Doç. Dr. Mehmet YORULMAZLAR
  • 18/10/2016 Son günceleme: 18/10/2016 09:22
  • 18.095

Eit spor, fedakarlık isteyen bir meslektir.

Bu sporcuların yaşamları normal insanlardan oldukça farklıdır. Örneğin sporcu, sabah antrenmanına yetişebilmek için erken uyanmak zorundadır. Bunun için de erken yatmalıdır. Zaman zaman günde çift antrenmanlar yapıldığı,  dinlenme, yemek yeme gibi işler için ayrılan zamandan sonra geri kalan kısa süre sporcunun normal hayatını diğer kişiler gibi geçirmesi için yeterli olmayacağı kaçınılmaz bir gerçektir.  Ayrıca ülkemizde başarıya ulaşabilmek adına yapılan kamplar sporcu için bir kışla yaşantısı gibi geçmektedir. Dolayısıyla ilk olarak bir antrenör, insan anatomisi ve fizyolojisini, antrenman metotlarını, oyun sistemleri ya da taktiklerini bütün incelikleriyle çok iyi bilse de iyi bir psikolog ve iyi bir pedagog olmadıkça başarıya ulaşamayacağı unutulmamalıdır.

Hiçbir antrenör, sporcu belirli bir yöne motive olmaya hazır oluncaya kadar onu daha iyi bir performans için motive edemez. Sporcu dış motivasyonu kabul etmeye başladığı an, belirli bir derecede öz-motive olur. Yani kendisine antrenörlük edilmesini kabul etmeyi ve gelişmiş performansın ortaya çıkmasını sağlayan daha fazla çalışmayı kabul etmek sporcunun istekliliğine bağlıdır.

Antrenör, kişiliği ve davranışıyla sporcularına örnek olmalıdır ki zaten istemeden de olsa örnek olacaktır. Bir antrenör için en büyük mücadelelerden biri, aksilikler veya hatalardan sonra huzur ve güveni sürdürmede sporculara yardım etmektir. Antrenörün hatadan sonra tepkisi ya hayal kırıklığına uğramak şeklindedir veya sporculara gelecek oyunda hatayı nasıl önleyeceğini söylemektir. Antrenör öncelikle, hatayı takip eden ilk anda kendini kontrol edip sükuneti ve güveni devam ettirmelidir. Antrenörün sükuneti göstermesi ile sporcu, zorluklar ile nasıl başa çıkılacağını gözlemleyerek öğrenir.

Gerçek başarıya zorbalıkla ulaşmış bir antrenör bu zamana kadar hiç görülmemiştir. Otorite, karşılıklı saygı ve güven duygusuyla dolu olmalıdır. Antrenör, eski ve eksik yönlerini görebilmeli ve kendini tamamlayıp yenilemelidir. Öyle ki antrenör her zaman sporcularından en az bir adım önde olmalıdır. Çünkü sporcunun gelişmesi antrenörün gelişmesine bağlıdır.

Antrenör, bütün sporcularına adaletli bir şekilde davranmalıdır. Her hafta sporcularıyla konuşmalı ve çeşitli dertleriyle ilgilenmeli yani onları tanımalıdır. Çünkü antrenör, her sporcunun optimum uyarılma düzeyini bilmelidir. Yoksa her sporcu için aynı motivasyon tekniğini kullanan antrenörler başarısızlığı garantilemiş olur. Farklı motivasyon teknikleri için ise, sporcuları ile birebir sağlıklı iletişim kurmalıdır. Bilgisi, anlayışlı ve sabırlı davranışları, yerinde kararları ve sorumluluktan kaçmayışı ile güven duygusunu uyandırabilmelidir. Ayrıca bir antrenör, maç öncesi ve devre arasındaki konuşmasında takımını güvenli, odaklı ve inançlı bir zihinsel duruma ulaştırmalıdır. Soyunma odasında sporcularına huzursuzluk, korku ve şüphe içeren konuşmalar yapan bir antrenör başarısızlığa zemin hazırlamış olacaktır.

Antrenör ve sporcu arasındaki ilişkinin yarışmaya dayalı sporlarda performans başarısını elde etmede belirleyici olduğu bilinmektedir. Spor ortamında hem sporcu hem de antrenör karşılıklı olarak birbirine bağımlı olabilmektedirler. Sporcu açısından bakıldığında bu karşılıklı bağlılık antrenörün yeterliliğinden, bilgisinden ve tecrübesinden faydalanmayı; antrenör açısından bakıldığında da kendi yeterlik ve becerisini sporcusu aracılığıyla performansa ve başarıya transfer etme ihtiyacını anlatır. Bu nedenle, sporcu ve antrenör ikilisi kendi aralarında profesyonel bir ilişki ya da ortaklık geliştirebilirler ve performans başarısını yakalayabilmek adına ortak zaman geçirme ve işbirliği yapma gereksinimine ihtiyaç duymaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında, olumlu iletişim süreçlerinin yaşandığı ve olumlu ilişkilerin kurulduğu ortamda gerçekleşen olumlu antrenör-sporcu ilişkisi sporcu motivasyonunu ve sporcu doyumunu arttırmakla birlikte sporculara becerilerini geliştirmek için de uygun ortam sağlamaktadır.

Yapılan birçok çalışmada, elde edilen veriler sonucunda “Antrenör – sporcu arasında birlikte geçirilen zaman arttıkça iletişim düzeyleri artmaktadır” bulgusundan yola çıkarak, spor takımlarında çalışan antrenörlerin sporcularıyla aralarındaki etkili iletişimi arttırmak için kaliteli zaman geçirmeleri ve paylaşımların arttırılacağı ortamların hazırlanması tavsiye edilmektedir.

Son olarak, en çok dikkat edilmesi gereken iki konu ise;

Kazanmak her şey demek değildir, sadece bir şeydir!

Sporcuların ilk sırada, kazanmanın ise ikinci sırada olduğu unutulmamalıdır…

Türk Sporuna emek veren tüm Antrenörlerimize sevgi ve saygılarımla…

Yazarın Yazıları