A. Raif ÖZTÜRK
  • 29/01/2024 Son günceleme: 29/01/2024 12:08
  • 2.873

Siz harika bir fabrikaya işe girseniz. Bu fabrikada herkes işine bakıyor ve çalışıyor, herkes bir işle meşgul oluyor, fakat hiç kimse seninle ilgilenmiyor, sana bir iş vermiyorlar.

Seninle meşgul olan yok, fakat sen yine de maaşını alıyorsun.

Aylar geçiyor, aylak aylak fabrikada dolaşıyorsun, herkes tezgâhında çalışıyor, hâlen sana hiç kimse iş vermiyor…

-Heeey diyorsun, kimse yok mu?

Yine herkes işine bakıyor. Kimse seninle muhatap olmuyor. İş verilmiyor. Fakat ay sonu hep maaş alıyorsun…

Sen o fabrikada rahatsız olmaz mısın?

(1986 Yılında ARGE için gittiğim Japonya’da kaldığım zaman, bazı elemanlara böyle eza verici bir ceza verildiğini bizzat müşahede etmiştim.)

-“Bana şu kadar maaş verdikleri için, ağır iş bile olsa, beni birisi muhatap alsa ya” demez misin?

Demez misin ki: “Ya arkadaş, Allah Allah, maaş alıyorum ama kimse benimle ilgilenmiyor ve bana iş vermiyor, bu nasıl bir fabrika, ben eleman değil miyim?”…

Sen ki, “oh be, ne güzel bir fabrika ya,” deyip, keyif almaya devam edebilir misin? Bir düşün bakalım!

İşte aynen bu örnek gibi: Allah seni bu Kâinat fabrikasına getirdi, yani seni seçip iş meydanına aldı. Üstelikte fabrikanın diğer işçilerine (arı, tavuk, koyun, keçi, inek, deve, bitkiler, ağaçlar vs.) göre, 10 kattan fazla, yani binlerce çeşitli gıdalarla besleniyorsun, hatta onlara da usta başılık ediyorsun. Maaşlarını diğer çalışanlardan çok daha fazlasıyla alıyorsun. Fakat bu fabrikanın sahibi Allah CC. Seninle hiç ilgilenmiyor olsa.

Acaba daha mı iyi olurdu?

Yani sizi muhatap almıyor, seni hiç kale bile almıyor, hiçbir şey söylemiyor, görev vermiyor olsa. Ye, iç, gez, dolaş, yine de seninle ilgilenmiyor olsa.

  • Sen çok sıkılmaz mısın? Bu durum, senin için bir eziyet olmaz mıydı?

İşte eyy İNSAN!

NAMAZ emri, O’nun cc. bizimle olan ilgisini gösteriyor.

İş veriyor, görev veriyor sana, yani seni muhatap alıyor. Bu görevlerinin ücretlerini sana peşin olarak ödediği halde, görevlerini yerine getirmen halinde seni EBEDÎ CENNETLERLE mükâfatlandıracağını vaat ediyor…

Üstelik Yüce Allah cc, bu fabrikaya niçin işe alındığınızla, buraya niçin gönderildiğinizle ilgili sıkılmamanız ve bocalamamanız için, Kılavuz Kur’ânı ve açıklanması için Hz. Muhammed’i(SAV) göndererek, teferruatına kadar seninle ilgileniyor.

  • Daha ne istiyorsun, eyy insan?

Ya bizlere SINAVDA olduğumuzu hiç bildirmeden bizi sınasaydı?

Ya kullanım kılavuzu, yani şu dünya fabrikasında çalışma kılavuzu ve Rehberi mahiyetindeki Kur’ânı hiç göndermeseydi?

Ya bu rehber kitabı çok daha iyi anlamamız için, O en doğru sözlü zatı, Hz. Muhammed’i SAV başmuallim olarak göndermeseydi?

Ya her asırda, kıta, iklim, coğrafya, asırlar arası medeniyet şartlarına göre Müceddidler, Kutup ve mezhep imamları, İmam-ı Rabbaniler, Bediüzzamanlar ve seçkin Din âlimleri göndermeseydi?

  • O zaman bizler, iyice bocalamaz mıydık?
  • Şu Dünya sınavımızı, kesinlikle kaybetmez miydik?

Ne mutlu bizlere ki; böylesi Rahîm, Kerim, Gani, Müşfik ve Yüce bir Rabbimiz var… Bizimle ilgileniyor, Şefkat ediyor, merhamet ediyor.

Sınavda olduğumuz halde, bizlere merhameten kopya mesabesinde bilgiler veriyor…

Oysa akıl sahibi olan insan, böylesine yardımlar, lütuf ve ikramlar olmasaydı da bu dünyaya boşu boşuna gönderilmediğini düşünerek anlayabilirdi.

Çünkü o kabiliyette ve o donanımda yaratılmış…

Bütün bunlara rağmen, kendisini başıboş zanneden insan, kendisine zulmetmiş olmuyor mu? Bu apaçık sınavın farkında bile olmadan, yukarıdaki birinci adam gibi hayatını boşu boşuna sürdüren insan, İlâhi cezayı ve gazabı hak etmiyor mu?

Maalesef İnsanoğlunun ebedî düşmanı olan ŞEYTAN, insanları gafletlere sürükleyerek, bu gerçeklere inanmasına engel oluyor.

O inanmayan kişiler, inanmamanın yanında; deve kuşunun avcıdan kurtulmak için kaçmak yerine, başını kuma gömdüğü gibi, başını GAFLET ve İNKÂR kumuna gömüyor, gözünü gerçeklere kapamakla, kendisini kurtaracağını zannediyor!

Böyle inanmamakla yani inkârla yaşayanlar için, Necip Fazıl Kısakürek ne güzel söylemiş:

“Ya imanla yaşarsın, ya inkârla çürürsün.

Yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün…”Vesselâm.

Yazarın Yazıları