Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Sizi üzmek istemezdim, fakat gerçek bu

Şu mübarek günlerde GSM mesajı olarak öyle bir paylaşım yapılmış ki, okuyunca tüylerim diken diken oldu. Mesajın özeti şöyle: Medine-i Münevvere’nin Türbe hatibi Şeyh Ahmet, bu haberin doğruluğuna yeminler ederek başlıyor. “

Bir Cuma gecesi namazımı eda ettikten sonra uyumaya varmıştım. Haremi şerif tarafından “Yâ Şeyh Ahmed” diye bir nidâ geldi.“Lebbeyk (buyur, emret) Ya Rasülellah” diyerek, Efendimizi gördüm. Bana: “Yâ Şeyh Ahmed, Allah-ü tealâ huzurunda utanıyorum. Bunu sana haber veriyorum ki, geçen cumadan beri Âhirete 16 bin kişi sevk edildi (öldü). Ancak bunların içinden tek bir Müslüman (mü’min) çıkmadı. Bu gelenlerin amel defterlerinin hepsinin kapkara ve sol ellerinde olduklarını gördüm”… ..diye devam ediyor, ancak açıklamalar çok uzun olduğu için ben sadece bir de son kısmını arz edeceğim. ..Devamında, bu ölenlerin işledikleri günah çeşitleri anlatılıyor ve “.. Yâ Şeyh Ahmed, benim şimdi hayattaki ümmetime sen haber ver ki, işledikleri bütün günahlardan çok çok tövbe ve istiğfar etsinler. Kıyamet alâmetleri artık zuhur ediyor….” Diye devam ediyor.

Ben bu olayın sıhhati ve güvenirliği hakkında hiç yorum yapmayacağım. Çünkü, aynı konuda Bediüzzaman Hz.’nin de çok net bir ikazı vardır. Şöyle ki: “Bir Ehl-i Keşfin müşâhedatıyla, 40 vefiyattan (ölümden) sadece 1-2’si îman ile ölmüş…” Yani, 40 kişiden 38-39’u imansız ölmüş.

İşte bizler sadece bu %3-5 gibi imanlı giden oranını düşünerek hareket etsek bile, % 95-97’mizin risk altında olduğu görülüyor. Yani, her birimizin imanlı ölme konusunda ne kadar az şansımızın olduğu ap-açık ortadadır. Âhirete imanlı gitme konusu da asla şansa bırakılmayacak kadar çok çok önemli bir konudur. Çünkü bu sınavın “işe-güce dalmıştım, herkes gibiydim, bilemedim, fark edemedim” v.b. mazereti, pardonu veya tekrarı asla yok…

Ayrıca herkes tarafından bilinen şu Hadis-i Şerif, yukarıdaki gerçekleri de’yid eder(doğrular) mahiyettedir. “İnsanlar helâk olacak, ancak âlimler kurtulabilecek. Âlimler de helâk olacak, bildiklerini yaşayanlar ve uygulayanlar kurtulacak. Bildiklerini uygulayanlar da helâk olacak, ancak bildiklerini (gösteriş için değil de) sırf Allah (cc) için uygulayanlar kurtulacak. ..Ve bunları da bazı büyük tehlikeler bekliyor…”

  • Şimdi bütün bunları birlikte düşünerek, asrımızdaki âhir zaman fitnelerine, Müslüman ülkelerin veya cemaatlerin birbirilerine düşmelerine, havalarda uçuşan yalanlara, iftiralara, tekfirli hakaretlere, gıybetlere ve saldırılara dikkatle bakalım.  

Evet dostlarım, sizleri üzmek istemezdim ama çok ciddi bir özeleştiri yaptığımızda, ahvâlimiz ve istikbalimiz yürekler acısı gibi gözüküyor. Maalesef, kendilerine çok güvenen birçok ehl-i takvanın bile, gıybet tuzağına kolayca düştükleri çok net görülüyor. Üstelik kolayca düşülen bu gıybet hakkında Yüce Rabbimizin ve O’nun c.c. sevgili habibinin (SAV) öyle dehşetli ikazları ve tehditleri var ki. Bunlara rağmen şu gıybet tuzağı, bu asırda Mü’minlerin büyük bir çoğunluğunu değirmen gibi öğütüyor. İyiliklerimizi, yaptığımız hayırları ve makbul olmuş olan ibadetlerimizi bile, ateşin odunu erittiği gibi bitiriyor…

Mü’minleri helâkete götüren çok önemli bir başka varta da, farkına varılmadan İlâhî târife ve emirlere muhalefettir! Şöyle ki: Zâlimleri târif“Allah'ın mescitlerinde (Camilerde)Allah'ın adının anılmasını engelleyip, oraların ıssız ve harap hale gelmesine çalışanlardan daha ZALİM kim olabilir?… ..” (Bakara S., 114. Âyet.). İlâhî emir ise şu:“Bir de sakın zulmedenlere (zalimlere) meyletmeyin, sempati (bile) duymayın!… Yoksa size ateş dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım görmezsiniz.” (Hûd, 113. Â.) Zalim de belli, emir de.

Hele hele Tevbe S., 24. Âyet, mü’minlerin farkında olmadan niçin döküldüklerini, niçin felâketlere sürüklendiklerini çok net anlatıyor. Habibim, de ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, ter dökerek kazandığınız mallar, kesada (iflâsa)uğramasından endişe ettiğiniz ticaret, hoşunuza giden konaklar, size Allah'tan ve Resulünden ve O'nun yolunda cihad (mücadele) etmekten daha sevimli ve önemli ise. . . o halde Allah emrini (azabını) gönderinceye kadar bekleyin! Allah öyle fâsıklar güruhunu hidâyet etmez, umduklarına eriştirmezler.” Şimdi kendimize bir bakalım:Gündemimizde en çok kim ve neler var? Günlük hayatımızı en çok kimler ve neler meşgul ediyor?…

Konunun çok daha da acı tarafı da Zuruf Sûresi, 37. Âyette şöyle ikaz ediliyor: Şüphesiz şeytanlar, onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, onlar kendilerinin (hâlâ) doğru yolda olduklarını sanırlar.” Ancak, her konuda mihenk ve ölçü, ilâhî emirlerdir. Gerisi teferruat…

Bütün bu gerçekleri, sizleri üzmek ve ümitlerinizi kırmak için değil, henüz fırsat varken bütün günahlarımızdan çok ciddi tövbeler ve istiğfar etmemiz için arz ediyorum. Lütfen“benim çok büyük günahlarım var” deyip ümitsizleşmeyiniz, “Benim, sonsuz merhamet sahibi ve çok büyük bir Rabbim var” diye ümit var olunuz. Bu çok büyük merhamet sahibi olan Yüce Rabbimiz, şu âhir zamanda bizlerin böylesine büyük tehlikelere dûçâr olacağımızı elbette bildiği için, "..Milletimin îmanını selamette görürsem, Cehennem'in alevleri arasında yanmaya razıyım" ..diye haykırarak, kendisinin dünya hayatını bizim için fedâ eden bir Bediüzzaman göndermiştir. İşte bu kahraman zât da bizim imanımızı güçlendirerek kurtarmak adına, binlerce sayfalık eserler yazdığı için, yıllarca hapislerde tutulmuş, sürgünler yaşatılmış, 19 defa zehirlenmiş. Bizlere bu Risale-i Nur eserlerini yetiştirebilmek için evlenmeye bile fırsat bulamamış. İslâm düşmanı yarasalar o zâtı sekerât (ölüm öncesi) hâlinde bile rahat bırakmadıkları gibi, kabrinde bile bırakmadılar ve halkın ona olan muhabbet ve teveccühünü önlemek için, halkın gözünden uzak yerlere sevk ettiler.

Fakat o zât sadece ülkemizde değil, tüm dünya ülkelerinde milyonların gönüllerine taht kurdu ve eserleri, 50 ayrı lisana tercüme edilerek, milyonların îmanlarını kurtarmaya devam ediyorAcaba, yukarıda arz edilen imansız ölme felâketinden emîn olabilmek için, bu hârika eserlere yapışmaktan daha avantajlı bir yol var mı? Hayırlı bayramlar.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. Sevgili Raif Hocam
    Yücüler yücesi Rabbirrahimin selam ve bereketi üzerinize ve üzerimize olsun. Yine güzel bir konuyu bam telinden vurarak, çok önemli anektodlarla mükemmel ifade etmişsiniz yüreğinize, elinize sağlık. Mübarek Ramazan-ı şerif bayramınızı tebrik eder, nice bayramlara sağlık ve afiyetle kavuşmamızı Rabbimden niyaz ederim.
    Bediüzzaman Said-i Nursi Hz.’nin ruhları şad olsun.
    EN KALBİ MUHABBETLERİMLE…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER