Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Sorumluluk ve Ciddiyet

​Hepimize…

Yazmak zor zanaattır dostlar. Sorumluluk ve ciddiyet ister. Olaylara, kişilere ve kurumlara aynı ölçüyle bakacak basiret ister. Sonra, yazmak kalem ve kâğıttan ibaret bir eylem değildir. Yazılan her harf, hece, kelime ve cümle tarihe bir not düşer. Hani hepiniz bilirsiniz ya; "Söz uçar, yazı kalır" derler. Bu söz tüm zamanlar için böyledir. İnsanın varolduğu günden bugüne kadar durum değişmemiştir. Kutsal kitaplar da yazıyı ve yazmayı ayrı bir yere oturturlar. Bizim Kutsal Kitabımız da "Oku" diye başlar ve sonra "…kalemle öğretendir…" diye devam eder. Bütün düşünürler, ilim adamları, din adamları, filozoflar, yazmanın; ama doğru ve hakkaniyetle yazmanın öneminden bahsederler. Yani dostlar, yazmak zor zanaattır; sorumluluk ister.

Böyle bir giriş yapmamın nedeni yazmanın getireceği sorumluluktur. Geçmişte yıllarca günlük gazete ve dergilerde yazı yazmış birisi olarak, yerel bir gazetede yazı yazmak kimilerine basit gelebilirdi. Ancak durum hiç de öyle değil… Gelişen dünya ve iletişim araçları artık evrensel, ulusal ve yerel tanımlarının önemini yok etti. Artık her iletişim aracı hem evrensel, hem ulusal ve hem de yerel oldu.

Dünyanın öteki ucunda en küçük bir haber, yerel iletilerle bir anda evrensel bir boyut kazanabiliyor. Dünkü dünya yok artık… Büyük bir paradigmal değişim yaşıyoruz. Konuşulan belki yerel kalabilir ama yazılan asla! Konuşulan belki kişide kalabilir ama bilinmelidir ki, yazılan her şey artık tümüyle insanlığa ve geleceğe aittir. Bu yüzden yazmak zor zanaattır derken; hem kendime, hem yazanlara özenli davranmanın erdemini hatırlatmak istedim.

Kendim için…

"Seni tanırız… Bunca yıldır okuyan-yazan birisin… Niye bu zamana kadar tüm ısrarlara rağmen yerel bir mecrada yazmadın?" diyen dostlarımız olacaktır. Onlar için bir-iki not düşeyim. Hatta onların mecralarında yazı yazmadım diye alınganlık yapabilirler de… Sanırım yazılarımı okuyunca beni daha iyi anlayacaklardır.

Kendimi bildim bileli kültürel konu ve olaylarla ilgiliyim. Tabi ki, siyaset ve tarihle yoğrularak büyümüşüm, şekillenmişim; bilen bilir… Yazdığım makaleler ve yayımlanmış kitaplarım, bunun şahididir. Ancak "Ucundan kenarından gelerek tam merkezine yerleştiğim siyaset kurumunu etkilerim…" düşüncesiyle bu mecralarda yazmayı hep erteledim. "Yaşadığım muhitte güncel siyasetle ilgili düşüncelerimi yazmak, başkalarına haksızlık olabilir…"  diye yazmadım. Benden beklenen, o tarzda yazı yazmak ve siyaset yapmak olabilirdi. Kısa vadede faydalı ancak kültürel anlamda büyük zarar verecek anlamları olacağı için yazmadım. Çünkü inancım oydu ki, elinde kalem olanlar, bunu çok iyi kullanmalıydılar. Siyaset yapacak olan kişi, siyasetine kalemini bulaştırmayacaktı. Ben bu düşüncelerle ve siyasetime kalemimi bulaştırmadan yazmak için bekledim. Ha, siyaset yapmak mı? O ayrı bir bahis. Zamanı gelince konuşulur.

Size…

Her gün yüzlerce yayın kurumunda, binlerce kişi zaten yazıyor. Terör, ekonomi, günlük siyaset, dış politika, beslenme, moda alanlarında herkes ahkâm kesiyor. Tekrarın tekrarı metinler yazıladuruyor. Hepimiz bu konularla adeta abandone olduk. Ben elimden geldiğince o alanlara, onların yazdığı gibi girmemeye çalışacağım. Bildiğim ve sizlerle paylaşmayı yeni bir ufuk olarak gördüğüm konularda yazarak, hoş sedaya katkı sunmanın daha doğru olacağını düşünerek yazacağım. Ünlü bir şairimizin benim de olduğum bir ortamda, her konuda ahkâm kesen çokbilmiş bir yazara söylediği şu sözleri hiç unutmam: "Kardeşim, matbaalar basıyor diye, yazmak zorunda mısın?"

Yani dostlar yazdığımız 'sadre şifa, derde deva' gibi olsun… Yazacaklarımızla hiç kimseye hedef-yön çizme gibi bir düşüncemiz yoktur. Ama herkese bir sözümüz vardır: Bilene, anlayana…

Yazdıklarımızla gelecek inşasına ışık tutabilirsek ne mutlu bize… Bakın, buna bir örnek vereyim de meramımız daha iyi anlaşılsın:

Yıllardır "Kültür! Kültür!" diye diye dilimde tüy bitti… Ancak bundan zaman zaman yakın çevremdeki arkadaşlarım bile rahatsız olmuştur diye düşünüyorum. 'Hissel kablel vuku' kabilinden. Ancak geçen zaman zarfında onların da bana hak verdiklerini gördüğümde çok mutlu olmuştum. Bursa'daki eşsiz Irgandi Köprüsü'nü ziyaretimde yaşadığım duygusallığa bakıp adeta ağladığıma gülen arkadaşlarımın ve Fransa'daki Ponte Vecchio Köprüsü'nde ben aynı duyguları yaşarken, orada beni yalnız bırakan arkadaşlarımın bugün daha farklı duyguları yaşaması, ne kadar çok yol aldığımızın somut bir kanıtıydı. O zaman… Israrla "Kültür!" demeye devam…

Ha, bu köprüleri merak edenlere küçük bir not: Google'da bulamadıklarınızı ileride yazarım sizlere anılarıyla beraber…

Kalın sağlıcakla…

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

3 adet yorum var

  1. Hocam, sizin tecrübe, bakış acınız ve öğütlerinizden yararlanma fırsatını bulduğum için çok mutlu oldum. Anadoluhisarı Orta Okulu 3E sınıfında 1 ders boyunca vermiş olduğunuz öğütler, hayatımı şekillendirmede düstur olmuştur. Kulaklarımda çınlar ve hala aklımdadır. Hatta o derste de dediğiniz gibi; aldığım not olarak yazılıdır.
    Öğrenciniz Murat

  2. Bu “kültür sevdası” her ne hikmetse siyasette ununu eleyenlerin, sonraki dönemlerde dillerine pelesenk oluyor! Meğer böyleleri, “kültür” diye yanıp tutuşuyorlarmış da kimselerin haberi olmuyormuş!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER