Dr. Mahmut AKYILDIZ
  • 01/01/1970 Son günceleme: 11/12/2012 23:11
  • 11.874

Kalp krizinden ölümler, kış aylarında artmaktadır.

Soğuk havada artan enerji ihtiyacı nedeniyle, aşırı yağlı yemek ve az hareket etmek kilo alımına neden olur. Kışın ortaya çıkan hava kirliliği, sigara içilen kapalı mekanlarda bulunma da kalp krizi riskini büyük ölçüde artırır.

 
Çok soğuk havalarda aşırı efor yapmak da kalp hastaları için tehlikelidir. Soğuk havanın damar büzücü etkisi ile zorlanma birleştiğinde kalp krizi ve ani ölüm riski ortaya çıkabilmektedir.
 
Kalp krizi geçiren hastaların birçoğunun kriz öncesinde bir üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmiş oldukları dikkat çekmektedir. Gerçekten de literatür gözden geçirildiğinde hastaların yüzde 35’inde kalp krizi öncesi grip öyküsü bulunmaktadır. Yeni çalışmalar, grip virüsünün neden olduğu biyokimyasal ve hücresel değişikliklerin kalp damarlarındaki “aterom”plaklarında yangıya yol açarak damarda ani tıkanma sonucu kalp krizine neden olabildiğini göstermektedir. 
 
Ayrıca vücudun bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle zatürre gibi ikincil hastalıkların da tabloya eklenmesi ile grip daha da ağırlaşabilir.
 
Araştırmalar grip aşısının özellikle koroner hastalığı olanlarda kalp krizi riskini önemli ölçüde azalttığını göstermektedir. Son çalışmalarda kalp krizi nedeniyle veya anjiyoplasti (balon) / stent işlemi için hastaneye yatırılmış hastalarda grip aşısı uygulamasının, kalp nedenli 1 yıllık ölüm oranını yüzde 8’den yüzde 2’ye düşürdüğü bulunmuştur. Bu araştırmalar grip aşısı endüstrisinin desteği olmadan bağımsız araştırmacılar tarafından yapılmıştır. Bu nedenle Amerikan kalp dernekleri tüm koroner hastalarında yıllık grip aşısı uygulamasını şiddetle önermektedir.
 
İdeal olanı, grip mevsimi öncesi grip aşısının yapılmasıdır. Eylül-kasım ayları arasında uygulanması tercih edilmekle birlikte kış aylarında da yapılabilir.
 
C vitamini herkesin tahmin ettiğinin tersine, gribi önlemez. Hastalıklara karşı vücut direncini artırabilir ama gribi kapmamızı ve hasta olmamızı kesinlikle engellemez. Hatta aşırı derecede C vitamini, özellikle çocuklar ve yaşlılarda ishale sebep olabilir. Bu da hastalığın ağırlaşmasına, iyileşmenin gecikmesine yol açabilir. Korunmak için bilinen en etkili yol grip aşısıdır.
 
Aslında insanlarda salgın yapan 2 tip grip virüsü vardır. Ancak bu virüsler zaman zaman yapılarını değiştirebildikleri için alt tipleri oluşabilir. Grip virüslerinde görülebilen bu yapı değişiklikleri, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından içinde Türkiye’nin de bulunduğu dünyanın çeşitli bölgelerinde sürekli izlenmekte ve değişiklikler saptanarak salgın yapma olasılığı olan virüs tipleri belirlenmektedir. Örgüt belirlediği bu virüs tiplerini aşı üreticilerine bildirerek aşıların içerisinde zorunlu olarak bu tiplerin bulunmasını sağlamaktadır. Böylece aşıların içeriğinde salgın yapma olasılığı en yüksek olan virüsler bulunmakta ve korunma sağlanmaktadır. Genellikle her yıl dolaşan virüs tipleri değişmekte ve buna bağlı olarak aşıların içeriği de değişmektedir. Sonuç olarak her yıl aşılanmak gereklidir.
 
Bedenimizi kışa hazırlamanın yolu yalnızca grip veya zatürree aşısı yaptırıp, bağışıklık güçlendirici ilaçlar almaktan geçmiyor.

Yapılması gereken daha önemli, daha basit ve ucuz ama çok daha etkili önlemler var. 

Kış hazırlığı denince aklımıza anında ve öncelikle “bağışıklık sistemimizi güçlendirmek”geliyor:
İlk iş olarak kanınızdaki D vitamini seviyesini ölçtürebiliriz. Eksikliği bağışıklık sistemini ciddi biçimde zayıflatan doğal maddelerin başında D vitamini geliyor. D vitamini seviyeniz 30’ların, hele hele 20’lerin altına inmişse tekrarlayan kış enfeksiyonlarıyla karşılaşmanız sürpriz olmuyor. Kışın daha az hastalanayım diye avuç avuç C vitamini yutmak yerine, öncelikle yeteri kadar D vitaminim var mı sorusuna yanıt aramalı ve eğer bir eksiklik söz konusuysa yerine koymalısı ve ne yapıp edip kandaki seviyeyi 50’li rakamların üstüne çıkarmalısınız. Bunun için fırsat buldukça güneşlenip ve aile hekiminiz dahil herhangi bir doktordan yardım isteyebilirsiniz. 

Özellikle kadınların kışa hazırlanırken birkaç basit testle demir seviyelerine de baktırmalarında fayda var. Bunu genç kız ve genç hanımların bilhassa da anne adaylarının ihmal etmemeleri gerekiyor. Demirin eksik olduğu bir bedende bağışıklık sistemi de yeteri kadar verimli çalışmıyor. Demir zengini besinlere ağırlık verince de (kırmızı et, yeşil sebzeler, haftada 2-3 kez bakliyat, ayda 1-2 kez ızgara karaciğer) iş kolayca çözümleniyor. 

Kışa girerken probiyotik gücünüzü de arttırmanız çok iyi olur. Probiyotik gücün kaynağı bağırsaklardaki faydalı bakteriler. Elimizde faydalı mikropların miktarını ölçebilen bir test maalesef hala yok ama her zamankinden daha fazla doğal yoğurt, kefir yiyerek, ev yapımı ayran içerek ve probiyotik gücü arttıran besinlere (ev yapımı taze turşular, mayalı yiyecekler, boza) ağırlık vererek bağırsaklarımızdaki probiyotik bakteri miktarını arttırmakta her durumda fayda var.
 
Kış hazırlıklarına hücrelerinizde daha çok karotenoid depolamayı da eklemenizde fayda var. Daha ziyade sarı renkli yiyeceklerde (sarı dolmalık biber, portakal, greyfurt, havuç, kuru kayısı, kuru şeftali, Trabzon hurması) ve kırmızı besinlerde (domates, kırmızı erik, kan portakalı, pembe greyfurt, kırmızılâhana, pancar, kırmızıturp, yaban mersini, böğürtlen ve her türlü kırmızı meyve) bol miktarda bulunan bu maddelerin A vitamini öncüsü oldukları için de güçlü bir bağışıklık savaşçısı olduklarını unutmayalım. 

Kış hazırlıklarınızı yaparken yiyecek içecek listelerimize C vitamininden zengin besinleri (Portakal, limon, greyfurt, mandalina, nar, yeşil sebzeler, özellikle yeşilbiber ve otlar.) eklemeyi de unutmayalım ama C vitamininin “depolanan” bir vitamin olmadığını hep aklımızda olsun. C vitamini en fazla birkaç gün içinde (kullanılmadığı takdirde) böbrekler vasıtasıyla vücuttan atılıyor. Bu nedenle C vitamini zengini yiyecekleri (meyveler ve sebzeleri) taze ve olgun halleriyle ve mümkünse kabuklarıyla, düzenli yiyip içmeniz gerekiyor
 

Önemli bir nokta da kış hazırlıklarını yaparken listenize zerdeçal ve zencefilden zengin basit besinler eklemeyi unutmamanızdır. Mesela her gün yarım bardak yoğurda ekleyeceğiniz birer çay kaşığı toz zencefil ve toz zerdeçal müthiş bir kış desteğidir ve bir “bağışıklık hapı”gibidir. Bu karışıma ekleyeceğiniz bir çay kaşığı tarçın ve bir çay kaşığı sızma zeytinyağı ile de tam bir “bağışıklık kokteyli” elde edeceğinizden emin olabilirsiniz. 

Kış aylarında bol bulunan taze ve yağlı balıklardan sık sık yemeyi de unutmayın. Balık, proteinden zengin oluşu yanında mükemmel bir omega-3 yağları kaynağı olması nedeniyle çok ama çok önemli bir besindir. Özellikle yağlı balıklar (lüfer, istavrit, palamut, hamsi) omega-3 yağlarından çok zengindir. Ancak yağda kızartılan balıklarda omega-3 miktarı ciddi ölçüde azalıyor ve o pek değerli proteinlerin yapısı bozuluyor, unutmayalım!

Yazarın Yazıları