Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 16/08/2018 Son günceleme: 16/08/2018 17:49
  • 19.043

Tarihten ders alan tekerrürün kurbanı olmaz.

Tarihten ders almayan kendisinin ve başkalarının göz göre göre başının belaya girmesine sebep olur.  Yakın tarihteki Osmanlı Dönemi bu gerçeğin acı örneğidir. Gazetemizin 2017 Kasım ayı sayısında Osmanlı Devleti’nin Avrupa ülkeleri tarafından borç batağına nasıl sürüklendiğini ve nasıl ekonomik çöküş içine girildiğine dair yazılan makale acı örneklerle doludur. Şimdi aynı yazının ilgili bölümlerini tekrar ediyorum.

Osmanlı Devleti’ni borç batağına sürükleme tuzağı

Üretim ekonomisini kaybeden Osmanlı Devleti yabancılardan sağlayacağı borç para ile geçinmeye muhtaç hale geldi. Borcun ilk taksitini ödeyebilmek için kısa vadeli ve yüksek faizli yeni bir borç almak mecburiyeti ile borç batağına sürüklendi. Borcu borç takip etti. Osmanlı Devleti’ne borç veren Avrupa Devletleri bundan sağladıkları karların tadını çıkarıyorlardı. O tarihlerde ülke topraklarına haciz bahanesi ile el koyma fırsatını kollayan Avrupa ülkeleri borç verme tekliflerini kabul ettirebilmek için Osmanlı Devlet ricalini nasıl baskı altına aldıkları da bilinmektedir. İngiliz devlet adamları parlamentoda, yeni borçlar alınması için Osmanlı Devlet Adamlarına övgüler yağdırıyor, padişahlar göklere çıkartılıyor, Türkiye’nin zengin olduğu ve kalkınma yolunda ilerlediğine inandırıcı açıklamalar yapılıyordu. Bu aşamada Avrupa sermayedarları tehdit ve rüşvetle Türk Devlet Adamlarını borçlanmaya zorluyorlardı. Osmanlı Hazinesinin yeni bir borçlanmaya ihtiyacı olmadığını savunan ve batılıların borç verme tekliflerine yanaşmayan bir sadrazam Mr. Palmer’in şikâyeti ile düşürülmüş, onun yerine batının isteklerini kabul edecek yumuşak yüzlü bir sadrazam getirilmiştir. Zorla borçlandırma kampanyası kızışınca bir takım nazlı devlet adamları komisyonlarını almadıkça Avrupalıların borçlandırma tekliflerine yanaşmıyordu. Borçlanmalardan komisyon alan bazı devlet adamları edindikleri serveti Avrupa bankalarında uyumaya yatırıyorlardı.

(Kaynak: Doğan Avcıoğlu Türkiye’nin Düzeni)

Alacaklı Devletler Osmanlı topraklarını paylaşıyor

Osmanlı Devleti aldığı borçları geri ödemekte aciz kaldığında alacaklı devletler tarafından alınan 1881 tarihli (Muharrem Kararnamesi) ile demiryolu gelirlerimize, tütün gelirlerimize, tuz gelirlerimizi el konuldu. Osmanlı gelirlerinin kontrolü yabancı devletlerin eline geçti. Tüm gelirler (Duyunu Umumiye) olarak adlandırılan kurumda toplanıp alacaklılar arasında paylaşılıyordu. Bir nevi iflas masası oluşturuldu.  Bu nedenle devletin gelir kaynakları kurudu ve ekonomik çaresizliğe düşüldü.   Nihayet, alacaklı devletler Çanakkale’yi zorladılar. Takip eden zamanda zorla imzalattıkları Mondros Mütarekesi şartlarına dayanarak Osmanlı topraklarını işgal ettiler. 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından İzmir’in işgal edildiği haberi geldi.  Kara haberler arka arkaya geliyordu.

Zamanımıza gelince

Üretim ekonomisinin duraksatılması sebebiyle devletin gelir kaynakları kurudu. Tarım ve hayvancılık çöktü. Samanımız dahi dışardan ithal edilir hale gelindi. Devletin gelirleri giderlerini karşılayamaz hale geldi. Bütçe açığının kapatılması için su kaynaklarımız, limanlarımız, hava alanlarımız, fabrikalarımız, orman alanlarımız ve önemli gelir kaynaklarımız yabancı şirketlere devir edildi.  Gelirlerin giderleri karşılayamaz hale gelmesi ile mal ve hizmetlere zam yapılması sürecine girildi. Arkası kesilmeyen zam furyası karşısında halkın dayanma gücü had safhaya geldi. Zamdan sağlanan gelirlerin yetersizliği sebebiyle yabancılara el açma ve borçlanma ile yaşamaya muhtaç hale gelindi. Bu yüzden dış borçlar trilyonlar olarak ifade edilir oldu. Geleceğimiz olan dört nesil borçlu duruma düştü. Üretiminin durması sebebiyle Türk Lirası’nın değerinde düşme sürecine girildi. Buna bağlı olarak doların yükselmesi önlenemez hale geldi. Doların her tırmanışında Türk Lirası’nın değeri endişe edilir şekilde dibe vurmaya yöneldi.

Tarihten ders aldınız mı?

Doların yükselişi kendiliğinden durmaz. Kendi ihtiyacını kendin üretirsen durur. Samanını dahi dışarıdan ithal etmeye muhtaç kalmışsan, yaşamak için dışa bağımlı duruma düşmüşsün demektir.  Bu ne demek? Türkiye’yi iflasın eşiğine getirmişsin demek.  Hala dahi acı gerçeklerin üstü yaldızlı sözlerle örtülüp Türk Milleti’ne karşı tozpembe olarak gösterilmeye çalışılıyor. Üretime geçmedikçe doların yükselişini önleyemezsin.  Alacaklı devletler kapımızda. 1881 tarihli (Muharrem Kararnamesi) gibi gelir kaynaklarımıza el konacağı (Duyunu Umumiye) benzeri vahamet kapımızda. Yakın tarihimizden hiç mi ders almadınız? Gemi su alıyor ama siz hala milletin karşısına geçip iktidar muhalefet çekişmesi içindesiniz.

Allah Türkiye’yi ve Türk Milleti’ni korusun.  

Yazarın Yazıları