Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

TBMM’de harika bir konuşma

Ülkemizde son 10 yıldaki güzel gelişmelere bakıldığında insanın, “Binlerce şükürler olsun. Neredeeen-nereye geldik” diyerek secdelere kapanası geliyor.

Memur maaşlarının ödenemediği yıllardan, 22 bankanın battığı, hastanelerdeki kuyrukların, yoklukların, rehinelerinin yaşandığı, İMF kapılarında yıllarca dilencilik yapıldığı, üstelik de ülkemizde yatırımların yasaklandığı, TBMM’ne bir başörtülü milletvekili girdi diye kıyametlerin koparıldığı yıllardan. O günkü C. Başkanı tarafından, başbakanın suratına kanun kitabı fırlatılınca faizlerin, enflasyonun iflasların zirve yaptığı yıllardan, kürsüde Allah kelimesi söylenemeyen ve burada sayılamayacak kadar çok olan nice felâket yıllarından, bu günkü güzel günlere gelindi.

Son yıllarda gerçekten hür demokrasi uygulanmaya başladı, çok şükür. 

Ben bugün bu güzelliklerden sadece birisini, yani Cumhuriyet tarihinin belki de en faydalı, hârika ve en anlamlı bir meclis konuşmasını sizlere takdim edeceğim.

İşte Isparta Milletvekili Sn. Said Yüce’nin o konuşması:

“Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,

Ülkemizde yapılan tüm yatırımlara ve güzel gelişmelere yaraşır bir şekilde, eğitimin de istenilen seviyeye ulaşması için gayret ediyoruz.

Müfredat programları, ait olduğu dersin tüm konularını öğrencilere kazandıracak hedef davranışları içeren metinlerdir.

Eğitim sistemimizin ideolojik değil, bilimsel temeller üzerinde yükselmesini istiyoruz. Müfredat bir milletin geleceğini şekillendirir. İfsad komitelerinin, global güçlerin arzuları yönünde değil. Bilimsel gerçekler, milli değerlere sahip iyi insan yetiştirmeyi hedeflemelidir.

Bugün aklıselim sahibi herkesi rahatsız eden şey, fen bilimlerini dine muhalif göstererek, inançsızlık zeminine oturtulmaya çalışılmasıdır. Fen bilimleri tüm ideolojilerden arındırılmalıdır. 

Yardımlaşma, hayat, rızık, denge, temizlik, israfsızlık, hikmet, gaye gibi gerçekler, öğrenilmesi gereken asıl tabiat gerçekleridir. Bu yüzden, müfredatta; Yaratıcının, kâinat üzerindeki tasarrufunu, ilmini, iradesini, kudretini, hikmetini ve rahmetini görmezden gelerek, kâinatı tesadüfe ve şuursuz tabiata veren bir anlayışa asla prim vermemelidir.

Eğitimde kullandığımız bilim dilimiz, Batının hastalıklı ve şirke batmış dilini taklit etmemeli, hakikatin dili olmalıdır. Oysa bugün tabiat bilimlerinde kullanılmakta olan dil, Batı’nın geliştirdiği ve bize “bilim dili” olarak sunduğu bir dildir. Bir tahlile tâbi tutulduğunda, objektiflikten uzak bir tür “inanç dili ve ideoloji dili” olduğu kolayca anlaşılacaktır.

Bir tabiat olayını açıklarken kullanılan fiiller, dikkatli bir şekilde incelendiğinde görülecektir ki, bu metinlerde sıklıkla karşılaşılan “oluşmuştur, gelişmiştir,” şeklindeki ifadeler, içinde yaşadığımız kâinatta olup bitenlerin, failsiz, amaçsız, hikmetsiz, tesadüfen,  kendi kendine yahut “evrim, doğa” gibi birtakım kavramlar tarafından gerçekleştirildiği fikrini peşin bir inanç şeklinde zihinlere yerleştirmektedir.

Bu bakış açısıyla yetişen nesillerin kâinat algısı, “failsiz ve amaçsız bir şekilde meydana gelmiş, anlamsız bir âlem” şeklinde teşekkül etmektedir. Tabii ki, bu başıboş âlemde insanın da özel bir yeri ve anlamı yoktur; o da amaçsız, anlamsız ve başıboş bir şekilde bu âlemde bir süre yaşayıp sonra da yok olacak bir varlıktan ibarettir.

Bu dil, insanlara çaresizlikten ve ümitsizlikten ve başka bir şey katmamaktadır.

Kur’ân ise, bakışımızı kâinata yönelten yüzlerce âyetinde, bütün bu varlıkların ve olayların bir Yaratıcı tarafından hikmetli bir şekilde ve insanın yararları gözetilerek düzenlendiğini anlatmaktadır.

İnsanları bu ikilemden kurtararak, ders kitaplarında Kur’ân’ın diline ters düşmeyen bir dile ihtiyaç vardır. Bu dili kullanırken de; Varlıklarda ve tabiat olaylarında failsizlik ve amaçsızlık çağrışımı yapan yahut Allah’tan başkasına yaratıcılık özellikleri yakıştırmak anlamına gelen ifadelerden kesinlikle kaçınılmalı.

 “Her şeyin sonsuz bir hikmet ve irade ile düzenlendiği,” gerçeği anlatılarak, “gelişmiştir”  “oluşmuştur” şeklindeki ifadelerin “düzenlenmiştir” “yapılmıştır” şeklinde, yani her varlığın ve olayın arkasında bir fail ve Sani olduğunu ihsas edilmelidir.

Ayet-i Kerime’de “Yedi göğü birbiriyle uyum içinde yaratan da Odur. Rahmân’ın yaratışında hiçbir düzensizlik görmezsin. Haydi, çevir gözünü: Bir kusur görüyor musun?

Sonra tekrar, tekrar gözünü çevirsen de bitkin düşmüş, hor ve hakir halde o göz sana döner” buyrulmaktadır. (Mülk Sûresi, 67:3-4).

İnsanlık tarih boyunca içinde yaşadığı dünyayı, evreni araştırmıştır. En büyük teleskoplarla makro alem incelenirken, elektron mikroskoplarıyla mikro alemin derinliklerine inilmiş, bütün bu araştırma ve buluşlar ise kâinattaki nizamın mükemmeliyetine yönelik hayretin artmasına sebep olunmuş, asla bir noksanlık ortaya çıkarmamıştır.

Bediüzzaman bu hakikati şöyle izah etmiştir: "Beyhude yoruldum, kusur yok" demesiyle gösteriyor ki: Nizam ve intizam, gayet mükemmeldir. Demek intizam-ı kâinat, vahdaniyetin kat'î şahididir.

Meselâ Tıb Fenninden sorulsa: "Bu kâinat nedir?" Elbette diyecek ki: "Gayet muntazam ve mükemmel bir eczahane-i kübradır. İçinde her bir ilâç güzelce ihzar ve istif edilmiştir."

 Fenn-i Kimya'dan sorulsa: "Bu Küre-i Arz nedir?" Diyecek: "Gayet muntazam ve mükemmel bir kimya hanedir.

"Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtibiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?”

Bu misallerde olduğu gibi, hangi bilim dalına objektif bir şekilde kulak verecek olsak, bütün varlık âlemini bütün ayrıntılarıyla kuşatan muhteşem bir düzenin varlığına şahitlik ettiğini işitiriz. Zaten böyle olmasa, pozitif bilimler olmazdı. Bilim, var olan bir düzeni keşfetmekten başka nedir ki?

Onun için, gelin, evlâtlarımızı, bu muhteşem düzenin varlığını ve sahibini yok sayan anlayışların telkinlerine maruz bırakmayalım.

Teşekkür eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.” Isparta Milletvekili Said Yüce.

Allah cc senden Razı olsun Said abim…

Meclisten sesli dinlemek isteyenlere işte LİNKİ:

http://www.habermektebi.com/gundem/isparta-milletvekili-sait-yuceden-mufredat-aciklamasi/24774

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER