Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Sokağın nabzını bilseydiniz?

Siyasetçiler için sokak nabızdır. Onların kalp ritimleri adeta sokağa ayarlıdır. Sokakta kalp ritimleri başka atar. Koltukta başka. İkili bir yüz yani. Sokağın bıçkın delikanlıları için sokak, varlık nedenleridir.

Kimsesiz çocuklar için sokak tam bir sığınaktır. Orada korunaklı yaşarlar. Sokağın yanlışı yanlışları, doğrusu doğrularıdır. Sokakların gece gündüz, yaz kış sevimli hayvanları vardır. Onlar sokakta yaşayan sakinler için adeta bekçilik görevini üstlenirler kendilerince. Geçmişte sokakların tonton bekçileri vardı. Onlar sokağın adeta sahipleri gibiydiler. Sokağın itini, bitini, huylusunu, huysuzunu, delisini, velisini bilirlerdi. Sokak bekçilerimiz sokaklarını öylesi benimsemişler ki, izin günlerinde bile sokakta volta atıp “ne var, ne yok” diye etrafı kolaçan ederlerdi.

Sokağın bir de kadrolu satıcıları vardı. Simitçi, galetacı, zeytinyağcı, basmacı, bohçacı, gelinlik kızlar için satış yapan çerçi. Sokak onlarla daha bir güzeldi. Seyyar AVM'ler, sokak sokak gezerlerdi. Sizin anlayacağınız sokağın kendine has kuralları ve raconu da vardı.

Herkes kendi kapı önünü süpürürdü. Komşuda pişen yan komşuya mutlaka ikram edilirdi. Sokağın delikanlısı için komşu kızı kardeşti. Yan bakılmazdı. Herkesin kapısı herkese açıktı. Akşam ezanı okunmadan mutlaka çocuklar evlerinde olurdu.

Sokağa bir yabancı, yeni taşınmışsa, sokağa düşmüşlerden olmasın diye kontrol edilirdi. Hırlı mı, hırsız mı, hafif meşrep mi, kriminal mi diye araştırılırdı.

Sokak olur da okul olmaz mıydı? Eskilerin mahalle mektebi dedikleri her sokakta bir sübyan mektebi vardı. 4 yaş, 4 ay, 4 günü dolduran her çocuk bu okullarda edep, adap, yol, yordam öğrenirdi. Sokak adeta eğitimin ilk basamağıydı her yönüyle.

Hepsi bir yana çok güzel sokak adlarımız vardı. Sokaktaki yaşanmışlığı geleceğe taşıyan güzel adlardı onlar. Rastgele seçilmeyen bir merkezden belirlenmeyen yerel adlardı. Bir olaya, ya da orada yaşamış bir kişiye ad olurdu sokaklarımız.

Ya şimdi öyle mi? Sokağın nabzını bildiğini sanan siyaset erbapları şu sokağın adı şöyle olsun, bu sokağın adı böyle. Al kararı bastır levhayı, as duvara. Niye böyle diye soran bir elin parmakları kadar, o da etkisiz. O kadar tuhaf, sokak adları peydah oldu ki, tek tek yazmak saatler alır.

Şöyle çıkıp birkaç sokak gezin. Ne dediğimi daha rahat anlarsınız.

Hiç unutmuyorum. Yurt dışında bir ülkede adını vermeyeyim, bir Avrupa ülkesinde “Sultan Murat Sokağı” adlı bir sokak görmüştüm. İlgililere bu sokağın adı hangi tarihte verildi ve bugüne kadar nasıl değişikliğe uğramadı diye sorduğumda, bu sokağa “Sultan Murat” adının 1700’lü yıllarda verildiğini söylediklerinde oldukça şaşırmıştım. Sonra da ilave ettiler. Bizde kanunlar değişir, iktidarlar değişir ama sokak adı asla değişmez. Çünkü bu sokağın adı bir kültürün gelecek nesillere aktarım belgesidir. Hem sokağın adı niye değişsin ki?

Yine gelelim bizim sokaklarımıza. Bizim sokaklarımız toplum sosyolojisini en iyi izleyebileceğimiz yerlerdir. Öyleyse o sokaklarımızın adları, yakışan adlar olmalıdır. Beykoz'un eski sokaklarından bazılarını sizlerle paylaşacağım.

Kanlıca semtimizde “Mukabeleci Sokak” diye bir sokağımız var. Ne kadar anlamlı bir sokak adı. Orada yaşanmışlığı anlatıyor. Bu sokağı araştırırken, 1934 İstanbul Şehir Rehberinde sokağın adını gördüm. Haritasıyla birlikte kayıtlı, şükür ki değiştirilmemiş. Bu sokakta ramazan ayı dışında da sık sık mukabele okunduğu için sokağa bu ad verilmiş. Bir sokak adı bundan daha fazlasını anlatamazdı.

Yine Kanlıca semtimizin üst kısımlarında “Muhacirler Sokağı” diye bir sokağa rastlıyoruz. Belli ki, Rumeli'den muhacir olarak gelmiş olanlar devlet tarafından o bölgeye yerleştirilmiş. Acaba diyorum? Bugün o sokakta oturan muhacirlerin çocukları ülkemize yeni gelen muhacirleri anlamaya çalışıyorlar mı, kim bilir?

Yine 1934 İstanbul Şehir Rehberinde kayıtlı bir sokağımız var. Anadoluhisarı’nın hemen Kanlıca çıkışında, “Hisar Hamamı Sokağı.” Sokağa gittim. Hisar Hamamı sokağıysa burası hamamda olmalıydı. Bugün orada ne sokak ne hamam var. Sokak yıkılmışsa, hamamda yıkılmıştır. Yıkılmışsa mülkiyeti ne olmuş? Keşke sokak arkeolojisini birileri merak etse. Diyeceksiniz ki bütün işler bitti, sıra kayıp sokakta mı? Biz etmiyoruz ama elin gavuru dediklerimiz kaybolan geçmişlerini didik didik arıyorlar.

Çubuklu semtimizde “Değirmen Ocağı” diye bir sokak adı geçiyor kayıtlarda. Bugün burada ne değirmen ocağı var ne de sokağı. Demek ki vakti zamanında orada bir değirmen varmış. Bu Hollandalılar binlerce tarihi değirmeni yıkmayıp restore ederek turizme kazandırmakla değirmen yıkanlara nasıl kötü örnek oluyorlar diye içinizden geçiyorsa varın gerisini siz hesap edin.

Neyse şükür ki, Anadoluhisarı’nın üst tarafında Otağtepe caddemiz ve Otağtepe mevkimiz aynen adlarını koruyorlar. Bir farkla, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethi esnasında otağını kurduğu mevki artık birilerinin işgalinde. Hey gidi Koca Fatih çıkıp da seslenebilsen “yakıştı mı size?” diye.

Anadolukavağı semtimizden ilginç bir örnek. Şimdi de “Macar Tabya Caddesi” diye bilinen bir mevki var. Araştırdığımda orada “Macarlara” ait bir tabyanın olmadığı tarihten sabit. Peki, o zaman Macar Tabyası adı niye var? Ne alakaydı? Alaka şuydu. O mevkiinin geçmişte bol akarsuyu olmasından dolayı su yatağı anlamına gelen “Mecraydı.” Mecra kelimesi zamanla “Mecari” halini sonradan “Macar” halini alarak haritalara “Macar Burnu” olarak kaydediliyordu. Daha sonra buraya kurulan bir askeri birlikten (Tabyadan) dolayı da “Macar Tabya” halini alıyordu. Bu mevki bugün halen bu adla anılmaktadır.

Paşabahçe semtimizdeki bir zamanlar küçük bir sokak olan “Beyaz Erguvan Caddesini” bilmeyenimiz yoktur. Cadde adı bereket versin, bugün de korunuyor. Ama ya “beyaz erguvanler” onları göreniniz var mı? “Kendi gitti, adı kaldı yadigâr” denir işte böyle anılara.

Beykoz Merkez Mahallemizdeki “İshak Ağa Caddesi” Beykoz'da özdeşleşmiş bir caddedir. Çok eski kayıtlarda bile bu isme rastlıyoruz. 1. Mahmut döneminde (1730 – 1754) Gümrükler Emiri (Genel Müdürü) olan “İshakağa” yaptırdığı hayır eserleriyle Beykoz'u adeta donatmıştır. Çeşmeler, sebiller, cami bunlardan bazıları. İşte o hayırseverin adı bugün halen yaşatılmaktadır. Güzel bir örnektir. Hayrı teşviktir.

Büyük romancı Ahmet Mithat Efendi'nin adıyla anılan “Ahmet Mithat Efendi Caddesi” de bir sanatçıya duyulan engin vefanın en güzel örneklerinden biridir. Bu caddede Beykoz Merkez Mahallemiz ile Yalıköy Mahallemizi birbirine bağlar. Tıpkı Ahmet Mithat Efendi'nin eserleriyle Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti'n birbirine bağladığı gibi.

Son olarak Yalıköy Mahallemizdeki “Duhanizade Sokağı” diye bir sokağımız var. Çok eski kayıtlarda bu sokak görülüyor. Sokak ve adı bugün aynen korunuyor. “Duhan” kelimesi duman ya da sis anlamına geliyor. “Zade” ise oğul anlamına geliyor. “Duhanizade” kelimesi dumanın oğlu ya da dumanın soyundan gibi bir anlama geliyor. Anlaşılan o ki bu sokakta bir tütün tüccarı oturduğundan dolayı sokağa bu isim verilmiş. Yakışmışsa maksat hasıl oldu demektir.

Beykoz’umuzun böyle adıyla özdeşleşmiş yüzlerce sokağı daha var. Sokağın nabzını bildiklerini iddia edenler, sokak adlarını parça pinçik ederken keşke bunları da akledebilseler.

 

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER