Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Sözde sadakat, İslam’ın sembolüdür, fakat!

​Asrımızın en önemli yara ve hastalıklarından biri de vefasızlık ve sadakatsizliktir.

Sadakatsizlikler veya vefasızlıklar şahıslar düzeyinde olursa, zararı da lokal yani kişisel oluyor. Eğer guruplar, kitleler, kurumlar veya cemaatler düzeyinde olursa, zararı çok büyük olup kitleleri kuşatıyor. Sadakatsizlikler ve vefasızlıklar “ihanet” olarak anılmaya başlanıyor. Bir cemaat vefasızlık yaptığında, zararı sadece o cemaate de değil, tüm Müslümanlara sirayet edebiliyor. “Bu devirde Müslümanlara da güven kalmadı” şeklinde bir algı oluşmaya başlıyor ki, bunun vebali çok çok büyüktür. Bu nedenlerle, İslam bu konuya çok önem vermiştir…

Yüce Rabbimiz Bakara Suresi, 40. Âyette “Size ettiğim nimetini hatırlayın. Bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, Ben de size karşı ahdimi yerine getireyim.”  buyuruyor. Cenab-ı Hakk’ın bir Esmâ-ül Hüsnası da “Vefiyy”dir. Bu kelime, çok vefalı, sözünde duran ve sözünün eri mânalarına geliyor.

“Sadakat” denilince akla ilk gelen isim, şüphesiz ki Ebû Bekir Sıddîk hazretlerdir. Peygamber Efendimiz’in (sas) de dillere destan vefasını, kendisiyle en ufak bir münasebeti olan insanlara karşı seneler sonra bile olsa unutmadığı ve gösterdiği insanlığı biliyoruz. Bütün İslam büyükleri de vefa hususunda son derece hassastılar. Onlar sadece insanlara karşı değil, uğradıkları mekânlara hatta kullandıkları eşyalara karşı bile çok vefalıdırlar.

Bu konudaki örnekleri Asr’ı Saadetten verdiğimizde, “o asır başka, bu fitne asrı başka. Şimdi nerede böyle sâdık ve vefalı kişiler?” şeklinde itirazlar olduğu için, örneklerimizi asrımızdan vereceğim. Bediüzzaman Hz’nin, kendisine 30 küsur yıl hizmet eden tahta kaşığına karşı bile sadakatini, sanırım bilmeyen yok gibidir. Çok eskidiği için yenisiyle değiştiren talebelerine, “bana 30 yıl hizmet eden o tahta kaşıktan beni ayırmayınız” diye sitem ediyor ve yenisine karşı, o kaşığı tercih ediyor. O mübarek insanlar vefat etseler bile, sözlerine ne kadar vefalı olduklarına dair şu aşağıdaki olayı okuyunca, hayretler içinde kalacaksınız.

Risale-i Nurun kahramanlarından Kayser Hoca, Tahirî Mutlu Ağabey ile ilgili bir hâtırasını şöyle anlatıyor: Bir gün Tahirî Ağabey’in (Bediüzzaman hazretlerinin vekili ve hizmetkârlarından) yanına gittim. Umreye gideceğimizi söyledim. Bana dedi ki:

-“Ben sizi yolcu etmeye geleceğim.”

-“Ağabey! Siz yaşlısınız ve rahatsızsınız, zahmet etmeyin. Ne gerek var? Ben şimdi sizinle görüştüm yâ. Hakkınızı helâl edin!” dedimse de:

-“Hayır kardeşim; ama hay, (canlı) ama meyyit (ölü) ben sizi uğurlamaya geleceğim.” dedi.

Hazırlıklarımızı tamamladık ve umreye hareket edeceğimiz gün Fatih Camii avlusunda, saat 10:00’da otobüslerin yanında toplandık. Ama bir otobüs gelmedi. Bir-iki saat gecikme oldu. Derken baktım. Risale-i Nur talebelerinin omuzunda bir cenaze, kalabalık bir şekilde Fatih Camii avlusuna giriyor. “Hayrola, kimdir bu zât?” ..dedim. Tâhirî Ağabey’dir.” Dediler.

-“Neeeee! İnnâ lillâh…” Şaşırdım kaldım. Demek ki o gün söylediği doğruydu… “Ama hay, ama meyyit (diri veya ölü) geleceğim.” Demişti ya. İşte geldi. Bu olay hem bir keramet hem de bir sadakattir. Demek ki biz onun için bekletilmişiz…

Ben de hemen, umre arkadaşlarımı Fatih Türbesi’nin önünde topladım, bir cenaze namazı kıldık ve sonra, “..artık gidebiliriz.” dedim. “Ama otobüs yok ki?” dediler. Ben gayet emin bir şekilde, “Otobüs mutlaka gelmiştir. Çünkü geciktirilmemizin sebebi ortadan kalktı. İsterseniz gidin bakın.” dedim. Hakikaten otobüs gelmişti. Allah cc. o sadık dosta ganî gani rahmet eylesin!…

Hatta bizlere “sadakatte örnek hayvanlar” bile vardır. At, köpek, kedi veya küçücükken alınıp evde büyütülen Arslanlar, hatta vahşi timsahlar bile sahiplerine sadakat gösterirler. Belgesellerde de görüyorsunuz.

Hele hele Angut adında bir kuş vardır ki; Göl, bataklık ve akarsularda yaşayan ve yaklaşık 8-10 yıl ömrü olan angut kuşu, ördek-kaz karışımı bir perde ayaklı su kuşudur. Bu kuş türü, eşi öldükten sonra ölü eşinin başında günlerce aç-susuz nöbet tutar ve başka eş kabul etmeden tek başına ömrünün sonuna kadar yaşar. Angut kuşunun bu yaslı durumu, ömrünün sonuna kadar da devam eder.

Konumuzu, sözlerin en doğrusu ve en güzeliyle noktalayalım. İsra S., 34. Âyet: “Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” Ahzab, 70. Âyet: “Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.”

Ahzab S., 24. Âyet: “..Çünkü Allah sadakat gösterenleri, sadakatleri sebebiyle mükafatlandıracak, münâfıklara (dilerse) azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tövbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER