Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Sınavdaki uyarıcının doğum yıldönümü

Bizler herhangi bir sınavdayken, herhangi bir şekilde kopya veren veya “bak şurasını yanlış yazıyorsun doğrusu şöyledir, şu şıklar yanlış, bunları işaretle!” diye ikaz eden oluyor mu? Olmaz ve olamaz, çünkü; sınavların gereği budur!…

Şayet, sınav kurulunda sizi tanıyan, sizi çok seven ve sizin bu sınavı mutlaka kazanmanızı isteyen bir görevli var ise işte o zaman durum biraz daha farklıdır, değil mi? O sizi seven görevli ara sıra sizin yanınıza gelir. Yanlış yaptıkça bazen size kaşlarını çatar, bazen de sizi ikaz eder. Bütün bu kolaylıklara rağmen sınavı kaybettiğinizde ise size ne der? “Sınavda iken ben seni uyarmadım mı?” Veya “ben, seni uyarması için, ikaz etmesi için ve sana yardımcı olması için, oraya bir görevli göndermedim mi?” Evet, sen ne yaptın? Bana güvenmedin ve inanmadın, gönderdiğim görevliye de inanmadın ve kafanın doğrultusunda hareket ettin. Neticede de sınavı kaybettin. Bundan sonra sen sürünmeyi hak ettin! Sürün bakalım.” Der…

Saygıdeğer dostlarım. Bunlar hepimizin bildiği gerçeklerdir. Bu gerçekleri girizgâh olarak, hem de şu Kutlu DOĞUM haftasında niçin hatırlattım? Arz edeyim: Her birimiz, şu dünyada kesinlikle sınavdayız. Sanırım bunu her aklıselim gayet iyi biliyor. Buna rağmen, bu konudaki açık-seçik birkaç âyeti de hatırlatayım: “Hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi sınamak için, ölümü de, hayatı da yaratan O’dur. Onun kudreti her şeye üstündür; O çok bağışlayıcıdır. (Mülk Suresi, 2. Âyet.) Biliniz ki, mallarınız da çocuklarınız da birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfat Allah'ın katındadır.” (Enfal S., 28. Â. Ve Tegabun S., 15. Â.)

—Onlar (insanlar), her yıl bir veya iki kez (çeşitli belalarla) imtihan edildiklerini (sınandıklarını) görmüyorlar mı? Sonra da ne tevbe ediyorlar, ne de ibret alıyorlar. (Tevbe S., 126. Â.) İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "Îman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? (Ankebut S., 2. Â.)

—Her canlı, ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz. (Enbiya S., 35. Â.)

Evet, görüyoruz ki sınavda olduğumuz kesindir ve kaçınılmazdır, değil mi? İşte bu büyük sınavın tek sahibi, merhameti sınırsız olan yüce Rabbimiz, bizleri çok sevdiğinden ve bizlerin bu sınavı mutlaka kazanmamızı arzu ettiğinden, her dönemde bu sınavın gayesini açıklayıcı ve uyarıcı kitaplar ve suhuflar göndermiştir. İşlerimizle, güçlerimizle meşguliyetten dolayı veya cehaletimizden, gaflete düşeceğimizi bildiği için de, bu kitapları mutlaka anlatıcı, bizlere açıklayıcı ve de uyarıcı Peygamberler, görevlendirmiş. Âhir zamanda da Peygamberlerin en seçkini olan Hz. Muhammedi (SAV.) göndermiş. Peygamber dönemlerine yetişemeyenler için ise Peygamber varisi olan İslâm âlimleri, kutup imamları ve Bediüzzamanlar görevlendirmiştir. Bütün bunlara rağmen, yine de doğru yoldan saptığımızda ise zaman-zaman afetlerle de bizi ikâz etmiştir. Hatta; bu kadar ikazlara rağmen, “..huzuruma sınavı kaybetmiş olarak gelirseniz, ebedî âkıbetiniz şöyle olacak ve siz şöyle sorgulanacaksınız, eğer kaybederseniz, asla tekrarı da yok. Bu fırsatı kaçırmayın, v.s.” diyerek de, kopyanın en âlâsını bizlere merhameten çok net bildirmiştir.

Şu örnek âyetlere bakınız, Fâtır Sûresi, 36 ve 37. Âyetler: Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek, örtbas edip inkârda ısrar edenlere, küfre saplananlara da, Cehennem ateşi vardır. Orada aleyhlerine ölüm hükmü verilmez ki, ölsünler. (Ebedî yaşatılırlar.) Cehennem azâbı onlara biraz olsun hafifletilmez! İşte biz, bütün azgın kâfirleri, nankörleri Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenleri böyle cezalandırırız… Orada; (Cehennemde) “Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. (bir fırsat daha ver ki, önceki) yaptıklarımızın yerine, iyi işler yapalım!” diye feryat ederler, çığlık atarlar. Onlara cevaben şöyle sorulur; “Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? SİZE UYARICI da GELMEDİ Mİ? (Niçin ona inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin (burada hiç bir) yardımcısı yoktur…”

Üstelik de bizler, yine dünyada iken şöyle de uyarılıyoruz. Yani bizlere çok açık ve net kopya veriliyor: Ey Ehl-i kitap! Resullerin gelmesinin kesintiye uğradığı bir sırada, ileride “..bize ne müjdeleyen, ne de uyaran hiçbir Peygamber gelmedi” demeyesiniz diye size, müjdeleyici ve uyarıcı Elçimiz, her şeyi beyan etmek üzere geldi. (onun söylediklerine uyun.) Allah her şeye hakkıyla kadirdir… (Mâide, 19. Â.+ En’am 156 ve 157. Â. + A’raf, 172. Âyetler.)

Bir başka sûrede ise: "O gün gelir, dağları yürütürüz, yerin dümdüz hale geldiğini görürsün. İşte bütün insanları mahşer meydanına topladık, eksik bıraktığımız bir tek kişi bile kalmadı. Hepsinin sıra sıra Rabbinin huzuruna arz olunduğunu görürsün. ..Ve şöyle nida edilir onlara: "İlkin dünyada sizi nasıl yarattıksa, aynen o şekilde Bize döndürüldünüz. Siz ise, size böyle bir buluşma belirlemediğimizi iddia ederdiniz, değil mi?" İşte herkesin hesap defteri önüne konuldu. Mücrimlerin defterdeki kayıtlardan korktuklarını ve şöyle dediklerini görürsün: "Eyvah bize! Bu deftere de ne oluyor? Ne küçük komuş, ne büyük, yazılmadık şey bırakmamış!" Böylece yaptıkları her şeyi yanlarında buldular. Şu kesindir ki Rabbin kimseye zulmetmez. (Yani, herkesin çekeceği, kendi işlediklerindendir.) " [Kehf Suresi, 47.-49. Âyetler.]

Yani, uzun sözün kısası: Eğer burada gaflet edersek veya bu gerçekleri hafife alırsak, Ahirette hiçbir mâzeretimiz olmayacak ve bu çok önemli sınavın tekrarı da kesinlikle yok! Bu gerçekler nedeniyle, her zaman gündemimizin en önemli maddesi, işte bu sınav ve bu sınavı mutlaka KAZANMAK için çalışmak olmalıdır. Lütfen bu gerçekleri, bütün sevdiklerimize, iş-işten geçmeden önce hatırlatalım.

Bizlere gönderilen son UYARICI Hz. Muhammed s.a.v.’in hicrî doğum yıldönümünü, bütün RÛH-U CÂNIMLA TEBRİK ve TES’ÎD EDER, TÜM İNSANLIK ÂLEMİ İÇİN, BARIŞ, HUZUR ve HAYIRLARA VESİLE OLMASINI YÜCE RABBİMİZDEN NİYÂZ EDERİM…

(22 Aralık 2015 Salı’yı, Çarşambaya bağlayan gece mübârek Mevlüd kandilidir.)

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER