Hazreti Peygamber(sav). Ve tabi ki bundan 565 yıl evvel de bu müjdeye nail olan Fatih Sultan Mehmet Han, çağ açan hükümdar ruhun şad olsun. Ayasofya emanetinde tekrar  secdeye varmak nasibimiz olsun, Bizanslılardan alıp bize bıraktığın dünya incisini korumak ve onda aşkı, sevgiyi, kardeşliği doyasıya yaşamak ahdimiz olsun. Kutlu fetih daim olsun.

Mayıs ayı vatanımızda acılarında izini taşır, Adnan Menderes'i ve arkadaşlarını alan hain Mayıs. Ölüm hak, ölüm gerçek. Lakin 4 yaşındaki çocuğun tecavüzcülerinin, 30 bin insan katili ve sevicilerinin serbestçe dolandığı can vatanımda düşüncesi sebebiyle, emekleri sebebiyle, inançları sebebiyle, vatana sevdaları sebebiyle darağacına çıkanlara yanmadan edemiyor insan. Bitsin Ya Rab, haksızlık ve acımasızlık. Asılarak can verenlere oh oldu diyecek kadar da hiç kimseyi şuursuz bırakma Ya Rab! Ezanımız bugün aslına uygun haliyle şanlı göklerde nida buluyorsa, merhum Adnan Menderes'te buna canıyla ödemek pahasına gayret ettiyse Rabbim sen derecesini a-li eyle, razı ol. Bizlere de öyle güç kuvvet ihsan et ki; bir tek vatan kardeşimiz bile feda olmasın haksızlıklara.

İçim dolu, yüreğim ve bedenim güneşli güzel günlere dönük. Ben asla Allah'ın rahmetinden ve her iki dünyamda mutluluktan ümidimi kesmeyeceğim biiznillah. Size de tavsiyem âcizane budur dostlar, birlikte İstanbul, birlikte Türkiye'yiz biz. Vatan biz varsak var. Sevelim, hem de lütfen sevelim. Bizi sevgi ve aşk kurtaracak, Efendimiz (sav) yolunda buluşturacak. Baki Hüda'ya emanet olunuz.

FETİH MARŞI

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; 
Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek; 
Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!

Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? 
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden

Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini! 
Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini! 
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; 
Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın

Bu kitaplar Fatih’tir, Selim'dir, Süleyman'dır; 
Şu mihrap Sinânüddin, şu minare Sinan’dır; 
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!

Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!

Arif Nihat ASYA

Yazarın Yazıları