Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Sınavımız, ahvalimiz ve akıbetimiz

Siz harika bir fabrikaya işe girseniz. Bu fabrikada herkes işine bakıyor ve çalışıyor, herkes bir işle meşgul oluyor, fakat hiç kimse seninle ilgilenmiyor, sana bir iş vermiyorlar.

Seninle meşgul olan yok, fakat sen yine de maaşını alıyorsun.

Aylar geçiyor, aylak aylak fabrikada dolaşıyorsun, herkes tezgâhında çalışıyor, hâlen sana hiç kimse iş vermiyor…

-Heeey diyorsun, kimse yok mu?

Yine herkes işine bakıyor. Kimse seninle muhatap olmuyor. İş verilmiyor. Fakat ay sonu hep maaş alıyorsun…

Sen o fabrikada rahatsız olmaz mısın?

(1986 Yılında ARGE için gittiğim Japonya’da kaldığım zaman, bazı elemanlara böyle eza verici bir ceza verildiğini bizzat müşahede etmiştim.)

-“Bana şu kadar maaş verdikleri için, ağır iş bile olsa, beni birisi muhatap alsa ya” demez misin?

Demez misin ki: “Ya arkadaş, Allah Allah, maaş alıyorum ama kimse benimle ilgilenmiyor ve bana iş vermiyor, bu nasıl bir fabrika, ben eleman değil miyim?”…

Sen ki, “oh be, ne güzel bir fabrika ya,” deyip, keyif almaya devam edebilir misin? Bir düşün bakalım!

İşte aynen bu örnek gibi: Allah seni bu Kâinat fabrikasına getirdi, yani seni seçip iş meydanına aldı. Üstelikte fabrikanın diğer işçilerine (arı, tavuk, koyun, keçi, inek, deve, bitkiler, ağaçlar vs.) göre, 10 kattan fazla, yani binlerce çeşitli gıdalarla besleniyorsun, hatta onlara da usta başılık ediyorsun. Maaşlarını diğer çalışanlardan çok daha fazlasıyla alıyorsun. Fakat bu fabrikanın sahibi Allah CC. Seninle hiç ilgilenmiyor olsa.

Acaba daha mı iyi olurdu?

Yani sizi muhatap almıyor, seni hiç kale bile almıyor, hiçbir şey söylemiyor, görev vermiyor olsa. Ye, iç, gez, dolaş, yine de seninle ilgilenmiyor olsa.

  • Sen çok sıkılmaz mısın? Bu durum, senin için bir eziyet olmaz mıydı?

İşte eyy İNSAN!

NAMAZ emri, O’nun cc. bizimle olan ilgisini gösteriyor.

İş veriyor, görev veriyor sana, yani seni muhatap alıyor. Bu görevlerinin ücretlerini sana peşin olarak ödediği halde, görevlerini yerine getirmen halinde seni EBEDÎ CENNETLERLE mükâfatlandıracağını vaat ediyor…

Üstelik Yüce Allah cc, bu fabrikaya niçin işe alındığınızla, buraya niçin gönderildiğinizle ilgili sıkılmamanız ve bocalamamanız için, Kılavuz Kur’ânı ve açıklanması için Hz. Muhammed’i(SAV) göndererek, teferruatına kadar seninle ilgileniyor.

  • Daha ne istiyorsun, eyy insan?

Ya bizlere SINAVDA olduğumuzu hiç bildirmeden bizi sınasaydı?

Ya kullanım kılavuzu, yani şu dünya fabrikasında çalışma kılavuzu ve Rehberi mahiyetindeki Kur’ânı hiç göndermeseydi?

Ya bu rehber kitabı çok daha iyi anlamamız için, O en doğru sözlü zatı, Hz. Muhammed’i SAV başmuallim olarak göndermeseydi?

Ya her asırda, kıta, iklim, coğrafya, asırlar arası medeniyet şartlarına göre Müceddidler, Kutup ve mezhep imamları, İmam-ı Rabbaniler, Bediüzzamanlar ve seçkin Din âlimleri göndermeseydi?

  • O zaman bizler, iyice bocalamaz mıydık?
  • Şu Dünya sınavımızı, kesinlikle kaybetmez miydik?

Ne mutlu bizlere ki; böylesi Rahîm, Kerim, Gani, Müşfik ve Yüce bir Rabbimiz var… Bizimle ilgileniyor, Şefkat ediyor, merhamet ediyor.

Sınavda olduğumuz halde, bizlere merhameten kopya mesabesinde bilgiler veriyor…

Oysa akıl sahibi olan insan, böylesine yardımlar, lütuf ve ikramlar olmasaydı da bu dünyaya boşu boşuna gönderilmediğini düşünerek anlayabilirdi.

Çünkü o kabiliyette ve o donanımda yaratılmış…

Bütün bunlara rağmen, kendisini başıboş zanneden insan, kendisine zulmetmiş olmuyor mu? Bu apaçık sınavın farkında bile olmadan, yukarıdaki birinci adam gibi hayatını boşu boşuna sürdüren insan, İlâhi cezayı ve gazabı hak etmiyor mu?

Maalesef İnsanoğlunun ebedî düşmanı olan ŞEYTAN, insanları gafletlere sürükleyerek, bu gerçeklere inanmasına engel oluyor.

O inanmayan kişiler, inanmamanın yanında; deve kuşunun avcıdan kurtulmak için kaçmak yerine, başını kuma gömdüğü gibi, başını GAFLET ve İNKÂR kumuna gömüyor, gözünü gerçeklere kapamakla, kendisini kurtaracağını zannediyor!

Böyle inanmamakla yani inkârla yaşayanlar için, Necip Fazıl Kısakürek ne güzel söylemiş:

“Ya imanla yaşarsın, ya inkârla çürürsün.

Yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün…”Vesselâm.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER