Nimet ER
  • 01/01/1970 Son günceleme: 09/04/2014 00:11
  • 9.914

“Allah, sabredenlerle beraberdir” diyor kitap!
 
Sabır;
Nasıl da türlü türlü terbiye ediyorsun bizi,
Ne değişik hallerde çıkıyorsun karşımıza. 
Bazen; gidilecek görülecek yerlerin tuhaf heyecanı
Bezen; gidilmiş gelinmiş yerlerin yollarından yeniden geçme hevesi 
Bazen; hiç olmamış, olmayacak şeylere vehmetmenin çaresiz çaresi
Bazen; sığındığın yerde, ağır ağır dinen bir sızı 
Her şey ve herkes hareket ederken kalmak ya da gitmek bazen
Bazen; ukde! Yarım alınan nefesler gibi
Bezen; sadece yutkunmak! Sözcükler dolusu yutkunmak yani 
Bazen; kalem, kelam ve çay 
Ve bazen; tüm seçenekleri yakıp, bir ümit bizi incitenlerin incitmekten vazgeçmesini beklemek 
 
Şu satırları okuyan insan adedince "bazen" ile başlayan cümlelerin olduğunu biliyorum"sabır" sözcüğüne giydirilebileceğiniz.
Değil mi ki; sabır, olduruyor insanı...
İşte, tam da bu nedenle diyorum ki; herkes kendi sabrına sarılmalı 
Sonra beraberindekine sığınmalı!
 


Sözcüklere, mana giydirmeye çalışmak ne beyhude bir çaba. 
Oysa mana, sözcükleri giyinip kuşanıp çıktığında karşınıza, her şey çok farklı olur.
Cümleler yer kaplar, görünür olup hissedilir...
 
Hesap hatası yapmış gibi davranan siyasiler,
Sözü sirayet etmeyenler, bir düşünmeli bence bunu!
 

 
Bazen yazmak, yaşamayı sürdürebilmenin bir yolu oluyor benim için. 
 
Mesela, yılların hürriyet gazetesinin, hüviyet cüzdanı gibi taşıdığı Sayın Özkök, tv de hiddetle"Gazeteciler günahkardır, hiçbir manşetten pişman değilim, bırakın ölüler ölü kalsın"gibi laflar sarf etti. Manayı giydirecek sözcük bulamadığım anlardan biriydi.
 
Yine bir hanım yazarımız olan Sayın Kür, belli ki insanüstü bir çaba ile edinebildiği başörtüsü ile ilgili psikolojik analizlerini, teşbih sanatını yerle yeksan ederek paylaştı sağolsun. 
 
Bir de neredeyse ortada akademik bir hata gibi dolaşan profesörlerimiz var ki; Allah onları 
Ertuğrul Bey ve Pınar Hanım gibilerin başından eksik etmesin demek geliyor içimden; zira başka türlü, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...
 
Bazen farklar birbirinden ayrılamayacak kadar yakındır birbirlerine.
 

Yaraların açıldığı yerlerde kapanacağını düşünecek kadar yanılmışlığım da var!
Neydi ki derdiniz bu kadar incitirken, demek istemişliğim de... 
 
Ama ne desek, dediğimizi duyanın kalıbına giriyor işte!
Kendisinden başkasını duymayanın ya da duyduğunu da kendi zihninde tercüme edip anlayanla ne deyipte anlaşacağız?
  
Hoş, onlara ulaşacak bir sesim olsa "Anlamıyorsunuz! Anladığınızda da korkarım bir anlamı olmayacak" demekten başkaca sözüm yok galiba.
  
Duyarlılıklarını söyleye söyleye duyarsızlaşan insanlar türedi etrafta 
 
Kelleşmekten korktuğu kadar korkmuyor merhametinin mermerleşmesinden mesela.
 
Çizilen bir tırnak cilası etmiyor; davranışlarıyla altını çizdiği kayıtsızlıklar...
 
İdeal olandan bilmem kaç gram fazlasına üzüldüğü kadar üzülmüyor; düşerken toprağa çocuklar. Ve büyükleri düşerken birbirine edep diyetiyle...
 
529 yağlı urgan geçiyor insanlığın boynuna! Gündemini kirleten havadis muamelesi yapıyor pek aktivist bünye; zira çıkarlarıyla kan uyuşmazlığı çekiyor...
 
Garip ama gerçek! 
Özgürlük diye nara atıp duranlardan kimse kendisine ördüğü/örülen duvarları yıkmaya çalışmıyor, bir sıra tuğla daha inşa ediyor sadece.
 

 
Bazı duygular fazlaca yaşıyor insanda...
 

 
Şükür ki; üstünü dua ile örttüklerimiz var! 
Şükürler olsun, giderek azalsa da üzerimizi dua ile örtenler hala var!
 
Yazarın Yazıları