Nuray AK
  • 09/12/2018 Son günceleme: 09/12/2018 16:06
  • 12.397

Kalbinize her zaman her şey yolunda demelisiniz.

Neler gelip geçti bu fani dünyada kadere dair... Kader güldürdü, ağlattı ama ille de yaşattı. Ne nefes eksildi ne de arttı nefes. Yaşanacaksa kaçamadık biz faniler. Emir böyle arz olunmuş çünkü.

Neden? Bu soru gelmedi hiç dilime ve kalbime. Oysa tarih Ekim '96 idi ve 17 yaşımda idim. Belli ki seçilmiştim. Krallığa, şahlığa değil sakatlığa... Derdime derman ararken kendimi ve yaratılış gayemi bulmaya görevlendirilmiştim. Aldım kabul ettim dedim. Aksi düşünülemezdi ki zaten. Öyle ya Sultan belli emir belli! Ötesi yok. 

Her dakika, her tedavi bir şeyler kattı hayat seyir defterime. Büyüyordum. Önce sağdan sola dönmeyi, sonra oturur hale gelmeyi, sandalyeye transferimi sağlamayı, kollarımı aynı zamanda ayaklarım gibi kullanmayı öğreniyordum, tıpkı bebeklik dönemindeki gibi. Ve yine annemle, en çok annemle, en güzel annemle büyüyordum. 

Hayatlar gördüm büyürken; hastalık sakatlık kendisine nasip olduğu için terk edilen, kovulan, ailesi dağı(tı)lan. Yaşama ve sevilme hakkı elinden alınan. Artık yürüyemeyecek olduğundan. Yürüyemiyorsa sevmesin kimseyi, sarılmasın ailesine, mutfakta yemek pişirmesin çocuklarına, Darülaceze’de yer versinler kalmaya... 

Çok şirin  arkadaşlarım da oldu hastane odalarında, aramızda 70 yaş fark olup kalp ve dilimiz ise akran. Çıkarıldığım yolculukta en büyük bilgeler ve bilgiler onlardı bana. 7-8 ay içerisinde yaklaşık 9-10 bel ağrısı için fizik tedavi olan teyzeciğim ve onların bana verdiği öğütler dualar nasip oldu. Olacak korkma diyorlardı, geçecek bu da hepsi gibi. Dile kolay dünyada 70-80 yıl görmüşlerdi. Biliyorlardı yol yöntem, derde dair ve dermana dair. Ben de inandım onlara: "Bu da geçer Ya Hu" diyerek bu vakte kadar geldim. Anladım ki hakikaten geçiyormuş dertler, nimetler.

 

Sanılıyor ki; evim yurdum, eşim çocuğum, her şeyim tastamam olmalı, dünya bana akmalı-coşmalı. Yok, öyle bir dünya kardeş be. Bu dünya, tam da şu an ve burası derdin göbeği. Ama asırlar öncede öyleydi. Muhtemel ki yüz sene sonra da gelsek dünyaya, yine manzara aynı olacak. Yani demem o ki; sınavsız bu âlemden öte âleme göçmek yok. Ben engelimle, sen sağlığınla, diğeri bilmem hangi derdiyle ama ille de hepimiz yolcusuyuz şu dünyanın. Tam da bu sebeptendir ki aman koy ver gitsin demek lazım. Kabre girdiğimizde tüm fiziki veya sosyal, demografik, soy-sop/kütük, maddi özelliğimiz alınmaksızın biz olacak ve sade ve sadece amellerimizle kalacağız. Orada notlar salih amel üzerinden verilecek, onluk sistemde değil, çan eğrisiyle değil, Allah'ımızın engin rahmetiyle bol kepçeden verilecek. Tabi sakat da olsak sağlıklı da iman etmiş isek karne notu var. Gerisi direk sınıfta kalacak. Bu sebeple bilmem kaç yıl sürecek dünya için debelenmeye, verilene şükürden kaçınmaya, olmayanın asabiyetiyle hayatı zehir zemberek yaşamaya.

 

Hem yıl oldu Aralık '18. Her şey gelişti ve değişti. Belki yürüyemiyoruz ama ondan kalanını yapabiliyoruz. Günbegün imkânlar, imkânsızlardan fazla hale geliyor. E o zaman gerek var mı neden ben demeye? Âdemoğlu yolculuğumda bu da benim sevgili derdim ve ben onunla yaşamayı seviyor, Rabbe giden yol olarak bahçesine çiçekler dikmeyi ahdediyorum.

 

Herkese özel olan bu dünyada, biz engelli fanilere de 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü özel rezerve etmişler. Eyvallah. Klasik eleştiriler şu yana kalsın, vallahi tek istenen karşılıklı sevgi, onur, sorumluluk, birliktelik. Bunları sağlayabilirsek tüm günler anılmış olacağız sanırım. Diğer talepler, arzulanan günler devamında gelecektir muhakkak.

Mavi, bir renkten daha fazlası bence. 

Sonu olmayan bir gökyüzü, umut dolu bir deniz. 

Cemal Süreyya

Tüm benliğimle dua ettiğim, taaa ciğerimden gelen, saniyelik dualarım oluyor bazen. Fakat istiyorum ki hepimiz aynı duayı hemen o saniye birlikte yapalım. Güzel vatanım için, tüm mukaddeslerimiz için, severek ve birbirine çok bağlı şekilde ömür sürmek için, çocukları güldürebilmek ve öldürülmelerine mani olabilmek için, dünyalık değerlere çok mana yüklememek için. 

Kim bilir, belki de aynı dualar 3-5 saniyeliğine sizlerinde yüreğinde filizleniyordur, belki yarınlarımız umutlarla doludur.   

Baki Hüda'ya emanet olunuz dostlar... Engelsiz yarınlarda... Çünkü engeller yok aslında...

Yazarın Yazıları