Muharrem ERGÜL
  • 09/03/2018 Son günceleme: 09/03/2018 18:17
  • 11.511

Son günlerde bir soy ağacı araştırma çılgınlığı aldı, yürüdü. Soy ağacının bakıldığı sistem kilitlendi.

Herkes harıl harıl araştırıyor. Aile kökümüz nereden geliyor diye.

Aslında normal şartlarda birkaç göbek ötesini hepimizin bilmesi gerekir.

Bilinmesi de güzel bir şey ancak, bildiklerimiz bizi ne yüceltir, ne de utandırır.

Ancak, gördüğüm kadarıyla bugünkü soy ağacı araştırmaları daha farklı bir mecraya kayıyor.

Birincisi “aile kökleri Balkanlar veya Kafkaslardan gelenler oralarda mal mülk kalmış mı?” kaygısını önceliyorlar diye genel bir kanaat var.

İkincisi, “soyumuz sopumuzda Türk dışında başka bir milletle evlilik yoluyla herhangi bir karışıklık olmuş mu?” diye endişelenenler var.

Her iki halde insani ancak,
Hani hep demez miyiz?
Soy, sop, etnik aidiyet çok önemli değil.

Önemli olan bugünkü aidiyetimiz ve inanç dünyamızdır.

İnsanın en şereflisi “Salih amel işleyen, hakkı ve sabrı tavsiye edenlerdir.” demiyor muyduk?

Öyleyse bu soy, sop hastalığı bize ne kazandıracak?

Soy sop meselesinin İslami tarafına bakalım biraz.

Müminun Suresi 101. Ayetinde şöyle buyurulur.

Sur’a üflendiğinde artık ne aralarındaki akrabalık bağları işe yarayacak ne de birbirlerine soru sorabilecekler!

Tekasür Suresi ise,

Çoğunluk olma iddiası sizi o kadar meşgul etti ki, mezarları ziyaret ederek, oradakileri saydınız.
Hayır, öyle olmayınız.
Yakında bileceksiniz.
Hayır,
gözünüzü açın.
Yakında bileceksiniz.
Dikkat edin.
Şayet yaptığınızın sonucunu kesin olarak bilseniz,
And olsun ki
cehennemi göreceksiniz.
Sonra o gün, size verilmiş olan nimetlerden sorguya çekileceksiniz.

Veda Hutbesi’nde, Peygamberimiz bu konuya çağlar ötesi muazzam bir yaklaşımla bakar.

Ey insanlar!
Rabbiniz birdir.
Babanız birdir.
Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız.
Âdem ise topraktandır.
Allah katında en kıymetli olanınız,
Ondan en çok korkanınızdır.
Arap’ın Arap olmayana takvadan başka
üstünlüğü yoktur.


Soy, sop araştırmasını uzun vadede zaten var olan mikro-milliyetçilik güdülerini daha çok tetikleyerek zihin dünyamızda büyük gedikler açacaktır.

Yaşadığımız coğrafyada bizi kaynaştıran değerlerimizin kaybedilmesi telafi edilemez sonuçlar doğuracaktır.

Kafkaslar, Anadolu, Balkanlar insanoğlunun en çok birbirlerine karıştığı bölgedir.

Buradan birçok medeniyet geldi geçti.
Bakın sadece Balkanlar dediğimiz coğrafyada kaç millet vardı?

İlliryalılar, Traklar, Daçlar, Makedonlar, Gotlar, Bizanslılar, Romlar, Arnavutlar, Germenler, Venedikliler, Hunlar, Avarlar, Bulgarlar, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar, Kıpçaklar, Slavlar, Yunanlılar, Türkler.”

1912’li yıllara kadar Osmanlı tebasıydı hepsi.
Bugün ise ulus devlet oldu.
Varın işin bu tarafını başınızı iki elinizin arasına alarak biraz düşünün.

Kafkaslar ve Anadolu’daki çeşitliliği hiç yazmayayım. Orası adeta renk cümbüşü. Her millet ve dinden insanın yaşadığı dünyanın sırat köprüsü.

Bizler bugün Anadolu’yu vatan belleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin çocuklarıyız.

Aidiyetimiz ne olursa olsun, bugünkü yaşadığımız coğrafya ve inanç değerlerimiz bizim için çok kıymetlidir.

Soy, sop araştırması bizlere yeni bir şey kazandırmaz, aksine kafa karışıklıklarına sebep olabilir.

Konuya hakim olmayan insanlar sapla samanı birbirine karıştırabilir.

Herkes, birbirine “senin soyun şuradan buradan geliyor” yaklaşımıyla meseleyi yanlış bir mecraya çekebilir.

Geçmişi önemseyeceğiz.
Geleneği, geleceğe taşıyacağız.
Ama soy, sop araştırması bu taşımaya yardım etmez. Aksine bu taşımaya zarar verir.

Soy, sop bize bir kimlik vermez.
Bize kimlik verecek olan;
Ahlaklı
Vicdanlı
İmanlı
Çalışkan
Üretken

bir toplum olmanızdır.

Bize kimlik verecek olan;
Dünyanın en büyük ekonomileri arasında yerimizi almamızdır.
Eğitimde dünyaya model haline gelmemizdir.
Tarım ve hayvancılıkla dünyaya açılabilmektir.
Kişi başı gelişmişlik endeksimizi yükseltmektir.
Yeşil enerjide ilk sıralara çıkmaktır.
Bilimsel araştırmalarda model olmaktır.
Kısacası özenilen bir millet olmaktır.

Soy, sop işiyle uğraşacağımıza bu konularda daha çok çalışmamız gerekmez mi?

İşte sırf bu yüzden gereksiz tartışmaları bir kenara bırakarak;
Daha çok çalışarak.
Daha çok el ele vererek.
Birliğimize ve dirliğimize destek olacak konularla uğraşmak geleceğimizi inşa edecektir.

Yoksa,
İspanya’da Tarık biz Ziyad ile kurulan Endülüs’ün akıbeti bizim de başımıza gelebilir.

Ortadoğu kaynayan kazan,
Kafkaslar patlamaya hazır,
Balkanlar zaten fesat yuvası,

Görünen, görünmeyen tüm müstevlilerin gözü üzerimizde.

Soy, sop, mikro-milliyetçilik işini bırakıp birbirimize kenetlenelim.

Yoksa,

Ya tarihin şeref levhasında, ya da çöplüğünde yer çookkk…

Yazarın Yazıları