Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Taraftarlık caiz, Tarafgirlik ZULÜMDÜR…

Taraftarlık; lügatlerde yandaş olma, taraf, eğilimli veya destekleme durumu şeklinde tanımlanıyor.

Meşru konularda taraftarlık câizdir ancak, gayrimeşru konularda Meselâ; meyhanelere, kumarhanelere, meşru bir devlete karşı (Mısır’daki gibi) darbe ve ihanetlere, zinâ hanelere v.b. günah kaynağı işlere veya yerlere taraftarlık caiz değildir.

TARAFGİRLİK ise taraftarlığın İFRAT mertebesidir. Yani bir tarafı kayırma, bir fikre, takıma, meseleye, sisteme veya herhangi bir şeye “hak, adalet, doğruluk, dürüstlük”gözetilmeden, herhangi bir çıkar, yakınlık ve menfaat için, peşin hüküm ile veya körü körüne meyletmek, yapışmak, sahip çıkmak şeklinde tarif edilebilir. En önemlisi de: Tarafgirlik, muhatabına veya rakibine hayat hakkı tanımaz…

 

Taraftarlık ile tarafgirlik genelde aynı manaya geldiği zannedildiği için, taraftarlıklardaki İFRAT davranışlar (yani tarafgirlik) nedeniyle, taraftarlığın da kirlendiği, çirkefleştiği, tahammül edilmez ZEHİR haline dönüştüğü görülmektedir. Oysa nasıl ki atın yavrusuna çok masum ve sevimliyken TAY deniliyor ise tarafgirlik de masum ve sevimliyken TARAFTAR deniliyor. Ancak, ifrat seviyeye dönüştükten sonra maalesef o masumiyeti kalmıyor ve muzır ve zehir hâle geliyor. Asrımıza imzasını atmış olan en önemli İslâm âlimi Bediüzzaman Hz.’nin, bu konudaki geniş anlamlı açıklamasına bir göz attıktan sonra, tarafgirliğin sosyal hayattaki muzır ve zehir yönlerinden örnekler arz edeceğim.

 

-“Mü'minlerde nifak ve şikak (dağılıp parçalanmak), kin ve adâvete (düşmanlığa)sebebiyet veren TARAFGİRLİK (bir fikre, takıma, meseleye, sisteme veya herhangi bir şeye “hak, adalet, doğruluk, dürüstlük” gözetilmeden, herhangi bir çıkar, yakınlık ve menfaat için, peşin hüküm ile ve körü körüne meyletmek, yapışmak, sahip çıkmak) ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ (en büyük insanlık) olan İslâmiyet’çe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece (sosyal hayat bakımından) ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur (reddedilir), muzır (zararlı) ve ZULÜMDÜR ve hayat-ı beşeriye için ZEHİRDİR…”  Yukarıdaki ifadelerimin tam te’yidi ve sağlaması oldu, değil mi?

 

SPORDA: Gerçek taraftar, tüm rakip takımlarının başarılarını ve güzel oyunlarını takdir eder. Onları da rahatlıkla tebrik eder. Kendi tuttuğu takımı elbette daha fazla sever, fakat kusurlarını da kabul ederek ıslahına çalışır. Yani kötü gidişatlar da veya mağlubiyetlerde, hakemleri veya başka etkenleri suçlama çabası içinde olmaz. Böyle taraftarlıklarla geçen maçlar, elbette stres atmaya ve muhabbet vesilesi olmaya sebep olabilir. TARAFGİR ise yenildiği zaman yâ hakemleri suçlar, ya rakip takımın iyi oynayan oyuncularına kızar ve söver. Rakip takımın, başka bir (yabancı) takıma yenilmesinden keyif alır. Birkaç sene kadar önce müthiş kurtarışlar yapan rakip kaleciyi, pompalı tüfek ile kovalayan rakip taraftarı (pardon TARAFGİRİ) hatırlayınız. Normal maçlarda da güzel kurtarışlar yapan rakip kaleciler için veya müthiş çalımlarla size gol atan oyuncular için “ALLAH KAHRETSİN, Yuuuuh” nâralarının çokça atıldığını hatırlayınız ve düşününüz. İşte reddedilen ve zulüm olan tarafgirlik budur…

 

SİYASETTE: Gerçek taraftar, tüm rakip partililerin başarılarını ve güzel icrâat ve projelerini takdir eder. Onları da rahatlıkla tebrik eder, hatta destek verir. Kendi tuttuğu partiyi elbette daha fazla sever, fakat kusurlarını da kabul ederek ıslahına çalışır. Kusurlarını demagojilerle örtbas etme gayreti içine girmez. Tarafgir ise muhaliflerinin, ülke ve halk için iyi ve faydalı icraatlarını bile görmezden gelir, hatta hep menfi yönlerini nazara verip TENKİT eder. Ülke ve halkın menfaatine olan projeleri ve kararları bile, bir şekilde İPTAL ettirme çabalarına girer. Övülmesi ve desteklenmesi gereken yerlerde bile çelmeler takmaya çalışırlar. İşte böyle tarafgirlikler muzırdır, zehirdir ve reddedilir…

 

Böyle zehir ve muzır tarafgirliğe TİCARETTE de, İslâm’a ve Kur’âna HİZMETTE de, cemaatler arasında da, sosyal hayatta da birçok örnekleriyle karşılaşabilirsiniz…

 

Bu muzır, zulüm ve zehir olan ve maalesef her kesimde çokça görülen TARAFGİRLİĞİN en etkin ilâcı ve çaresi, asrımızın imamı Bediüzzaman Hz.’nin Mektubat eserindeki 26. Mektup ve mutlaka 15 günde bir okunması gereken 21. Mektuplardır. Yani İHLÂS RİSALELERİDİR. Birçok alanlarda denenmiş olup, mutlak etkinliği tecrübelerle sabittir…

 

Bir de; “haksızlıklar karşısında TARAFSIZ olma” konusu var ki, bu da çok yanlış bir davranış biçimidir. Hadîs-i Şerif olduğu söylendiği gibi, bir kelâm-ı kibar olarak kabul edilen“Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır” ..sözü, çok anlamlıdır. Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurur: “Haksızlık önünde eğilmeyiniz; çünkü hakkınızla beraber, şerefinizi de kaybedersiniz.”

 

Son söz Bediüzzaman Hazretlerinden:

-“..Bîtarâfâne ( yani tarafsızca) muhakeme ise; taraf-ı muhalifi (haksız tarafı) iltizâmdır, (kayırmaktır, taraf tutmaktır, kefil kılmak) bîtaraflık (tarafsızlık)değildir.” (15.Söz zeyli.) …

 

İşte bu nedenlerle; tamamen meşru şartlarla seçilmiş olan bir hükümete karşı, birçok kusurları ve yanlışları olsa dahî, seçim yoluyla değil de, gayrimeşru DARBE girişimleri ve ihanetlerle düşürmeye, hatta zayıflatmaya bile TARAF olmak, hiçbir şekilde kabul edilemez. Bîtaraf olmak, yeni TARAFSIZ kalmak dahi haksızlıktır. Hz. Ali’nin ifadesine göre,şerefini kaybetmektir… Vesselâm.

 

NOT: "Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle, gücünüz yetmez ise dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz ediniz. Bu da imanın en düşük noktasıdır." ..Hadîs-i Şerîfi gereği bu günlerde, bu tür konulara ağırlık vermeye çalıştık. Mâneviyât ağırlıklı, Vahdâniyet içerikli, Kur’ânî ve Îmânî belgesel destekli yazılarımıza, ileriki günlerde devam edeceğiz inşallah…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER