Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Sünneti hafife almak, cinayeti azimedir

Son zamanlarda, FETÖ’den umduğunu bulamayan ve ümitlerini kesen iç ve dış şer güçler, bazı İlâhiyatçı görünümlü potansiyellerine sarıldılar

İllâ ümmeti bölmek, böldürmek ve parçalamakadına bu kez akla ziyan konuşmalarla, İslâm’ın temeli olan EDİLLE-İ ŞER’İYYENİN dört direğinden, ikincisini yaniSünnet-i Seniyyeyi hafife almaya, hatta tahrif ve tahrip etmeye başladılar. “Kur’an ve Âyetler bize yeter” safsataları da onların bir nevi sinsi tuzaklarıdır.

Televizyonlarda ve çeşitli mahfillerde, dört koldan yaptıkları bu saldırılarla kustukları zehirleri, yıllardan beri sinsi metodlarla câhil bırakılan kesime yutturmaya başladıklarını da eseflemüşahede etmekteyiz. Aklı eren her Müslümanın, bu cinayete seyirci kalması da asla düşünülemez.

Yazı başlığındaki “Cinayet” kelimemi belki abartılı bulan kardeşlerim olabilir endişesiyle, önce hem bu Sünnet-i Seniyyeyi tahrifin ve hatta hafifealmanın ne kadar çok muzır ve tahripkâr bir davranış biçimi olduğunu ispat etmek zorunda olduğumuza inanıyorum. HAKK olan konuların, ispatı da çok kolay oluyor…

11. LEM’A, 11. Nükte’den:.."Sünnete ittiba etmeyen, (uymayan ve uygulamayan) tembellik eder ise HASÂRET-İazime(çok büyük zarar, ziyan, kayıp),ehemmiyetsiz (önemsiz)görür ise CİNAYET-İazime(büyük cinayet),tekzibini işmam eden tenkid (yalanlamayı hissettiren bir eleştiri)ise DALÂLET-İazîmedir.(Büyük sapıklık,İman, Hak ve hakikatten, İslâmiyet yolundan sapmak. Azmak. Allah'a isyankâr olmak.)" …

Yukarıdaki "önemsiz görme", beğenmeme anlamında değil, farzları yeterli görüp, küçücük mazeretlerle sünneti terk etmek anlamındadır.

Şu edebî kelimelere yabancılaştırılan kardeşlerim için, kelime anlamlarını (…parantez içinde..) ben kısaca özetledim. Sünnet-i Seniyyeyi hafife almanın ne kadar büyük bir cinayet olduğunu şimdi daha iyi idrak ettik, değil mi?

Kur’ân-ı Kerimde Sünnete önem verilmesine dair,10’dan fazlaâyetler de varken, bu işe tevessül edilmenin,yani Sünnet-i Seniyyeyi hafife alarak, hatta tahrif ve tahrip etmeye gayret sarf etmenin ne denli bir yanlışlık olduğu çok net ortadadır. Onlara itibar edilmemesi için mücadele edilmesi de imkân nispetine, her Müslümanın üzerine bir vazifedir.En azından bu yazının tüm dost ve sevdiklerimizle mütalâa edilerek paylaşılması bile kâfi gelebilir.

Hem bu konumuzun, yani Sünnet-i Seniyyenin daha da iyi idrak edilmesi, hem de te’yîdi için, önemli bir Hadîs-i Şerîfi daha hatırlayalım: "Sabah namazının iki rek`at sünneti, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."(Müslim, Müsâfirîn 96.)

Aslında bir kuyumcu dükkânının içindekilerden, hatta 100$’dan daha hayırlı denilseydi, yine de ilk anda bize abartı gibi zannedilirdi. Çünkü 100$ kazanılmasından çok daha kolay icra ediliyor. Oysa “..dünya ve içindeki her şeyden hayırlı” buyrulması,abartı olmadığına göre acaba nasıl izah edilebilir? Diye,akla geliyor. Hemen arz edeyim ki hiçbir şüphe kalmasın:

Kabir hayatı ile başlayarak (Haşir, Kıyamet, Sırat, Mahkeme-i Kübra’yı içine alan) ve BERZAH denilen, o uzuuuun yolculukta, hatta o EBEDÎ hayatta, kesinlikle DÜNYA ve İÇİNDEKİLERİN hiçbir değeri ve faydası olmayacaktır. Farz ibadetleriifa etmeğe zaten insaniyet namına mecburuz. Fakat ister-istemez ve eninde sonunda sevk edileceğimiz o uzun yolculukta, nafile olan SÜNNET-İ Seniyyeler imdadımıza yetişecektir. İşte bu nedenle de bir tek namazın sünneti, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır sözü, elhâk doğrudur, hakikattir ve yerindedir…

Burada, Sünnetlerin önemini en güzel anlatan; “Ümmetimin bozulduğu bir sırada, kim SÜNNETİME sarılırsa, ona yüz şehit sevabı vardır” (Bkz.:Taberanî, el-Mu’cemu’l-Evsat, c: 5, s: 315, hadis no: 5414; Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, c: 6, s: 339, hadis no: 9171) ..Hadîs’i Şerifini hatırlamadan geçmeyelim.

Nasılsa yukarıda bazı kelimelere âşina olunduğu için, 11. Reşha’dan iki küçük paragrafı hem tamamlayıcı olarak, hem de bir TAC mesabesinde arz ediyorum.

“Elbette o zatın (SAV) sünneti, harekâtı, iktida edilecek (Tâbî olunacak, uyulacak) en güzel nümunelerdir. Ve takib edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem(en sağlam) kanunlardır. Bahtiyar odur ki, bu ittiba-ı Sünnette hissesi ziyade ola. (Sünnete en çok uyan kimse en bahtiyar kişidir.)Sünnete ittiba etmeyen, tenbellik eder ise, hasaret-i azîme; ehemmiyetsiz görür ise, cinayet-i azîme; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalâlet-i azîmedir…(Bkz.4. paragraf.)..İşte böyle bir zatın (SAV)ef'al, (işleri)ahvâl, (davranışları)akvâl(sözleri)ve harekâtının her birisi, nev-i beşere (insanlık âlemine)birer model hükmüne geçmeye lâyık iken, ona îman eden ve ümmetinden olan gâfillerin, (sünnetine ehemmiyet vermeyen ve yahut tağyir etmek istiyen)ne kadar bedbaht olduğunu divaneler de anlar.”…

NOT: Her zaman üzülerek itiraf ediyorum ki ben kardeşiniz, birçok önemli bilgiyi GENÇ değil, GEÇ fark ettim ve her zaman da hemen uygulamaya başladım. Bu nedenle de genç kardeşlerim bu gerçekleri erken farketsinler diye, hemen kaleme sarılıp, köşe yazısı halinde sizlere de sunmaya çalışıyorum. İşte bu gerçeği de bir toplantı sırasında çok saygı duyduğum bir hocamdan yeni öğrendim ve eve gelince, o Cihanşümul eserleri açarak ciddi bir araştırma yaptım ve sizlere arz ediyorum. Bilvesile o (H.Ü.Ş.) hocama da minnettarlığımı arz ederek, kendisine dualar ediyor ve sizlerden de dualar bekliyorum…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER